Son Dakika Haberler

OLDU OLACAK, KIRILDI NACAK! İbrahim Balcı

OLDU OLACAK, KIRILDI NACAK! İbrahim Balcı
Okunma : 604 views Yorum Yap

ibalci_99Bir atasözü vardır, iyi kullanıldığında ÇUK oturur. Bence yine ÇUK oturmuş olacak.

            2002 yılında sıfırlanan PKK olayları, AKP iktidarı döneminde hızla yoğunluk kazandı ve peş peşe şehit haberleri gelmeye başladı. BDP nin PKK ile kol kola hareket etmeleri, Güney Doğu Anadolu bölgesinde yer alan Belediyelerin PKK emrinde hareket etmeleri, valiliklerin yeteri kadar yaptırım uygulamamaları, her geçen gün askeri güvenlik korumalarının azaltılması, hatta operasyonların bile Valilik iznine bağlanması, KCK davası nedeni ile tutuklananların teker teker serbest bırkılmaları, meydana gelen olaylara müdahale edilmemesi halkın sabrını taşırsa da, buna karşı eylem koyacak durumda olmadıklarını da biliyorlar.

            Büyük şehirlerde, bilhassa İstanbul, Ankara ve İzmir’de PKK yanlılarının yaptığı her harekete polis adeta koruma görevi yaparken, şüphesiz yeni olaylar çıkmaması için yaptıkları bir uygulamadır. Ne var ki bu tolerans masum insanların, kız-erkek, yaşlı-genç, yaptıkları yasal protesto gösterilerinde gösterilmiyor. Bu çok dikkat çekiyor. Gezi Parkının imara açılması, ağaçların kesilmesi eylemlerinin önlenmesi için yapılan eylemlere insanlık dışı yöntemlerle yanıt verilmesi güvenlik güçlerinin hoşgörüden uzak olduğunu gösterdi. Bu konuda gerek Valinin ve gerekse Emniyet müdürünün acımasız tutumu ve akabinde Başbakanın anormal baskı uygulanmasını istemesi sonucunda Gezi Direnişi eylemleri Türkiye geneline yayıldı ve tüm Türkiye bu eyleme destek verdi.

            Gençlere karşı çıkılmaz, çıkılamaz. Çünkü onların bir diğer adı DELİKANLI’dır. Delikanlı  demek kanının deli olması demek değil, kanının idealleri doğrultusunda kaynaması, heyecanının doruğa çıkmasıdır. Gençler idealisttir. İçlerinden midesine bağlı çıkanlar olabilir ama bunlar parmakla sayılacak kadar azdır. Onları da aralarına almazlar.  Gençlerin görüşü doğrudan, iyiden, güzelden, toplum ve ülke menfaatinden yanadır. Kliklere girmeyen, milleti, bayrağı ve toprağı için var olan gençleri her hangi bir şekilde, topla, tüfekle, tankla, biber gazı ile copla, tomalarla durdurmanın imkânı yoktur. Gençler idealleri ve ülkesinin menfaati için var olduklarını bilirler ve bu yola baş koyduklarını da haykırırlar…   

            Gezi Direnişi ülkeyi boydan boya kaplarken, iktidar da gençleri susturmanın yollarını arıyordu. Suçlamalar, ev baskınları ve içeri alınan gençler… Eeee ya öldürülen 7 kişi ne olacak? Onlar güme gidiyor, katilleri bulunmuyor hatta bulunamıyordu. Belki de aranmıyorlardı bile! Satırla saldıranlar hoşgörü görüyor, gözlerini kaybeden gençlere biber gazını sıkanların üzerine gidilmiyor, öldüren ve göz çıkartan 8 bin vatandaşı yaralayan güvenlik güçlerine “Kahraman polislerimiz” deniyordu,

            Olay bu, iş şeracesinden çıkıyordu… Nasıl çıkmasın; Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar yapılan tüm işletmeler bu iktidar tarafından özelleştirme adı altında yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çekiliyor, ülkenin en önemli yerlerinden binlerce metrekarelik arazi yabancılara satılıyordu… Neler elden çıkarılmadı ki… Limanlar, marinalar, SEKA, Tekel, Çimento Fabrikaları, bankalar, yer altı zenginlikleri vesaire… En önemlisi de Telekom’un satılması…

            İktidarın da eylemleri devam ediyordu. Herkesin istediği Dershanelerin islâh edilmesi ya da kapatılması olayı ele alınınca Gülen cemaati ile birliktelik sona erdi…  Menfaat çatışması büyük boyutlara ulaştı… Mağduru oynayanlar, gerçekten mağdur olmaya başladılar kendi akıllarınca… Asrın operasyonu sonucunda dört bakanın rüşvete, yolsuzluğa ve suistimale bulaştıkları anlaşıldı.Bakanlar görevlerinden istifa ederken, biri çıkıp “yaptığım her şeyden başbakanın haberi var” diyerek çıkışını yaptı ama bir hafta sonra 180 derece dönüş yaparak aynı limana demir attı. Artık günah çıkarmış, kabul görmüştü. Eeee bakan çocukları ne olacaktı? Operasyon durmak bilmiyordu ki… Üst üste darbe geldi iktidara; bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar bulundu, bakan çocuklarının evlerinde milyon dolarlar, para kasaları ve para sayma makineleri bulundu… Bu arada kasetler, ses kayıtları düşmeye başladı youtube, internete, twitter’e… Başbakan ile oğlunun konuşmaları müthişti… “Evdeki paraları sıfırla” diyordu… Milyon dolarlar elde çıkarılıyor yine da “30 milyon Avro var evde” deniliyordu…

            Tüm basın seferberdi. Yandaş basın olayın düzmece olduğunu, kasetlerin montaj olduğunu, cemaatin işi olduğunu söylerken, demokrasi mücadelesi veren bir kısım basın da olayın vahametini anlatmaya devam ediyordu…

            Olay büyüdükçe büyüyor ve İktidarı yıpratacak hale geliyordu. Hemen harekete geçildi ve yasaklar uygulanmaya başladı… Twitter yasaklandı, mahkeme kararına rağmen açılmadı… Yeni bir ses kaydı düştü youtube… Bir facia, ülkenin dört ileri gelen bürokratı Suriye’den Türkiye üzerine atış yapılmasının yolunu tartışıyorlar. Neden? İktidarın kötü gidişine dur demek için. Derhal harekete geçildi ve youtube de yasaklandı..

            Yasaklar devam ediyor. Aslında İktidardın işi kolay! Biraz daha kararlı davranırsa bütün bu terslikler önlenebilir. Örneğin; Twitter, youtube’den sonra İnternet de yasaklanmalı, tüm siteler kapatılmalı. Özel televizyon kanalları, özel radyolar da yasaklanmalı. Hatta kalabalıkların toplanıp çeşitli konularda fikir teatisinde bulunulan yerlerden olan kahvehaneler, kafeteryalar, toplu taşıma vasıtaları da yasaklanmalı, Sivil toplum kuruluşları, spor kulüpleri, ihtisas kulüpleri, dernekler, muhtarlıklar, sendikalar, dershaneler, stadyumlar, kapalı spor salonları da yasaklansın. Ne kadar cep telefonu, hatta ev telefonu, araç telefonu, telsiz, faks gibi haberleşme araç ve gereci varsa yasaklanmalı! Sadece TBMM kalsın.  Orada çoğunluk sizde, biat kültürüne sadık milletvekili sayınız yasa çıkaracak kadar mevcut. Derhal bir yasa çıkarın ve CUMHURİYET’i lağvediverin. Hanedanlıkta mı, yeni Osmanlıda mı, eski Osmanlı da mı karar kılarsınız kılın ve çıkarın bir yasa kurun saltanatınızı, devam edin ülkeyi yönetmeye… İsterseniz Enver Paşa’ya özenin de Enverland yerine TAYYİPLAND deyin. Türkiye’nin adını da değiştirin. Kesinlikle, her şey düzelecek, her şey çok daha iyi olacak! Millet de rahatlayacak!

            Türkiye ne hale geldi… TELEKOM’U sat ve tüm iletişim yabancıların eline geçsin, sonra da bizi dinliyorlar deyin! Yok be!!! Satıştan paraları alıp, bol kese kullanırken iyi miydi?

            Adam boşuna dememiş “Bu milletin a………… koyacağız” diye…

            Neyse önümüzde önemli bir seçim var. Hayırlısı olsun diyelim ve bekleyelim

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)