Son Dakika Haberler

PAKETİNİZE…Suay Karaman

PAKETİNİZE…Suay Karaman
Okunma : 679 views Yorum Yap


paketle_7876İlk Kurşun yazarı Suay Karaman dan güzel bir yazı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30 Eylül günü beklenen demokratikleşme paketini açıkladı. AKP’nin hazırladığı bu paketten zaten demokratikleşme çıkmasını beklemek saflık olurdu. Paketten cumhuriyet düşmanlığı çıkmıştır; bölünmenin zemini hazırlanmakta, laiklik bitirilmekte ve millet yok edilmek istenmektedir.

Paketi açıklamadan önce uzun ve bıktırıcı bir önsözle başlayan başbakan, aydınlığa düşman herkes gibi 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne saldırdı. Kemalist Devrimin özgürlük, aydınlık ve demokrasi olgusu olan 27 Mayıs 1960 harekatına düşmanlık, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine karşı gelmekle eş anlamlıdır.

“Düşünce 1960 müdahalesiyle baskı altına alınmıştır. Demokratikleşmenin önündeki en büyük engel 27 Mayıs’ın kara gölgesidir. O zamanki gazeteleri elime aldığımda atılan başlıkların bile aynı olduklarını görüyorum.” diyen başbakan, ortaçağ karanlığında ilerlediği için, hiçbir zaman aydınlığı anlayamayacaktır. Türkiye’yi özgürlük ortamıyla tanıştıran 1961 Anayasası’nı görmeyenler, baskıcı rejimin ve faşizmin önünü açan 1982 Anayasası’na sarılmaktadırlar.

Başbakan, 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne bilinçsizce saldırırken, 12 Eylül 1980 darbesinden hiç söz etmemektedir. 12 Eylül darbesine karşı bu sessizlik, açıkça kendilerinin 12 Eylül faşizminin devamı olduklarının kanıtıdır. %10 olan seçim barajı için; “bunu biz yapmadık askerler yaptı” diyebilen birisinin, her tarafı demokrat olsa ne yazar? Elindeki yetkiyi sürekli kendi çıkarlarına kullanan sahte demokratlar, ileri demokrasi yalanıyla halkı da kandırmaktadırlar. Bugün demokrasi paketi açanlar, geçtiğimiz Haziran ayında özgürlük isteyenlere karşı acımasızca tomalarla, akreplerle saldırıp, ilaçlı su sıkarken, insanları öldürürken ileri faşizmin örneklerini sergiliyorlardı.

Açıklanan paketin, demokratikleşmeyle hiçbir ilgisi yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın türban konusunda verdiği kararlar ortadayken, kamuda türbana serbestlik vermek, anayasaya karşı işlenmiş bir suçtur. Anayasanın 42. maddesine göre “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” açık hükmüne karşın, özel okullarda anadilde eğitim yapılması kararıyla anayasal suç işlenmektedir. Anayasanın 66. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Bu tanıma göre Türk çocuğunun andı nasıl ve neden kaldırılmaktadır? Anayasadaki ilgili maddeler değişmeden bunları uygulamak suçtur.

Samimi olmayan şekilde seçim barajı ile oynamalar, siyasi partilere hazine yardımını %7’den, %3’e düşürme girişimi, eş genel başkanlık sistemi, “q,w,x” harflerinin kullanımı, özel okullarda farklı dil ve lehçelerle eğitim olanağı, köy isimlerinin geri verilmesi, öğrenci andının kaldırılması gibi girişimler AKP’nin, PKK terör örgütünün parlamento kanadı olan BDP için sunduğu siyaset ağırlıklı önermeleri içeren bir aldatmacadır. Eğer gerçekten demokratikleşme ve Güneydoğu sorununa çözüm isteniyorsa, bu pakette bölgede yoksulluğu ortaya çıkaran, eşitsiz toprak dağılımının giderilmesine yönelik bir çözümleme olması gerekmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ayrılıkçı terörü beslemekte olan sosyo-ekonomik yapı değiştirilemediği sürece, demokratikleşme vaatleri hep aldatmaca olarak kalacaktır.

Bir Kürt-İslam sentezi yaratılan bu paketin temel özelliği, laik bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu temel niteliğini bozacak içerikte olması ve ulusal bütünlüğü parçalamaya yönelik olmasıdır. Laiklikle ilgili değişiklikler, AKP’nin kapatılmasını ve AKP’nin çekirdek kadrosunun Yüce Divan’da yargılanmasını gerektirecek niteliktedir.

Açıklanan bu ihanet paketi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı gereğini yapmalıdır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz 2008 tarihinde AKP hakkında verdiği karar ile, bu partinin demokrasiye ve laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğunu tescil etmişti. İşte bu ihanet paketinin içeriğindeki bazı bölümlerin, demokratik ve laik cumhuriyete aykırı eylemler olduğu çok açıktır, tartışma götürmez bir gerçektir. Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, 30 Temmuz 2008 tarihli Anayasa Mahkemesi kararını yeniden okuması ve gereğini yapması, yasal bir zorunluluktur. Aynı zamanda laik ve demokratik cumhuriyetimiz için kutsal bir görevdir…

İlk Kurşun Gazetesi, 7 Ekim 2013.

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)