Son Dakika Haberler

SARIYER HATAYI TEKRAR ETMEMELİ! İbrahim Balcı

SARIYER HATAYI TEKRAR ETMEMELİ! İbrahim Balcı
Okunma : 630 views Yorum Yap


  ibalci              Sarıyer, geçen hafta ligdeki ilk galibiyetini aldı taraftarlarına ümit verdi. Kendi sahasında oynayacağı 1923 Aydınspor’u yenmesi bekleniyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı ve tamamen gençlerden kurulu rakibi ile (1-1) berabere kalarak çok önemli iki puan kaybetti.

            Öncelikle belirtmek gerekir ki Sarıyer yanlış tertiple oynatılıyor. Henüz bir onbir saptanmış değil. Hemen her maçta değişik bir tertiple sahaya çıkılıyor. Bunda sakatlıkların ve cezalı futbolcularında etkisi var şüphesiz. Ama birde elde mevcut olan kadroyu en iyi şekilde sahaya sürmek varken hata da ısrarın yararı olmadığı ortaya çıktı.

            Sarıyer’de kimler oynar kimler oynamaz. Bunu elbette ki teknik elemanlar bilir.. Şunu belirtmek gerekir ki Sarıyer’in geri dörtlüsü oturmuştu. Yine öyle. Feridun, Hamza, Emre Karaman ve Serhat en güçlü yanı Sarıyer’in! Ama yeteli olmuyor ki. Takımın en istikrarlı futbolcularından biri olan Emra Byraktarbaşı’nın bekletilmesinin amacı ne?  Çok mu zor, Sarıyer en zayıf noktası olan orta alana çok iyi top kullanan Emre Karaman’ın çekilmesi! Bünyamin’e, her iki Ömer’e kolaylıkla yer verilirken Emre Karaman’ın ön libero oynatılması çok mu zor?

            Anlamış değilim bir hafta evvel maçın başında sakatlanan Önder’in sakatlığı geçmiş gibi ilk on bir de sahaya sürülmesi… Önder vazgeçilmez bir futbolcu olabilir ama bir de sahada eksik kalma ya da bir oyuncuyu erken kaybetme var. Olan oldu ve 8’ci dakikada oyundan alındı. Bir teknik adam bu hatayı yapmamalıdır.

            Teknik elemanlar “Ben transfer ettiğim futbolcuları oynatırım” diyemez, dememelidir. Sarıyer S. K. basit bir kulüp değil. Böyle kabul edilemez. Futbolcu transfer ediyorsunuz, bakıyoruz eski kulübünde bir iki maç oynamış ya da oynamamış, ya da birkaç kez yedek soyunmuş… Eeeee bu adamı sen direk oynatır Sinan’i, Emre Bayraktarbaşı’yı ve Melihi bekletirseniz size gülerler…

            Sarıyer takımı sezon başı hazırlıklarını da iyi yapamamış. Her maçta bunu görüyoruz. Zira her maçın 55’ci dakikasından sonra havlu atıyoruz… Futbolcular mücadele etmiyor değil, ediyorlar, boğuşuyorlar ama yeterli değil. Bir an geliyor elleri belinde bekliyorlar. İkinci devre beraberlik golünü yedikten sonra Sarıyer takımı darmadağın oldu. Sarıyer takımı atağa bir adamla mı kalkar. Var mı böyle bir şey… Koskoca Sarıyer takımı gençlerden kurulu Aydınspor’a on dakika bile baskı kuramadı. Takımın en iyilerinden biri Yunus Emre idi. Sakatlanmış olacak ki oyundan alındı…. Ama Cemre’nin alınışı akıllara şenlik! Yahu adam bir topu değerlendiremedi, gol yapamadı ya da iyi pas yapamadı diye oyundan alınır mı? Alındı da ne oldu, karşı kaleye bir daha gidebildin mi? Pozisyon bulabildin mi?  Teknik elemanlar kızsa bile sinirli halleri takımın oyununa etki yapmamalıdır. Futbolcuya kızmak başka sevmek başka ondan görev beklemek bir başka olaydır. Önemli olan kızdığın ama iyi futbolcu olduğuna inandığın futbolcudan verim almaktır. Geçen sezon pek çok maçta direk oynatılan ve kazanılan Melih’in bu sene ısrarla oynatılmamasının izahı ne… Adamı 19 yaşında nerede ise öğrenmekte olduğu futbolu unutacak. Kazanmak varken kaybetmek niye…

            Sarıyer takımında defans iyi… Feridun zaman zaman çok ileri çıksa da işini biliyor, Hamza deneyimi ile yararlı oluyor. Emre mevkiinin iyilerinden, Serhat bildiğimiz serhat defansın her yerinde canla başla oynar yararlı olur… Ama Serhat da, Emre Karaman da değişik mevkilerde oynatılabilir… Sarıyer’in orta sahası bir felaket… Top yapan Hakan var… O da 50 dakikadan sonra oyundan düşüyor ve çokta ince kıyınca sahada kayboluyor. Murat Hacıoğlu, iyi şeyler yapacak güçte değil, hemen her topta hakeme bakması ve yere uzanması onun adına şanssızlık. Ömer Çuğ ikinci maçını oynadı. Çok tecrübeli olduğu kesin ama hareket kabiliyeti yok ki. Mücadele etmeden top alırsa iyi paslar atabiliyor. Oysa Sarıyer’in böyle adama ihtiyacı yok, savaşacak adama ihtiyacı var… Sarıyer’in kanatları da zayıf! Yunus Emre idare ediyor, ilerisi parlak.  Sağ tarafta Menderes aranıyor… Çok iyi zamanını bildiğim Ömer Şengöz bu hali ile Sarıyer takımında yer alamaz, almaması gerekir. Cemre’nin yanında Sinan oynar. Sinan, Ömer gibi oynasa kimse neden öyle oynuyor demez. Maçta o kadar çok mücadele veriyor ki ister istemez yorgun düşüyor ve tepki çekiyor. Ama Sinan yok, nerede her maçta bulduğu üç dört gol pozisyonu? Kılıçarslan’a teşekkürler… Bu maçın kurtarıcısı oldu.

            Kısaca Sarıyer maça iyi başladı, iyi işler yapma uğraşı verdi ama fazla ümit vermedi, ikinci yarıda erken oyundan koptu, akın gücünü kaybetti ve genç rakibine karşı mahkûm oynadı, taktik savaşını eskiden Sarıyer’i de çalıştıran ve Sarıyer’i iyi etüt etmiş olan Hüsnü Özkara kazandı, tabii beraberlik onlar için kazançsa!

            Bir olaya parmak basmak isterim. Yazımın başlığı “Sarıyer Hatayı Tekrar Etmemeli”. Hatırlatmak isterim. 1995/96 sezonunda Sarıyer Şampiyon olarak I. Türkiye Ligine yükseldi. Yılmaz Vural teknik direktördü. 1996/97 sezonuna Sarıyer iyi başladı ve devreyi 27 puanla 9’cu sırada tamamladı. Oynadığı futbol ile ligin ilk on takımı arasında yer bulacağı herkesçe kabul ediliyordu. Bu arada Yılmaz Vural’a önce Fenerbahçe sonra Trabzonspor talip oldu. Yönetim kurulu yanlış bir kararla Yılmaz Vural’ın Trabzon’a gitmesine “Olur” dedi. Takıma yani teknik adam alınmadı, Yılmaz Vural’ın yardımcısı ile devam edildi. Yardımcısı Fatih Eser teknik direktör oldu ve takımı yönetti. İşler iyi gitmeyince, teknik direktörlüğe Fatih Eser’in yardımcısı Yaşar Duran getirildi. Başarısız sonuçlar devam etti ve Sarıyer beklenmedik şekilde küme düştü.

            Hata nerede? Hata Yılmaz Vural’ın ayrılıp gittiği anda ekibine ”Siz devam edin” denilmesindeydi. Yapılacak iş yeniden bir teknik direktörü işbaşına getirmekti. Ama mali durumlar göz önüne alınarak bu yol tercih edilmedi ve Sarıyer Küme düştü.

            Evvelsi hafta Mehmet Birinci hoca istifa ederek Sarıyer’den ayrıldı. Sorunsuz ayrılması kulübümüz açısından çok iyi. Ancak ekibi ile birlikte gitseydi çok daha iyi olurdu. Ekibi kaldı. İşte yanlış burada! Suat hoca yeni bir teknik direktör bulunana kadar takımın başına kalmalı, teknik adam bulunduktan sonra gönderilmeliydi. Kural budur, doğrusu budur… Burada kabahat Suat hoca da değil, yönetim kurulundadır. Böylesi bir hata yapılmamalıydı. Acaba yine de maddi sorunlar mı ön planda tutuldu? Oysa her zor işin bir çıkış yolu vardır ve aranırsa bulunur? Maalesef bizde bu yol takip edilmiyor ve “Ben Yaptım oldu” anlayışı ile hareket ediliyor. Yanlışlıkta burada…

            Maça gelirken amigolardan Zafer Evrenkaya (Zenga) ile dertleştik biraz… Seyircinin Şükrü Genç için neden bağırdıklarını izaha çalıştı,”bildiklerinin yanlış olduğunu” anlattım. Bazı istekleri olduğunu yapılamadığını ve Şükrü Beye “engel olunduğunu” söyledi, “her şeyin yolu yordanı var” dedim,” olabilir” dedi. “Artık aleyhte bağırma olmayacak” dedi, “iyi yaparsınız” dedim. Yanımızda MHP İlçe Başkanı Erdal Çoban var. Cana yakın, sempatik ve Sarıyer’in hiçbir maçını kaçırmayan iyi bir taraftar, iyi bir izleyicii. Bu kez “Erdal Bey’den bahsetmiyorsunuz yazınızda” dedi. Yanıt vermedim ama notlarıma baktım Gençlerbirliği Türkiye Kupası Maçında Erdal Çoban’dan bahsetmişim. Yanılmış olsa gerek!  

            TARAFTAR:  Maç sonu iyi olaylar olmadı… Sarıyer seyircisi maçın 87’ci dakikasına kadar takımlarına anormal derecede destek verdiler. Müthiş destek, hem de görülmemiş şekilde. Bu dakikada sabır patladı ve yorulan ve ikili mücadelede yere düşen Murat Hacıoğlu’na “yuh” çekildi, “Bırak git” denildi. Müsabaka sonrası bir kısım taraftar stat dışında ve antrenman sahası tarafına gidip futbolcuları yuhaladılar, sözle sataştılar, zaten üzgün futbolculara hakaret edildi. Taraftar üzgün, yönetici üzgün, futbolcu üzgün… Bu üç unsurun birbirlerine saygılı olması gerekir. Yöneticilerin kötü bir tepkisi olmadı. Ama seyircilerin tepkisi çok yerinde olmadı… Futbolcu üzerine böylesine gidilmemeli. Futbolu bu kulübün ÖZMALI yani ticari deyimle ANAMALI, SERMAYESİ… Kulüp bunları kaybettiğinde her şeyini kaybeder. Taraftarın bulun bilincinde olması gerekir. Taraftar futbolcunun hangi yaşta olursa olsun futbol oynadığı sürece çocuksu yapıda olduğunu bilmelidir.

FUTBOLCU: İyi kötü bir mücadele verdi. Kesinlikle yorgundurlar. Bunca yıllık tecrübeme binaen derim ki “hiçbir futbolcu kötü oynamak için sahaya çıkmaz”. Zaten böyle bir hakkı da yoktur. Futbolcu anasının, babasının, evli ise eşinin, çoluk çocuğunun, yakınlarının ve taraftarının kendisini alkışlamasına istemez mi? İSTER! O halde futbolcu isteyerek kötü oynar mı? Oynamaz! Takım olarak iyi değillerdir, psikolojik olarak hazır değillerdir, takım kadrosu güçsüzdür, rakip daha iyidir ve ortaya kötü futbol çıkmıştır. Bunlar futbolun içinde olan şeylerdir. Ama taraftarın tepkisine de yanıt vermemesi gerekir. Yapacağı şey sinirlerine hâkim olmak, başını yere eğip hiç yanıt vermeden, sağa sola bakmadan soyunma odasına ulaşmaktır. Çok gerekiyorsa takımın ağabeyi, takım kaptanı, ya da maçta en iyi oynayan futbolcu seyircileri yatıştırmak için onlara doğru gider ve teskin edici, yatıştırıcı birkaç söz söyler, iş olur biter. Çünkü aynı seyirci gelecek haftalarda kendilerini alkışlayacaktır. Seyirci dünyanın her yerinde budur. Böyle olmasa neden FANATİK            desinler ki.

            YÖNETİM KURUL:  Yöneticiler serinkanlılıklarını korumalıdır. Geçmiş olaylardan ders almalıdır. Örnekler ortadadır. Serinkanlı düşünülmedikçe doğru kararlara varılması imkânsızdır. Kaybedilmiş bir şey yok, sadece alıştığımız beraberlikler devam etmektedir, hepsi bu. Sadece iki kayıp puan daha var. Ligin başındayız sayılır. Maç kazandıkça puan cetvelinin daha üst sıralara çıkacağımız muhakkaktır. Yeter ki moral-motivasyon olarak kopmayalım, teknik heyet konusunda doğru karar verelim.

 

Yazan: İbrahim BALCI

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)