Son Dakika Haberler
“width=“1293

İRLANDA VE TÜRKLER.Oya Engin

İRLANDA VE TÜRKLER.Oya Engin
Okunma : 866 views Yorum Yap

Oya Engin
Oya Engin
Belgesel kuşaklarını izlemeyi severim; bir çoğunuz gibi…
Benim favorim yolculuklar. Ülkemizden veya dünya ülkelerdeki başka insanların yaşamlarını ne şartlar altında sürdürdüğünü, kendi yaşamımla ne gibi paralellikler veya zıtlıklar gösterdiğini, toplumların olaylar karşısındaki tepkilerini irdeleme fırsatı verdiği için seviyorum. Bu programları izledikten sonra genellikle içsel bir yolculuk başlar benim için… Öz eleştiriler yaparım…. Kendi adıma, şehrim adına, ülkem adına…
Bu gün güneşli ama hafif serin bir sabahın kahvaltısı arkasından televizyonda bir yolculuk programına rast geldim.. Elimde demli çayım, pufidik kanapem üzerinde bir sabah keyfi beni beklemekteydi anlaşılan…
Program izleyicilere İrlanda’yı tanıtıyordu. Şanslıydım. Programı henüz başlarında yakalamıştım. İrlanda deyince benim aklıma Dublin şehri, şarkıcı Johnny Logan, çocukluğumun efsanevi filmlerinden ”İrlandalı Kız” ve şatolar gelir. Haritadaki yerini ve doğasını bilirim.. Başka da bir şey bilmem.
Oysa biz Türklerle İrlandalıları birbirimize gönülden bağlayan öyle bir şey varmış ki ben yeni öğrendim…
Program her gezi programlarında olduğu gibi sokaklar, tarihi ve doğa güzelliklerini peş peşe sunarak keyifli bir şekilde sürüyor. Gösterilen bir kaç bölgede yerleşim alanları içinden nehirler geçiyor. Bazılarının çevresi göz alabildiğince yemyeşil, bakımlı çayırlarla çevrili.. Çimenlerin üzerinde çocuklar çıplak ayaklarıyla hatta yuvarlanarak oynayıp eğleniyorlar. Bazı insanlar ellerinde sandviçleri, içecekleri atıştırıyorlar. Ama hiç biri ellerindeki çöpleri yemek yedikleri yerde bırakıp gitmiyorlar ki çayırlar tertemiz. Çocuklar özgürce yuvarlanabildiklerine göre, tehlikesiz de. Zira hiç kimse içtikleri soda veya cam şişedeki diğeri içecekleri bitirip, şişesini kırarak çayırların arasına atmamış.. Öyle yapsalar bu çocuklar böylesine özgür ve mutlu oynayabilir mi? Ne güzel diyorum… Keşke bizde de böyle olsa. Dikkat etsek…
Birden keyifli giden program içimi sıkmaya başladı… Şehirlerin içinden geçen nehirlerin kenarlarında çöp yığınları, eski araba lastikleri, hayvan ölüleri, inşaat molozları, evsel atıklar yoktu.. Daracık kıyı kenar mahalleler bile tertemizdi. Yerlerde çöp yoktu. Her yer insanların hak ettikleri gibi mutlu ve sağlıklı yaşamaları için doğallığı bozmadan tertemiz ve bakımlıydı..
Çaydan vazgeçtim. Reklam arasında kendime sert bir kahve yapıp izlemeye devam ettim. Ülke boydan boya yemyeşildi. Galiba orada gördüğü her yeşil alana bina yapma heveslisi müteahhitler ve belki de cebi biraz para görünce kendine kurtarılmış bölgeler gibi tecrit yaşam alanları oluşturmak isteyen sonradan türedi zenginler de yoktu… Arz olmayınca talep te olmaz hani…
Sosyal İşler Bakanı ile bir sokak röportajı yapıldı. Bayan bakan soruları cevaplarken çevreden gelen geçen hiç kimse kamera ve bakanla ilgilenmedi. Ekranda adını ve unvanını yazmasalar bakan olduğunu anlamayacaktım. Korumaları falan yoktu. Sıradan bir vatandaş gibiydi. Galiba onu hiç tanımıyorlar veya pek sevilen bir kabine üyesi değildi. Hiç kimse onunla ilgilenmedi. Kadraja sığmak için hiç kimse itişip kakışmadı..
Sıra Drogheda’ya geldi…
Buradaki geçmiş yıllarda premier liginde şampiyon olmuş Drogheda United FC futbol kulübü ziyaretinde formalardaki ay yıldız arması ilgimi çekti. Kulübün renkleri bordo mavi ve arması ay yıldızdan oluşuyor. Trabzonspor’unda kulağını çınlatan sunucu formadaki ay yıldızı sorunca ilginç bir ayrıntı ve İrlandalılarla Türkler arasındaki özel gönül bağı ortaya çıkmış oldu.
1847 yılında o dönemde İrlanda’yı kasıp kavuran bir kıtlık olmuş. Bu kıtlıkta ülkede insanlar ve hayvanlar çok ağır kayıplar vermiş . İrlanda halkının büyük bir kısmı adından bugün tabut gemiler diye bahsedilen gemilerle başka ülkelere; eğer gemide ölmemişlerse göç etmişler. Bu kıtlık sırasında Dublin’deki anne ve babasını açlık yüzünden kaybeden İrlanda’lı saray doktoru Osmanlı Sultanı’na bundan bahsedince Abdülmecid Han derhal İrlanda halkına yardım edilmesi yönünde karar almış.
10 000 paund nakdi yardım yapılmasını buyurmuş. Ancak İrlandalılar bu miktarı kabul edememişler. Zira aynı anda Kraliçe Victoria 2000 paund tutarında nakdi bir yardım yapmış. Ve yasalara göre Kraliçe nin yardım miktarından daha fazla yardım yapılması ve bunun kabul edilmesi mümkün değilmiş. Bunun üzerine açlıkla mücadele eden İrlanda halkına yardım etmeyi mutlak isteyen Osmanlı Sultanı 1000 paundluk nakti yardım ve peşinden 3 gemiyle 9000 paund tutarındaki ayni yardımı yola çıkarmış. Bu gıda yardımı dolu gemileri İrlanda’da limanlara yanaştırmamışlar. Ancak Drogheda limanı bu gemilerin yanaşmasına izin vermiş ve İrlanda halkı Osmanlı Sultanı’nın yardımları ile kıtlıktan kurtulmuş..
İzlediğim programda şunu gördüm ki İrlandalılar bu yardımı hiç unutmamış.. Sunucunun Türk olduğunu öğrenen sokaktaki halk önce konuyu kısaca anlatıyor ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen o günler için bugün bile teşekkür ediyor… Ne vefakar bir halk… Biz bugünlerimizi, özgürlüğümüzü, demokrasimizi borçlu olduğumuz yakın tarihimiz kahramanlarına ağzımıza geleni söylüyoruz. Ne çelişki… Ne çabuk unutup, gündeme ne çabuk uyum sağlayabiliyoruz…
Drogheda United FC futbol takımı ise bu yardımın kendi şehirlerinin limanından İrlanda halkına ulaşmasının tatlı gururu neticesi amblemlerini ay yıldız olarak seçmişler…Ülkenin önemli bir otelinin duvarına da Türk halkına teşekkürlerini bildiren bir plaket asmışlar. Yine orjinali Topkapı Sarayı Müzesinde sergilenen 1847 tarihli ülkenin asilzadeleri tarafından kaleme alınmış bir teşekkür ve minnet duygularını yazdıkları mektubu da göndermişler.
Ülke açlık günlerini unutmamak için bir anıt heykel yaptırmış ve birkaç aç, ıstırap içinde insan figürüne açlıktan kemikleri sayılan bir köpek figürü de eşlik etmiş…
Türkleri çok sevmeleri ve onların iş yerlerini tercih etmelerinin ardında yatan bu duygusal gerçeğin ardından bir berber dükkanına giden sunucu buranın çok popüler bir yer olduğunu ve sakal tıraşının ardından sıcak havlu uygulamasının İrlanda’da sadece Türk’lerin işlettiği dükkanlarda yapıldığını söylüyor. İşletme sahibi ile yapılan söyleşide usta bildiğimiz damat tıraşı uygulamasını burada her tıraşta yaptıklarını ve bu sayede berberlik işinde haklı bir şöhrete sahip olduklarını söyledi.
Sunucu çekim tarihlerine denk gelen ulusal bir bayram günlerinde yaşanan coşkuyu, bu bayramın hakkıyla kutlanabilmesi için yetkililerin, kurumların ve halkın el ele vererek nasıl çabaladığını anlatınca içim cız etti. Hep bir arada eğlenen halkın coşkusuna nedense katılamadım. Başka duygular o anda beni engellediği için ekrandan taşan eğlence havasına ortak olamadım…
Program bitti. En azından artık bir İrlandalı ile karşılaştığım zaman Türk olduğum için bana neden sempatiyle bakacağını biliyorum…
Oya ENGİN

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)