Bugün bir paneldeydim sevgili okuyucu. Belediyemizin düzenlediği “kadın ve siyaset” paneli. Sağolsun belediyelerimiz “Dünya Kadınlar Günü” yaklaştıkça bu panelleri yapıverirler; biz de gidiveririz…belki “kadın ve siyasette” bir takım söylemler değişmiştir, yeni projeler gelişmiştir ümidiyle.
Bugün de katıldığım diğer tüm “kadın günü” temalı paneller gibi kadının siyasete katılımıyla ilgili bir bilgi alamadan geçti.
Bir de , her zaman söylediğim, “kafa-kelle” hesabı yaparak.
Az biraz CHP örgüt desteğiyle dolmuş salonda kadınların, özellikle “kadın” milletvekili, ve” kadın” genel başkan yardımcısının konuşmacı olduğu bu etkinliklere niye ilgi gösterilmediğini düşünürken, değerli panelistlerden birinin konuşmasıyla kendime geldim: “kadınların daha çok katılımı için neler yapmalıyız?Bu kafamı kurcalıyor…”
Ya da ,
“İki tane olan kadın belediye başkan sayımızı nasıl arttırırız, bu kafamı çok kurcalıyor…”
Benim de kafamı çok kurcalayan şeyler var sevgili okuyucu.
Mesela niye bir kadın panelinde , herhangi bir “sosyal demokrat” kadın siyasetçi son Osmanlı- erken Cumhuriyet dönemindeki muhteşem kadın hareketinden bahsetmez acaba? Ulviye Mevlan’lar, Nezihe Muhittin ‘ler, Fatma Aliye’ler; tarihe sıkı sıkı gömdüğümüz bu özgürlükçü kadınları, bu muhteşem kişilikleri niye gün yüzüne çıkarmayız sevgili okuyucu? Hani o bize “verilen” oy kullanma hakkının, gerçekten verilebilmesi için bu bahsettiğim kadınların “günümüzde bile eşi benzeri görülmemiş” bir siyaset yaptığını bilir mi bu kadın vekiller acaba? Ya da bu “aktivist “ kadın siyesetçilerimiz niye Nezihe Muhittin’in daha serbest Fırka kurulmadan önce kadın partisi kurmaya cüret edebilecek kadar aktivist olduğunu ve böylesi siyasi-feminist aktivistliğin Türkiye’nin bir daha da görülmediğini bilir mi acaba? Peki,bu kadınlardan çok sonra “aktivist olan “ ve kadının oy kullanması için” bu kadınlardan çok daha az çaba sarf ettikleri halde şu anda hayatları Avrupa ‘da ders kitaplarında okutulan aynı dönemlerde yaşamış Avrupalı kadın siyasetçilerin olduğu konusu da hiç kafalarını kurcalar mı acaba? Bir kadın hareketinden bahsedeceksek eğer, önce onların mücadelesini anlamamız ve ondan yola çıkmamız gerektiğini mesela, anlıyor mudur siyasetçi kadınlarımız?
Hadi siyasetçi kadınlarımız tarafından hiç merak edilmeyen bir siyasi kadın tarihimiz olduğunu kabullenip tarihi bir kenara bırakalım;peki en önemli siyasetin “örgütlülük” olduğunu ve kadını siyasete dahil etmenin en “bilinen”, en doğru yolunun kadını ideallerine ulaştırmaktan geçtiği konusu kafasını kurcalar mı acaba kadın yöneticilerimizin? Etrafımızda mesela, paneldeki kadın “aktivist” siyasetçilerin sıkça bahsettiği kota hesabıyla yönetici olan, ama maalesef hiçbir şekilde katılım beklenilmeyen- kadınları broşür dağıtan eleman olarak görmeyi bırakmamakta direten yönetimler olduğu konusu kafaları nı kurcalıyor mudur acaba?
Ah sevgili okuyucu ah, öyle şeyler var ki benim de kafamı kurcalayan…
Mesela, siyasete kadını sokmak istiyorsak gerçekten: kadın kotasını yükseltmenin bu şekilde sağlanamayacağı, hatta bunun “niteliksiz kadın siyasetçi” sayısını arttırabileceği, oysa kadın yöneticiler olarak en önemli görevin kadını kelle hesabı yönetime koymak değil, siyaset yapmaya motive etmek ve bu alanları yaratmak gerekliliği benim kafamı çok kurcalıyor.
Daha bitmedi sevgili okuyucu.
Günümüz konjunktüründe farklı sebeplerden dolayı müthiş örgütlülük örneği gösteren sivil kadın toplum kuruluşları var.
Misal Vardiya Bizde.
Misal Cumartesi Anneleri.
Bu kadınlar mesela , bir ideal etrafında çok net çizgilerle örgütlülük gösterip seslerini her geçen gün daha yüksek çıkarıyorken, biz niye bu idealleri çok net ortaya koyamıyoruz? Ya da kadın yöneticiler hele seçim öncesinde halka inip kadın politikalarıyla ilgili neler anlatmak istiyorlar.
İşte sevgili okuyucu ;benim de kafamı da bunlar çok kurcalıyor.
Oysa kafamı kurcalamayan, çok net bildiğim tek bir şey var:
CHP de bu örgütlülüğü becerebilecek, “gerçekten” aktivist yüzlerce, binlerce muhteşem kadın olduğu…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)