Son Dakika Haberler

HAYAL DEĞİL!

HAYAL DEĞİL!
Okunma : 1.724 views Yorum Yap

Şifa Suyu mesiresindeydi, yemeğini yemiş, kahvesini
içmişti. Hanımı yanı başında çocuklarla ilgilenirken, tatlı bir uykuya
dalıp gitmişti… Ne kadar uyudu farkında değildi. Gök gürültüsü gibi
kulağında patlayan “GOL” sesi ile kendine geldi. Hemen ayağa katlı,
sesin geldiği tarafa yürümeye başladı.

Hanımının “Dur, gitme” diye
seslenmesine aldırmadı bile. Yürüdü, yürüdü ve iki yüz, bilemediniz
250 adım sonra Sarıyer’in Çağlayan sahasına ulaştı. Anormal bir
kalabalığın olduğunu gördü, Uygun bir yerde ve ayakta maçı izlemeye
başladı. Fesrengi (Borda), kavuniçi renkli takımın çok başarılı futbol
oynadığını gördü. Arka arkaya gelen golleri izledi. Oyuna kaptırdı
kendini ve maçın sonunu bekledi. Futbolcular maçın bitimi ile bir
araya geldiler, yendikleri için hepsi sevinçliydi. Aralarına girdi.
Sporcular tanımadıkları birini görünce tedirgin oldular ve sustular.
Adam etrafına bakındı ve sordu “Sizin takımın adı ne?”.”Sarıyer” dedi
sivillerden biri… “İdareciniz kim?” diye sordu. “Benim, bana Ormancı
Salih Dikmen” derler dedi. “Bakın ben İstanbul Beden Terbiyesi Bölge
Müdür Muavini Kemal Halim Gürgen’im. Yarın gelin beni görün, sizin
takımı çok beğendim, sizi federe yapalım ve lig maçlarına katılın”
dedi. Salih Dikmen Bey şaşkın, futbolcular coşku içinde adama teşekkür
ettiler…

Sarıyer Spor Kulübünün kuruluşu böyle gerçekleşti. Sadece
renkler Lacivert-beyaz olarak değiştirildi. Kulübün ilk adresi
Sarıbaba Tekkesi idi. Burası Sarıyer Ali Kethüdta Camiinin tabutluğu
olarak kullanılan bir yerdi. O nedenle Sarıyer S. K. ne tabutluktan
çıkan takım denildi uzun zaman.

II. Dünya savaşının yoksulluğu içinde yazlık maçlarda su
satıyordum. Bir bardak su bir kuruş! İki testi sattığımda bayram
ediyordum çünkü elli kuruş oluyordu. Ekmeğin tanesi 10 kuruştu. Yani
iyi kazanıyordum. Bir maç oynanıyordu. Yukarı kalenin (Şif suyu
tarafı) arkasında ama biraz yanda bir grup delikanlı vardı. 18, 20 yaş
civarında dört beş kişilerdi. Çağırdılar beni, biri bir bardak su
istedi verdim. Ödedi bir kuruşu, hemen yanındaki arkadaşı “şöyle
yanıma gel” dedi, gittim. Bardağı eline aldı “Doldur” dedi, doldurdum.
Bir daha, bir daha, bir daha… Adam habire içiyor, durmak bilmiyor.
Bitti testi… “Gidip doldur” dedi, hemen koşup doldurdum geldim. İçmeye
devam etti tam 26 bardak suyu götürdü. Para bekledim “Ne parası? Suya
paramı verilir” dedi. Ben para beklerken, futbolculardan biri müthiş
bir şut atıyor ve kafamda patlayınca kendimi yerde buluyordum. Dünyam
karardı, ne testi ve ne de su hepsinden vazgeçtim, Beni yan tarafa
aldılar, on onbeş dakika sonra kendime geldim. Tabii pırrrr doğru eve…
Burada bir parantez açayım 26 bardak suyu içenle sonradan arkadaş ve
dost olduğumuz Orhan Çırçır’dı. 1985 yılı olacak emekli olmuş kulübe
geldi kendisini kulübe üye yaptım ve o günü hatırlattım. Oğlum ben o
zamandan beri şeker hastasıyım, devamlı su içerim, benden evdekiler
bile bıkmıştı” dedi. Nitekim Şeker hastalığından öldü.

İnönü Stadı 19 Mayıs 1947 tarihinde BJK – AEK özel maçı
ile açıldı. Bu maçı duhuliyeden 30 kuruş ödeyerek izlediğimi
hatırlıyorum. Maçı BJK 2-1 kazandı. İlk golü Süleyman Seba attı. Maçı
sonu bekledim, sarıldım kendisine, başımı okşadı, o günden ölene kadar
dostluğumuz devam etti. Her gördüğünde “Nasıl dost olduk ama” derdi.

Sarıyer’in maçlarına cebimde para olduğunca gidiyor ve
izliyordum. Şempanze Mehmet, Sefer Uzun, Hasan Danış benden büyük
Sarıyer hastaları idi… Anadolu Hisar sahasında Beyoğluspor ile lig
oynadık. Müthiş bir maçtı, saha ana baba günü. Beyoğluspor da
Sarıyer’de iddialı. Çok zor bir maç oldu ve Sarıyer 2-1 kazandı.
Kaleci Necip Beyoğlusporlu Kadri’nin attığı penaltıyı son dakikalarda
kurtardı (G.Saralı Kadri Aytaç’tı). Eve gelince bu maçı küçük deftere
yazmışım. Gününü, kadroları ve golleri atanları! Eski defterleri
yırtıp atarken gözüme ilişti. Bu notu görünce vazgeçtim. Hayli malzeme
buldum ve karar verdim kulübümüzün tarihini yazmaya. İlk araştırma
kitabım bu oldu.

Hiç unutmam galiba henüz delikanlı bile olmamıştım. Berber
Halit Efendi de traş oluyordum. Favorileri alırken, ustrayı yüzüme
sürünce şaşırdım. Yapma Halit amca dedim, kahkaha atarak “Biz ekmek
yemeyecek miyiz” dedi. Anlamadım. Yıllar sonra sordum ilginç yanıt
verdi. “Yahu siz gençler büyüdükten sona bana gelmezsini ki, büyüyene
kadar üç beş okka ekmekte biz yiyelim, nedeni bu”. Sarıyerli her
delikanlının böyle bir anısı vardır.

Sarıyer Spor Kulübü lig maçlarına 1943/1944 sezonunda
başladı (üç yıl bekleme süresini doldurduktan sonra). Boğaziçi Grubu
Şampiyonu oldu. İstanbul grubu birincisi Alemdar, Beyoğlu Grup
Birincisi Beyoğluspor’du. Final maçlarında Alemdar’ı ikinci devre
golleri ile 4-0 yendik, Beyoğluspor maçında 2-1 yenildik, burada
ihanet olduğu söylenip duruldu yıllar yılı… Alemdar maçının ilk
devresi 0-0 bitmişti. Takımlar soyunca odasına girmiş, herkes sessiz
Selahattin Beyi (Kaptan) dinliyordu. Siyah melon şapkalı bir adam
soyunma odasına girmiş, elini kaldırarak konuşmasını kesmiş kaptanın
sonra da “Beni tanımazsınız, seyrettim sisi, siz genç bir takımsınız,
onlar yaşlı, biraz koşun, biraz da birbirinize yardım etin maçı
kazanırsınız” demiş ve çekip gitmişti. Adamın söylediklerini yaptılar
ve maçı 4-0 kazandılar. Bu adamın kim olduğunu öğrenmek mümkün olmadı
(Selahattin Yarar, Fikret Canlı, Celal Demir, sözlü tarih çalışması).

Sarıyer Ortaokuluna yazıldım. Kravat takmayı, okul şapkası
kullanmayı öğrettiler bize. Ne öğrendim ama! Hala kravat takar,
başımdan şapkayı eksik etmem! Okul iyi gidiyordu, heves ettim bir
duvar gazetesi çıkardım ismi Güneş… Rakibim ünlü gazeteci olan Abidin
Behpur Tapaner’di (Hürriyet Gazetesinde çalışırken, Trakya’da kar
fırtınasını aşamayan arabanın içinde d onarak öldü şoförü ile
birlikte). Behpur’un gazetesinin adı Boğaziçi idi. Onbeş günde bir
gazeteyi yeniliyorduk. Bir de ne göreyim, Cumhuriyet Gazetesi İran’da
Güneş isimli komünizm yanlısı gazeteyi hükümet kapatmış. Korku dağları
bekliyor ya hemen gazetemin ismini Hamle olarak değiştirdim. Bu iki
duvar gazetesinden Abidin Behpur Tapaner, Erol Gönenç, Necdet İşler,
Yurdaer Acar kendilerini basın dünyasında kabul ettiren gazeteciler
oldular (Foto muhabiri). Ben de hasbelkader yoluma devam ettim yirmi
den fazla kitap yayımladım.

Sonraki bölüme yarin devam ederiz olmaz mı?

İbrahim Balcı

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)