Son Dakika Haberler

CHP Tezkereye HAYIR Diyecek

CHP Tezkereye HAYIR Diyecek
Okunma : 516 views Yorum Yap

imageCHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Meclis Genel Kurulu’nda yarın görüşülecek tezkereye “hayır” oyu vereceklerini söyledi.
ANKA’nın sorularını yanıtlayan Altay, “Tezkereye hayır diyeceğiz” dedi. “Oturum kapalı olursa katılacak mısınız?” sorusuna da Altay, “Katılacağız, görüşümüzü, anlayışımızı ortaya koyacağız. Tarihe notumuzu düşeceğiz” yanıtını verdi.

TEZKERENİN TAM METNİ

Meclis’e sunulan tezkerenin ana metni şöyle:
“Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbirleri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için sürekli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasa’nın 92. maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir yıl süreyle izin istenilmesi, Bakanlar Kurulu’nca 30/9/2014 tarihinde kararlaştırılmıştır”
Başta IŞİD olmak üzere terör örgütleri ile mücadelede Türkiye’nin tezlerine ise gerekçede ayrıntılı bir şekilde yer verildi. Tezkerenin gerekçesi ise şöyle:

PKK VE IŞİD GEREKÇEDE: Türkiye’nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi bir şekilde artmıştır. Irak’ın Kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim, bu nedenle, BM Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.

İLAVE TEDBİRLER ULUSLARARASI HUKUKTAN: Bütün bu faktörler göz önüne alındığında, daha önce ilk olarak 2007 yılında çıkan ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ve 2002 yılında çıkan ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresini zaruri hale getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye girmiş olması dolayısıyla Irak ve Suriye’deki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave tedbirler almamız, ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar, uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz haline de gelmiştir.

TEDBİRLERİ ARTIRMA ZORUNLULUĞU: Komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının Irak’taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehlikelere karşı askeri, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır.

SURİYE REJİMİNE SERT ELEŞTİRİ: Diğer taraftan Suriye’deki rejimin, dördüncü yılına giren şiddet politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditler artmaktadır. Rejim, sivillere yönelik tavırlarını ayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca, meşruiyetten yoksun iktidarının idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına destek vermekte; etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları fiili çatışmaya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin nedeni olduğu güvenlik bunalımı derinleşmiştir.

Esad rejiminin desteği ve işbirliği sayesinde Suriye’deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar, eylemlerini Irak’a taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı, terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş; bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit haline gelmiştir.
KAYITSIZ KALMAMIZ BEKLENEMEZ: Türkiye, anılan risk ve tehditleri artan oranda ve en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye’nin bu risk ve tehditlere karşı kayıtsız kalması beklenemez.

GÖÇ KİTLESEL BOYUTLARA ULAŞABİLİR: Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Rejimin şiddet politikası ile terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil halkın güvenli bir sığınak arayışı çerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye’deki çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyutlara ulaşması ihtimal dahilindedir.

SALDIRGAN POLİTİKALAR: Suriye rejiminin balistik füzeler dahil olmak üzere ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemize hedef alan saldırgan politikaları sürmektedir. Rejim, elinde bulundurduğu kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini 2118 (2013) BM Güvenlik Konseyi kararına uygun şekilde sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü bünyesindeki veri toplama misyonu tarafından hazırlanan raporda, Suriye’de klor gazının ‘sistematik biçimde ve müteaddit defalar’ kullanıldığının tespitiyle BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu’nun raporunda da rejimin saldırılarında klor gazına başvurduğunu kayda geçirmesi, bunun yanında rejimin 200 binden fazla insanın konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir.

SÜLEYMAN ŞAH VURGUSU: Öte yandan, uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı karakoluna dönük güvenlik riski de artmıştır.

SURİYE’DEKİ KAOS ETKİLER: Yukarıda belirtilen tüm gelişmeler Türkiye’nin rejimin ve terör gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü saldırıdan, ayrıca Suriye’deki belirsizlik ve kaos ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit etmektedir.

HAKLARIMIZ DOĞRULTUSUNDA: Bu çerçevede, ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem taşımaktadır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)