Son Dakika Haberler
“width=“1293

SABIR. Burak Özbakır

SABIR. Burak Özbakır
Okunma : 811 views Yorum Yap

Burak Özbakır
Burak Özbakır

Nedir sabretmek? Ne anlamlar içerir? Neye yarar? Neye ilaç gelir?
Sabretmek deyince direnç gösterebilmek anlamında mı alıyoruz konuyu , böyle mi algılıyoruz? Üzerimize gelenler oluyor da direnç göster, dayan demek mi istiyor, sabret diyenler?
Yoksa fırtına öncesi sessizlik anlamında mı sabretmek? Sabret, sabır göster dediklerinde bizimde zamanımızın geleceğini, o zaman gelene kadar kendimizi hazırlamamız gerektiğini, hazır tutmamız gerektiğini mi salık veriyorlar?
Ya da her iki şeklinde karması bir durum mudur, sabretme olayı? Hayat bizi biz olmayan yerlere sürükledikçe, bizi biz olmayan durumlarla muhatap ettikçe, hem direnmemiz, hem de günümüzün gelmesini mi beklemeliyiz?
Başkaca bir taraftan bakınca da, eylemsizlik demek midir acaba sabretmek? Her kim ise hayatınızı cehenneme çeviren, her ne ise düzeninizi bozan, unutmak ve Allahınızdan bulun mu demektir?
Herkesin farklıdır sabır anlayışı. Hayırda şerde Allahtandır deyip, kinini gömen, isyan etmeyende sabrediyor sonuçta, intikam soğuk yenen bir yemektir deyip güçleneceği günü bekleyen de. Sonuç itibariyle, sizi daha insan kılan eylemlerin başında gelir sabretmek ama daha anlamlı, mantıklı yollarda vardır insan olabilmek için.
Hiç kızmayan, hayat ne getirirse getirsin şaşırmayan, hayat dolu, sevgi dolu, insanlara, doğaya, hayvanlara saygılı bir insan olmayı başardığınızı düşünelim bir an için. Deliler gibi çalışmanıza rağmen alamadığınız araba mı kızdıracaktır sizi? Sürekli uğraşmanıza rağmen bir türlü gözüne giremediğiniz patronunuza, öğretmenize, çocuklarınıza, anne – babalarınıza mı şaşırırsınız? Çok sevdiğiniz ve her türlü derdiyle ilgilendiğiniz köpeğiniz, aslına uyup ta ısırsa sizi, siz de onu ısırabilir misiniz? Saygı duyduğunuz herhangi bir şeye empati duymamanız mümkün müdür?
” Hakkı gerçek sevenlere, cümle alem kardeş gelir” diyor ya Yunus, o misal işte, bir gün gerçek anlamda sevebilmeyi başarabilirseniz, kendinizi, size dair her şeyi, hem en güzel örneği olursunuz sabretmenin, hem de gerek kalmaz hiçbir şey için sabretmenize…
Bir insanın varlığı diğer insana ihanet olabilir mi sorusu kurcalıyordu kafasını. İhanet dediğin ne olabilirdi ki zaten?
İnsanın, kendini en güçlü hissettiği zamanda, korkması gerektiği gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydı öncelikle. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı zamanlarda ki, içinde yeşeren o cesareti, büyüyen o çocuğu özlüyordu, her şeyden çok. Nasıl kıymıştı ona? Nasıl gelmişti bu pısırık hallerine? Efendiliğin en büyük kabadayılık sayılması, insan olan herkesin kabul etmesi gereken bir gerçekti fakat korkmaya başlamadan, dengeleri tartmaya başlamadan tecrübe denen pısırıklığa ulaşmak imkansızdı. Yaşlı kabadayılara bu yüzden çok büyük bir saygı duymak gerekiyordu belki de. Yüreklerinde yanan ateş öyle bir güç veriyordu ki onlara, tecrübe denen şeye sahip olmalarına rağmen, haksızlıklara sessiz kalamıyorlar, yapmayı sevdikleri şeylerin yapılmasının engellenmesini kabullenemiyorlardı.
Hayat susmayı emrediyordu ama o hayata inat susmak istemiyordu. İhanet mi yoksa değil mi? Varlığım bu hayata ihanet mi? Susamıyordu.
Hayat öyle enteresan bir hayat ki, öncelikle emirler yağdırıyor, emrettiklerini yapmanız için baskılar kuruyor, insanı bu yönde törpülemeye çalışıyor ve bunu başaramasa da, yine kendi bulduğu bir yolla, yine kendi emrettiği yerde, isyanınızla baş başa kalmanızı sağlıyordu. O da bu büyük sıkıntıyı çekmek zorunda kalıyordu. Susmak istemiyor, susamıyor, susarmış gibi yapıp, çekildiği köşesinde epeyce sesli ama kendisinden başka kimsenin anlayamayacağı şekilde, billurlarını gönlüne damlatıyordu.
En kötüsü ise, bir kere ağlamaya karar verdiyse insan, yalnız kalmayı göze almak zorunda oluyordu. Çünkü hayat böyle emrediyordu. Ağlamak isteyenleri bir köşeye alıyordu. Tecrübenize inat, birisinin yanında ağlamaya karar vermişseniz, varlığınız o diğer varlığa ihanet anlamına geliyordu.
O anda işte ihanet, kendine yediremedi, tekrar silahlandı, sabretmeyi denedi.
– Yaşanmış bir hikayeden alıntıdır –
 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)