Son Dakika Haberler

Yalçın Ergül komutanla Malta Destanı hasbihali​

Yalçın Ergül komutanla Malta Destanı hasbihali​
Okunma : 4.718 views Yorum Yap

Süleyman Kaptanın tahtelbahiri Malta açık sularına demirlediği zaman İngilizlerin ruhu duymadan onsekiz kutlu yolcuyu aldı sinesine. Napoli’ye vardı önce, sonra İstanbul boğazını denizin altından geçti, İstanbul İngiliz işgali altındaydı, suyun altından Karadeniz’e çıktı, İnebolu’ya ulaştı. İnebolu kayıkçılarına devretti kutlu yolcuları, sonra çevirdi dümeni kuzeye, kalkış yeri olan Sivastopol’a değil Odesa’ya ulaştı ve Sultan Galiyef’e tekmil verdi, “Görev tamam”…
Denizin ortasındaki bu kale hapishaneden kuş gibi uçmuştu İttihatçı Türk subayları. Tek bir İngiliz duymadı kaçışlarını ve nasıl kaçırıldıklarını. Çanakkale’den sonra İngilizlerin tattığı en buruk yenilgidir Malta’dan çıkışımız. Türk’ün cesaretini bir daha gördüler, şoktan şoka girdiler, adını hiç etmediler, dünya basınında bunu haber ettirmediler.
Kendi donanmamızla mı diye sorarsanız, hayır. Donama 1912 Balkan yenilgisinden beri Haliç’e kapatılmış, padişah “Donanma toplarını saraya çevirir” korkusuyla kendi bahriye askerini esir almıştı. Bahriyeliler basiretsiz yönetimden son derece rahatsızdı, Çanakkale savaşında görev alamamaktan kahredip duruyordu.
Malta’dan kaçış operasyonuyla yeni bir moral buldular. Savaşmak isteyen cesur yürekler çoğaldı, kurtuluş umudu yayıldı. Büyük bir moral daha Kars Cumhuriyetini kuran Kazım Karabekir Paşa’dan geldi; iki yıllık şura cumhuriyetini lağvederek Mustafa Kemal’le birleşti.
Çanakkale Savaşı öncesinde yaşanan Balkan bozgununun travması subaylar üzerinde devam ederken Mustafa Kemal’in bir kitap yazdığını görüyoruz. “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” isimli bu kitabında Balkan bozgununa sebep olan etmenleri sesli düşündü ve yazdı.
Bugün Balkan Bozgununun üzerinden 100 sene geçti. Türk Ordusu yeniden kışlaya hapsedildi, komutanlar hapislerde, adalar elimizden gitti, bahriyemiz başsız kalmış, duruma müdahale edemiyor… Doğumuzda, Güneyimizde yeni devletçikler, yani Balkanizasyon an be an yaşanıyor…
Yüz yıl öncesiyle bu benzerliği hüzün duyarak fark eden Em.Tümgeneral Yalçın Ergül komutanımız, Mustafa Kemal Paşa ile dertleştiği “Sayın Cumhurbaşkanım” adlı bir kitap yazdı, ilk bölümün başlığı “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal ile Hasbihal” (Ka-kitap, Şubat 2015). Bu bölümün 16.sayfasında şöyle yazmış:
“Komutanım Nuri Conker’in ‘Önümüzde acılarını gözümüzle gördüğümüz ve kalbimizle hissettiğimiz, felaketle sonuçlanmış bir savaş vardır’ cümlesi, benim hemen 1980’lerden beri yaşadığımız siyasi ve askeri çalkantılı dönemle yüzleşmem gerçeğini bir tokat gibi yüzüme çarpıyor. Zira aynı etki Sayın Cumhurbaşkanım sizde de görülüyor. Bu sözlerin sizi eleme sürüklediğini söyledikten sonra, ‘Ordunun son Balkan Savaşındaki kederli yenilgisi acı bir gerçektir, hayal kırıklığına uğranıldı’ cümlesini de müthiş bir darbe olarak ifade ediyorsunuz.
Aynı satırları okurken 100 yıl sonra buna yakın bir elemi uzuvlarımın her bir zerresinde yaşamaktan kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü kurduğunuz cumhuriyetin bir generali olan ben de yaşantımın bu döneminde Balyoz Davası isimli sahte kurgunun muhatabı olan bir subay olarak aziz vatanımın yaşadığı derin milli güvenlik probleminin bilincindeyim.”
Atatürk gibi, yenilgiden ders çıkarmak için kalemi eline almış Yalçın Ergül komutanımız. Kitabını bana imzaladı. Okurken son 100 yıl içinde gidip geliyorum, Atatürk’ün kitabı ile hasbihal ediyorum, Yalçın Ergül ile hasbihal ediyorum…
Ve “Malta’dan Kaçış”destanını yaratan kahramanları düşünüyorum.
Dedem Aka Gündüz’ün bizzat içinde olduğu bu kaçışı başka kimseden duymadığımızı düşünüyorum. 1932’de kendisine bu kaçırmayı gerçekleştirenlerin kimler olduğunu soran Milliyet muhabirine “İzin verin bu sırrı tarihe bırakayım” diye cevap vermişti. İngilizler o kahraman denizcilerimizi bilmemeliydi.
Bugün düşünüyorum ki, biz bu sırrı hala saklıyoruz, fakat İngilizler onların kim olduklarını çoktan tespit ettiler ve “İzmir’de Atatürk’e suikast yapacaklardı” iftirasıyla Malta’dan kaçışın rövanşını aldılar. Malta’ya götürdükleri komutanımızın hiç birini Ermeni soykırımı yapmakla itham ederken ortaya tek bir belge koyamadıkları gibi, üstüne Türklerin denizin ortasından adam kaçırma cesareti karşısında şoklar yaşadılar. Biz o hızla yola devam ederek Yunan ordusunu denize döktüğümüzde İstanbul’dan tası tarağı toplayıp kaçtılar.
İngilizlerin ruhu duymadan Malta’dan denizaltıyla adam kaçırmak, onlara unutamayacakları bir ders olmuştu. Aka Gündüz dedemin o kaçışı anlatan 1932 Milliyet röportajından son satırları buraya alıyorum:
….
“6 Eylül 1920!
Ve bu onsekiz arkadaş Malta bayram neşesi içinde çalkalanırken bir sandal sefası yapmağa çıktılar. Sandallar açıldı. Yelkenler rüzgâra göğüs gerdi. Tahtelbahir çoktan açık denize çıkmıştı.
Ve Süleyman Kaptan yolcularını gemisinin sinesine alarak Napoli’ye dümen kırdı.
Akdeniz’de o ne korkunç, o ne müthiş bir seyahatti.
Yakalanıp da bir İngiliz zabitinin huzuruna kaçak diye çıkmak… Kaçak, fakat beceriksiz, yakalanmış bir kaçak diye çıkmak…
Onlar yakalanmadılar.
Malta’da bir baykuş öttü sanki… Acı çığlık gibi etrafı saran bu habere İngilizler hiç aldırış etmiyor göründüler.”
….
Bu kahramanlık destanının üzerinden 95 yıl geçti.
Sayın Yalçın Ergül generalimize bu destanı da “Komutanla hasbihal” dosyasına eklemesi ricasıyla arz ediyorum.
Hala şiiri yazılmamıştır, olsun, yine de yazılabilir, Çanakkale Destanına ek olur!
Yazımı bitirirken;
18 Mart günü Çanakkale’de Conk Bayırına yürüyen TGB’li gençlere selam olsun.
Ve orada Tıbbiyelilerin başında cesaret örneği gösteren Tabip Miralay Mehmet Arif ve Malta tutuklusu fedai Hüseyin Avni Finci dedelerim ışıklar içinde uyusunlar.
Başta Mustafa Kemal Atatürk’e ve tüm Çanakkale kahramanlarımıza şükran dualarımla…

17.3.2015
Mahiye Morgül

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)