Son Dakika Haberler
“width=“1293

TÜRKİYE’DE TÜKENEN SANAT…Prof. Dr. Levent Seçer

TÜRKİYE’DE TÜKENEN SANAT…Prof. Dr. Levent Seçer
Okunma : 566 views Yorum Yap

Sanatın ve sanatçının, bir ülkenin uluslararası saygınlığındaki yerini oluşturmasında ki önemini biz hâlâ kavrayamadık yazık ki. Edebiyat, kültür ve sanat Batı’da değer görürken, bizde nedense UCUBE adıyla nitelendiriliyor. Dedim ya, tepkisiz bir toplum olduğumuz içinde buna kimse korkusundan konuşamıyor, varın siz bunun adına demokrasi deyin.

 On yılda bir kitap okuyan bir toplum yaratmanın sıkıntılarını bu ülke şimdi yaşadığı gibi, yarın daha da yaşayacak. Aslında sanatı, edebiyatı ve bilimi tanımayan, uyuyan, eğitimsiz bir toplum olmak, bazılarının işine geliyor. Türkiye’de sanat tükendi, sanatçı sanatını sergilemekten, yazar kitabını yazmaktan, şair şiirini okumaktan korkuyor. Sisteme hâkim zihniyetin sanat, edebiyat ve kültürel değerlere yaklaşımı ortada değil mi? Hükümetin bir kültür politikası bile yok. Sanatın tükendiği bir ülkede siz özellikle çağdaş değişimden söz edemezsiniz. Sanatı ve sanatçıyı özgür bırakmazsanız, dolaysız özde bir fikirselliği sağlayamazsınız.

 

Bu gün uluslararası alanda saygın bir yeri olan Fazıl Say, yılda 160 konser veren bir sanatçımız, biz böyle bir sanat adamını bile yargılıyoruz, mademki siz ”Türkiye’de
insan hakları düşünce özgürlüğü var” diyorsunuz, o zaman neden edebiyatı, sanatı, sanatçıyı yargılıyorsunuz? Yanlış siyasetin getirisinde sanatın tükendiğini görmemek işte bir ülke de nasıl bir demokrasinin seyrinin yaşandığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kitap yazan, konuşan, düşüncesini aydınlık darında toplumla paylaşmak isteyen herkesi hapsederseniz, sanatın tükenilmişliğini hazırlamış olursunuz. 

 

BATI’NIN SANATA BAKIŞI…
Guardian Gazetesi, ”Türkiye’de kitaplara açılan davalar ürkütücü, bu aslında yazara ve sanatçıya bir gözdağı vermektir, Türk edebiyatçıları yazarları Batı’da gereği kadar ilgi görmüyor ” diye yazdı. İran’da bile 30 yıl aradan sonra bir resim sergisi uluslararası nitelikte sergileniyor. Oysa bugünün İran’ı, yıllardır edebiyata, sanata, aydınlığa getirilen sansürle anıldı, ama bugün Tahran Çağdaş Sanat Merkezinde 30 yıl sonra böylesine büyük bir sergi açılıyor. İran Avrupa ve ABD dışında en modern sanat kolleksiyonuna sahip ülkelerin başında geliyor. Jaclson Pollack, Franncis Bacon, Andy Warhol, Edward Munch, Rene Magritte ve Mark Rothko. Bugün Tahran Modern Sanat Müzesinde resimleri bulunuyor. Ama biz hâlâ sanata tükürmenin ve ucube anlayışın dışında konuştuğumuz bir eserimiz yok. İşte Batı bize bu anlayışın sonucunda Türkiye’de sanatın tükendiğini yazıyor. Ama bu acı gerçeği kimse görmek istemiyor nedense.

 

Türkiye’de yazar, edebiyatçı, şair, ressam hala yoksul, bırakın saygı görmesini hala açlığın pençesinde yaşayan değerler var. Sanata, edebiyata yön vermeye çalışan yayın organlarımız dergilerimiz ise bir bir ardı sıra kapanıyor, Batı bizdeki sanatı gözlemlerken adını koymuş bile, Türkiye’de tükenen sanatın adı. Frankfurt kitap ve sanat fuarı bugün dünyanın en önemli etkinliklerinden birisi, her yıl Türkiye bu fuara katılıyor, peki Türkiye’ye sağladığı kazanımları nerede? Bugün kaç sanatçı, yazar, edebiyatçı ya da şair kendisini dünya ya tanıtma şansı bulabiliyor, Türk yayıncılığı ve sanatı edebiyatı burada tanıtılmak adına destek görmüyor. Hala aldığı ödül tartışılan bir Orhan Pamuk ve sonrasında Türkiye neden uluslararası edebiyat, sanat, kültürel etkinliklerden ödül getirmiyor ya da dünyanın en önemli saygın ödüllerinden biri olan Nobel’de etkin rol alamıyoruz? Nazım Hikmetin 49. ölüm yıl dönümünde bile ona layık bir kutlama yapabildik mi, oysa bugün dünya edebiyat çevreleri ona ”Dünya Şairi” adını verdi.
 
ALMANYA’DA SANAT…
Almanya’da da değişen bir tabloyu görmek mümkün değil, öncelikle kadınlarımızın eğitilmesi gerek. Almanya’da Türk kadınları evde oturuyor ya da kadınların bir araya geldikleri yerlerde sadece konuşulanlar dedikodu ya da  anlamsız şeyler. Bu gün Almanya’da göçmen gruplar içinde en eğitimsiz ve en az çalışanların Türk kadınları olduğu sonucuna ulaşıldı. (TEPUV)  ”Türk kadınlarının iş gücüne katılımı yapısal ve Kültürel faktörlerin oluşumundan kaynaklanıyor, göçmen olmayan kadınların oluşturduğu bu model yüzde 73 iken, göçmen olan sayının, özellikle Türklerin oluşturduğu oran yüzde 46′‘ diye açıklıyor. Biz kadınlarımızı eğitim bilim içinde eğitmemiz yerine onları yok sayıyoruz.

 

Peki hâlâ sormak isterim, kendilerine bu toplum adına temsil yetkisinde görenler bu güne kadar ne yaptılar, 50 yıldır kendi imtiyazlılıklarının yanında başka nasıl bir değişim modelini ortaya koydular? Bugün özellikle Türk kadınlarının eğitim düzeyinin düşüklüğü, Almanya’da iş piyasasındaki arayışlarında da yetersiz kalıyor. Bugün ekonomik büyümenin motoru sayılan Almanya, AB’nin yaşadığı krizin içinde kendi ülkesinde ekonomiyi dengeleyemiyor, bunun da olumsuz yansımalarını en başta kendi insanının yaşayacağı gibi, Türk toplumuna da yansımaları önümüzdeki yıllarda sıkıntıların yaşanması demektir. Almanya bu olumsuzlukları yaşarken, biz kendi toplumumuzu hala tıkanmışlığın içinden kurtarmaya çalışmıyoruz, yaptıklarımız sergilediklerimiz hala kişiselliğin getirisinden öteye geçemiyor.

 

Eğer ki bu ülkede yaşayacaksak ki bu gerçeğin ta kendisi, o zaman saygıdeğer Türk toplum yöneticilerimiz daha rasyonel çalışmalar içinde olmalılar, her şeyin başında bura da eğitimli okuyan araştıran bilimsel değerlerin varlığını bilen aydın bir toplum haline gelebilmek için bunu başarabilmeliyiz buna mecburuz.Burada yaşadığımız sürece akıl ve bilim bu değerleri iyi kavramalıyız.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)