Son Dakika Haberler
“width=“1293

SORUNLARI TORLAMAK (Sarıyer)-III- İbrahim Balcı

SORUNLARI TORLAMAK (Sarıyer)-III- İbrahim Balcı
Okunma : 1.790 views Yorum Yap


    sorunlar        Sarıyer’de sorun aramak, hele merkez Sarıyer’de? Sorun o kadar çok ki ne anlatmakla ve ne de yazmakla biter. Kime, sorun var mı diye sorsanız vereceği yanıt. “Neler yok ki” olur. Ya da, “Bas git başımdan, dalgamı geçiyorsun” der.

 

            Sarıyer’de sorun diz boyu: Efendim suyundan başlayalım, balığına kadar, ekmeğinden başlayalım, trafiğine kadar; çöpünden başlayalım seyyarına kadar. İnsanların duyarsızlığından dem vuralım, bana ne diyenlere kadar…

 

            Sorun biter mi Sarıyer’de: balıkçılar çarşısından, King Burgerciye kadar, Esk Camiden (Ali Kethüda Camii) Yeni Merkez Cami’e kadar; cadde kenarlarını parselleyen marketçilerden, İSPAK’ın resmi değnekçilerine, kaynak sularından pet şişe sularına, börekçi fırınından ekmek fırınına, pastanesinden hastanesine kadar sorunlar yığın yığın!

 

            Sarıyer ilçenin merkezidir. 15 Mayıs 1930 da ilçe merkezi yapıldı ve ilçenin ismi Sarıyer oldu. Her zaman düşünmüşümdür neden Sarıyer? Diye. Hatta her aklı erene sormuşumdur: Sarıyer İstanbul’un yeni ilçelerinden sayılır. Yani Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yoktu. Sonradan ilçe yapıldı. İlçenin ismi neden Tarabya, Büyükdere, Yeniköy, Emirgân değil de SARIYER oldu? Hiç kimse akla uygun bir yanıt veremedi.  Ben açizane bir fikir yürüttüm. Efendim şöyle dedim. Sarıyer’in yeni bir ilçe olarak tespiti tamamda ismi neden Sarıyer? Neden olacak, bunu bilmemek ayıp be dedim kendi kendime. Efendim Sarıyer ilçesinde Rum, Ermeni, Musevi, Latinlerin olmadığı tek semti Sarıyer’de ondan. Bu saptama doğru gerçekten. Sarıyer’de Cumhuriyetin ilk dönemlerinden 1970 li yıllara kadar ancak bir iki aile vardı gayrimüslim. Birkaç esnaf ise ticareti Sarıyer’de yapıyor fakat Sarıyer dışında oturuyordu. Sarıyer’de azınlık mensubu olmadığı için tercihen Merkez Sarıyer’in ismi altında İlçe yapıldı Sarıyer…

 

            Bu ne derece doğru bilemem ama yazmak zorundayım. Milli mücadele başlamadan önce Sarıyer’de kuruldu Müdafaayı Milliye Grubu (MİM MİM Teşkilatı). Sarıyer şubesini kuran da Av. Aziz Bey (Özgür) aynı zamanda Sarıyer İlköğretim okulunda müdür ve ders veriyordu. MİM MİM grubu içinde öğretmen arkadaşları var. Teşkilatı kısa sürede kuruyor ve genişletiyor. Aydın insanları deniz yolu ile Anadolu’ya kaçırılmasını, İstanbul’un çeşitli yerlerindeki depolardan kaçırılan silah ve cephanenin Anadolu’yu yine deniz yolu içinden gönderilmesini Sarıyerli takacılarla sağlıyordu. Milli mücadele zaferle sonuçlandıktan sonra ismi dilden dile geziyor Aziz Beyin. İlk Belediye Meclisi seçimlerinde Belediye Meclisine seçiliyor. Burada görev yaparken Sarıyer’in önemli sorunlarının hallini gerçekleştiriyor. Sarıyer Büyükdere arası Piyasa caddesinin genişletilmesini, Sarıyer’e elektrik, su getirilmesini, Hünkâr yoluna asfalt dökülmesini falan sağlıyor. İsmi büyüdükçe büyüyor. Böyle olunca da sözü dinlenen bir kişi oluyor. Sarıyer İlçe yapılırken, isminin Sarıyer olmasını büyük bir olasılıkla Aziz Özgün Bey öneriyor ve öneri kabul ediliyor. Bu bir beyin jimnastiği belki de böyle değil. Takdir okurların ve bu yolda araştırma yapacak olanların!

 

            Efendim Sarıyer bu işte… Ama son birkaç yıldan beri Sarıyer merkez Sarıköy’e dönüştürülmek üzere. Yıllar önce Belediye Başkanı iken Yusuf Tülün düğmeye basmıştı. Bir türlü hareket eden otobüs durmadı ve nihayet iki yıl önce Ferahevler’de frene bastı ve durdu. Sarıyer’in en büyük resmi dairesi yani Kaymakamlık Ferahevler’e taşındı. Artık Sarıyer’de resmi daire olarak sadece karakol, müftülük, bir de sağlık ocağı var… Kıyıda köşede belki bir şeyler vardır ama ben bilmiyorum belki de!

 

            Kaymakamlığın Sarıyer’den ayrılmasıyla Kaymakamlık çalışmaları daha uygun hale getirildi ama Sarıyer’in merkez olma özelliği de kaybolup gitti. İlçenin ismi Sarıyer, Kaymakamlık Sarıyer’de değil. Tuhaf… Nüfus, tapu dairesi, SGK ofisi velhasılı kelam pek çok resmi daire Sarıyer’den yolcu edildi. Kaymakamlık binasını Sarıyer Müftülüğüne tahsis ettiler ama bina depreme dayanıklı bulunmadığı için bakıma alındı, onarım görüyor.

 

            Kaymakamlığın taşınması ile Kaptan Sokaktaki dükkânların birçoğu kepenk indirdi. Olacağı buydu. Her gün binlerce kişi kaymakamlığa gelip gidiyordu, ihtiyaçlarını dükkânlardan karşılıyordu, esnaf o imkânı da kaybetmiş oldu.

 

            Semt fakir, daha çok işçi, emekli, küçük esnaf, balıkçı… Yani üç kuruşa muhtaç halkın çoğu… Fırınlarda ekmekler boy boy ve değişik fiyatlarda. Bir ekmek bir lira, oysa İstanbul’un pek çoğunda ekmek fiyatı 50 kuruşla 80 kuruş arasında değişiyor. Sarıyer’de fırıncılar el ele vermişler bir türlü fiyat düşürmüyorlar, durumu kontrol eden de yok. Tek rakipleri var Halk Ekmek… Hem ekmeği iyi ve hem de 40 kuruş! Ama gel gör ki o kadar az geliyor ki sormayın gitsin. Kuyruktakiler ekmek alabilmek için saatlerce bekliyorlar… Fırıncılar bir de ekmekleri iyi pişirse… Hamur çıkarıyor mübarekler. İyi pişirse gramajı düşecek, bunu yapamazlar, yaparlarsa zarar ederler!

 

            Sarıyer kaynak suyu en bol olan mahallelerden biri… İlçe olarak Beykoz ile birlikte en çok kaynak suyu olan bir bölge… Ama gel gör ki Sarıyer hakli kaynak suyunu içmiyor, kullanamıyor? Neden mi? Hiç sormayınız, 20-30 öncesine kadar gizli bir el mi, yoksa menfaatlanan resmi görevliler mi desem, birileri bir gece sabaha kadar üşenmeden dolaştı ve çeşmelerin ayna taşına “Koli basili vardır içilmez” yazdı. Halk yıldı ve içmedi… Böyle olunca semt sakinleri marketlerde, büfelerde bakkallarda koli koli duran pet şişelere saldırdı ve pet suyu içme alışkanlık haline geldi. Yüzlerce yıldan beri suyu parasız içen, kullanan Sarıyerliler artık içme suyu olarak pet suyu tercih ediyor. Bravo doğrusu, başardılar! Oysa şu anda Sarıyer çeşmelerinden akan su bal gibi kaynak suyu, içilir de kullanılır da. Sayalım bakalım hangi çeşmelerden su akışı var: Ali Kethüda Camii karşısındaki Mesut Ağa Çeşmesi (Abbas’ın Çeşmesi de denilir), Taşiskele Parkındaki Mermer Çeşme, Hastane bitişiğindeki Salih Paşa Çeşmesi, Hamamın sırasındaki Tekke Çeşmesi, Aralık Suyu Çeşmesi, At Çeşmesi, Horozoğlu Çeşmelerinden akan sular memba sularıdır. Aralık Memba Suyu, Ayazma Memba Suyu ve Yerli Suyun bir araya toplanması ile bu çeşmelere su verildi. Çok da iyi oldu. İnanmayanlar bir şişe buzdolabına koysun ve gerektiğinde içsinler ya da bir çay demlesinler, suyun ne kadar leziz olduğunu göreceklerdir.

 

            Sarıyerliyiz de balığa nasıl hasret oluyoruz anlamak mümkün değil! Öyle ya balıkçılığın merkezi olan Sarıyer’de istediğiniz balığı bulmakta zorlanıyorsunuz. Efendim, yine eski belediye başkanımız Yusuf Tülün zamanında Sarıyer Balıkçılar çarşısı iki kez yıktırıldı. Son yıktırılan balıkçılar çarşısı Saray arkasındaki oldu. Böyle olunca, yani balıkçılar çarşısı olmayınca mezat memuru da gönderilmedi, denizden gelen balıkların satışı da yapılamadı. Çünkü zamanla balık satıcısı esnaf ortadan kayboldu. Her ne kadar biraz olsun direndilerse de çoğu yitip gitti. Bir ikisi Sarıyer’i terk edip başka yerlere dükkân açtı, bazıları Sarıyer’de cadde üzerilerinde dükkân açtılarsa da yaşayabilmek için savaş veriyorlar. Sarıyer balıkçılar çarşısı Taşiskele üzerinde olmalı ve mezat oradan yapılmalı, ucuz balık alan esnaf balığını da halka ucuz satabilmeli. Satışı halk göremediği/izleyemediği için fiyatı da öğrenemiyor. Neyse ki Büyükdere’deki balıkçılar çarşısı tuttu, iyi durumda. Sarıyer’de ise henüz oturmuş değil. Üç dört yıldan beri Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç Taşiskele çevresine modern bir balıkçılar çarşılı yapmak için direniyor ama İst. Büyük şehir Belediye Başkanlığını ikna edemiyor. Zar zor o da dört-beş dükkânlık portatif bir yer yapılabildi ve burada halk alış veriş yapabiliyor. Yine de büyük nimet.

 

            Sarıyer balıkçılar çarşısı tarihi bir çarşı idi. Yaşatılması için her türlü gayret gösterilmeliydi ama bu gayret gösterilmedi… Kaybedilmiş bir şey yok, seçim sathı mailine girildi, balık satıcılarının hemen mücadeleye başlamaları gerekir. Balıkçılar çarşısı mevcut iken Sarıyer’de gerçek müthiş bir hareketlilik vardı. Gelen gidenlerin fazlalığı balık ve zerzevat satışlarından, balık lokantalarının doluluğundan anlaşılıyordu.

 

            Balıkhane yok da balık var mı? Balık da yok! Bu bir bilimsel çalışmadır. Henüz gereği kadar üzerine gidilemedi. Balıkçılara yol gösterenler balıktan anlamayan su ürünleri görevlileri. Nereden öğrenmişler, kitaplardan,  dış ülkelere gidip orada yaptıkları/gördükleri eğitimlerle… Yahu Türkiye şartlarına uyar mı bu? Su ürünlerinin resmi görevlileri balıkçılık kurultayı toplayıp sorunlarını görüştüler mi? Komisyonlar kurup olayların üzerine giderek gerekli raporları hazırladılar mı? Bunca balıkçı reisi ile müşterek toplantıları oldu mu? Fikir alışverişinde bulundular mı? Yok, yok, Yok! Ama bilinçli ve bilinçsiz yasak var?

 

            Paragraf açarak yazmalıyım. Efendim Çinekop 20 cm den az olursa tutulmayacak, tutulursa el konulup denize dökülecek ve ağır ceza var. Hamsi 12 cm den küçük olmayacak, tespit edilirse denize dökülecek ve ceza kesilecek. Arkadaş, siz denizin dibindeki balığın boyunu mu ölçeceksiniz. O zaman her balıkçı teknesine devlet bir dalgıç vermeli, balığa çevirdikten sonra. Dalgıç dibe inmeli ve ağın içinde dolaşan balıkları tutup ölçmeli (!) Yahu var mı böyle bir şey. Siz çıldırdınız mı? Yahu sen su ürünleri olarak daha ağların boy ve deriliğinin ne kadar olması gerektiğini tespit edememişsin, göz aralıklarını saptamamışsın balığın boyu ile uğraşıyorsun. Palamutculuk 4 ay yasak! İyi güzel de balık göçten dönerken balıkçı ne yapacak? Avlanmayacak mı? Avlanmazsa o balık İstanbul Boğazını takiben Marmara’ya oradan da Çanakkale Boğaz’ını geçip Ege Denizine gidecek. Ohhh be ne iyi Yunanistan ve İtalya bol bol balık avlayacak, Türk balıkçıları da avuçlarını yalayacak!

           

            Kesinlikle, balıkçı reislerinin katılacağı (hem de tümünün) bir balıkçılık kurultayının acilen toplanması gerekmektedir yoksa balıkçılık dibe vuracak, pek çok balıkçı iflas edecek, borcunu ödeyemeyecek ve trilyonlar değerindeki takımları kabzımal adı altında tefecilik yapanların eline geçecektir. Halen olduğu gibi…

 

            Hatırlatmakta yarar var; balıkçılar otokontrole dikkat etmelidir. Hısım akraba, kardeş, enişte, kardeş çocuğu yok… Yetimin hakkını düşünmeliler ve ucuz mazotu çeşitli yollarla ayrıca bir başka şekilde çıkarları için kullanmamalıdırlar. Balıkçılar otokontrol sistemini iyi yapmalıdırlar.

 

            Sarıyer kaldırımları… Kaldırım deyip geçmemeli. Kaldırımlar insanların hayal güçlerine güç katan en önemli kulvarlardır. Bin bir dertle evden çıkar, tellendirirsin bir sıkara, yürürsün kaldırımlarda tüttüre tüttüre… Aklından neler geçer neler… Tüm dertleri üst üste kor toplarsın, iki öyle, üç böyle der çıkarırsın, nasıl bitirirsin üç beş yüz metrelik yolu, caddeyi anlamazsın, tek bildiğin kaldırımları çiğnemektir…. Yahuu ne kaldırımı? Kaldırım kaldı mı? Marketler, lokantalar, büfeler, beyaz eşya ve giyim eşyası satan mağazalar kaldırımları işgal ettiler, yayalara yürümek bile yasak hale geldi. Adım başı market, adım başı büfe, adım başı lokanta ve kaldırımların işgali. Yaya nereden, nasıl yürüyecek. Böyle olunca da kaldırımların Harbiyesi-Osmanbeyi kalmadı, kaldırımlıktan çıktı. Vatandaş düşüncelerini sahil boyu, rıhtımı arşınlarken harekete geçirmeli… Sayın yetkililer biraz ilgi gerekmez mi kaldırımlar için. Halkın kaldırımlardan, yani yayalar için olması gereken kaldırımlardan geçme hakkı yok mu?

 

            Çöp işi de büyük bir sorun. Allah’ı var belediyemizin! Bu konuda hayli gayretli! Mahalle aralarına her gün çöp kamyonu sabah akşam geliyor. Çarşı içine ise günde üç kez geliyor, yine de çöpler diz boyu… Eeee biraz da çöpü çıkaranların düşünmesi gerekir. Çöpü belirli saatlerde konteynlere atarlarsa dağ gibi birikmez, pislikte olmaz…

 

            Sarıyer sokakları yeteri kadar bakımlı değil. Kasis fazla. Ama Sarıyer belediyesi ile İstanbul B.Ş.Belediyesi arasında bir anlaşmazlık olduğu söyleniyor. Doğrudur Ana caddeler İstanbul’a bağlı. Sokaklar Sarıyer belediyesine… Gördüğümüz Belediyenin büyük bir hızla sokak aralarına daldığı ve çalışmalara başladığıdır. Bunun aksatılmadan devam etmesi bekleniyor. Çukurlar, kasisler çok kötü… Girilmeyen, el atılmayan sokak kalmamalı, ama parke ama asfalt iyileştirme yapılmalıdır. Yol kenarlarına arabaların park etmesi berbat… Araba koyacak başka park yeri de yok. Park büyük sorun… Araba sahiplerine Allah kolaylık versin deriz,

 

            Sarıyer’de İSPAK isimli bir de İstanbul belediyesine ait şirket var. Görevlileri resmi değnekçi! Belirli yerlere yani ana cadde kenarlarına vasıtaları para karşılığı park yaptırıyorlar. Belediye böyle yaparsa, halk ne yapacak. O da köşe bucak nerede bulursa orada park yapacak. Bu arada esnafın motosiklet ordusu da çabası! İşyerleri önüne on beş yirmi motosiklet park yapınca ana cadde çekilmez ve geçilmez hale geliyor. Ama onlara “Dur” diyen kimse yok… Resmi değnekçiler ise Alikıran baş kesici. Gözlerimiz trafik polisi arıyor ama onları gören zaten yok! Ne iş yaparlar? Nerede dururlar belli deği. Belli olan Sarıyer dışında virajlarda pusuya yatmak ve ceza kesmek! Hiç ilçenin Emniyet Müdürlüğüne bağlı bir trafik ekibi olmaz mı? Varsa ne iş yaparlar, ana caddelerde görev yapmazlar mı?

 

            Böyle olunca, trafik polisleri meydana çıkmayınca Sarıyer’in trafik sorunu çözümlenemiyor. Sarıyer çarşı içi, lise önü, Kumsal meydanı, Aralık suyu önündeki ışıklar,
Merkez Ali Kethüda Cami önü, hastane önü, Yenimahalle Caddesi Arap saçı. Giren çıkamıyor. Bunlara bir de çarşı içinde sayısı az da olsa korsan taksi eklenince durum daha da vahim hale geliyor.  Sarıyer’in en büyük sorunlarından biridir trafik sorununu halledene aşk olsun deriz.

 

            Trafiğin aksamasına neden olanlardan biri de eskiden seyyar satıcılardı. Şimdi seyyar satıcı sayısında hayli azalma var. En azından kaçamak da yapsalar ana cadde üzerinde değil sokak aralarında ve kör yerlerde icra-i sanat eyliyorlar da göze batmıyorlar.

 

            Sarıyer merkezde pastane sayısı fazla hastane sayısı az… Pastaneler kalite kalite olacak ki her birinde fiyat farklı. Bazıları ucuz mu ucuz, bazıları hayli pahalı… İşine gelen gider cebine uygun yerden alış veriş yapar. Serbest piyasa ekonomisi bunu gerektirir. Hastaneye gelince orada epey sorun var. Dr. Mehmet Salman gittikten sonra Sarıyerliler bir türlü yeni düzene alışamadı. Aslında bu düzen Bakanlığın yaptığı düzen halk buna alışamadı… Hastane de hasta sayısı çok fazla, fakat yeteri kadar yatak ve yeteri kadar uzman yok. Hatta küçük de olsa bir yoğun bakım ünitesi yok… Acili ise gündüz neyse ama gece yeterli değil… Uzman olmadıktan ve gece beklenmedik anda gelen hastalara gereken cerrahi müdahaleyi yapamadıktan sonra yeterli demek zor! Ne var ki bütün bunlara rağmen hastalara şifa dağıtmaya devam ediyorlar. Yakın zaman yeni Sarıyer hastanesi Çayırbaşı’nda açılacak o zaman Sarıyer’de rahatlar.

 

            Sarıyer’de bir de cami olayı var. Çam sakızı gibi ağızlarda çiğnenip duruyor. Yeni Cami Eski Cami diye… Aslında evet iki cami var. Biri tarihi cami yani eski cami ve adı: Ali Kethüda Camii… Hemen hemen 300 yıllık bir camii… Pek çok kez onarım gördü ama artık ayakta durmakta bile zorlanıyor. Deprem sonrası verilen ilk raporda “camide ibadet yapılamaz” deniyordu. Ama bir atraksiyonla birkaç gün sonra rapor değiştirildi ve ”ibadet yapılır” hale getirildi. Oysa uzaktan bakıldığında cami gövdesinin 25 hatta 30 santim, minaresinin de 15-20 derece Büyükdere tarafına yatık olduğu rahatlıkla görülebilir. Bu feci bir durum ama bir de caminin yenilenmesi için gayret var. Dernek ve Müftülük olayın üzerine gidiyor, yakında büyük onarım başlar diyorlar.

 

            Yeni cami adı üzerine yeni! 2003 de temeli atıldı. Yer Vakıflara ait, Sedat Özsoy başkanlığındaki Sarıyer Belediyesi bu alanı Vakıflardan cami yapılmak üzere kiraladı. Sedat Beyin zamanında temel atıldı, Yusuf Beyin başkanlığında devam edildi, yarım kalmıştı, Belediye Başkanı Şükrü Genç olunca işe bir hızla girdi ve cami inşaatı tamamlandı, 2010 yılında hizmete açıldı. Tertemiz bir cami… İşte buradan başlıyor yan çizme ve dedikodu! Efendim Camii CHP li Belediye Başkanı yaptırdı. Şükrü Genç Alevi… İyi ya daha ne istiyorsunuz. Bir cami yapılıp meydana çıktı, ibadete açıldı. Tertemiz hizmet veriyor, kime, kimseye yük olduğu yok… Hıristiyan, Musevi işadamlarının verdiği vergilerden hazineye para gelir, sen emekli maaşını hazineden aldığın aklına gelmez de Şükrü Genç’in gayreti ile tamamlanan camiye gidip namaz kılman sana ağır gelir.  Hal böyle iken sen Müslümansın da başkaları değil öyle mi?  Sırf bu nedenle Yeni camiye gelmeyenler var…  Bir de Cami Derneği yönetiminin CHP li oldukları için gelmeyenler varmış… Yahu gelsen ne yazar gelmesen ne yazar. Sana o camide namaz kılmak nasip olmayacak demek, biz alınmıyoruz meraklanma! Sen ister küs, ister kız, ister darıl… Bizi hiç ırgalamıyor… Yeter ki konuşurken ağzınla konuş!

 

            Sarıyer sahil boyu gerçekten çok önemli dinlence yeri olarak kabil edilir. Büyükdere’den Bülbül sokağına kadar Piyasa caddesi, Bülbül sokağından Kumsala kadar Mesarburnu caddesi…. Sahil boyu, mis gibi deniz, iyot kokusu, güzel bir parkur, banklar, dışbudak ağaçları ve denizde dalıp çıkan karabataklar ve uçak gibi pike yapar martılar….  Vapur iskelesi yanında Mehmet Akif Ersoy parkı güzel, otur dinlen keyfine bak… İDO iskelesini geç kafeteryalar, hepsi birbirinden güzel…  Taşiskele limanında boy boy irili ufaklı balıkçı tekneleri… Taşiskelenin dış kısmına bağlanan büyük balıkçı tekneleri… İşte bunlar büyük sorun. Taşiskeleye bir yanaşıyorlar, yasak mevsimi 4 ay, yasak boyunca bağlı kalıyorlar. Bakım için gidenler oluyorsa da yerlerine yenileri geliyor. Yedi sekiz tekne üst üste bağlayınca denizi ve bilhassa Büyükdere, Çayırbaşı, Kefeliköy, Kireçburnu, Tarabya, Paşabahçe, Beykoz taraflarına görmek kabil olmuyor… Tekne sahipleri hep dostumuz arkadaşımız, bir iki söz etsek alınıyorlar… Onlarında hakkı var. “Yer gösterdiler de gitmedik mi” diyorlar. Hakları var. İlgililerin bu konu üzerine kesinlikle eğilmeleri gerekir. Çeşitli yerlere gönderilen tamimlerde teknelerin bağlanmaması için şikâyet edilecek yerler gösteriliyor ama eş dost olunca şikâyet müessesesi işlemiyor tabii!

 

            Sarıyerlilerin bir derdi de Çarşamba pazarı. Sarıyer’in Çarşamba pazarı çok önemli ve büyük pazarlardan biri! Yüzlerce esnafı var. Hemen hemen esnafın yüzde doksanı Sarıyer dışından geliyor. Sarıyerli esnaf sayısı az, az olarak görünen sayının yüzde sekseni de Gümüşdereliler…  Malum Gümüşdere Sarıyer’in çok önemli bir ziraat merkezi. Ekilir-biçilir toprağı ile ve sayısız serası ile her zaman taze sebzeyi halka sunarlar… Sarıyer pazarının dikkat çeken yanı fiyatların çok yüksek olması…  Fatih ve Beşiktaş pazarı hatta Kadıköy pazarından bile daha pahalı! Buna bir çare bulunamıyor yıllardan beri. Bir gün dayanamadım sordum “Arkadaş neden bu kadar pahalı mal satıyorsunuz” diye, esnaf bana müthiş bir yanıt verdi.  Şaşırmadım, desem yayan söylemiş olurum. Aynen şöyle dedi: “Sarıyerliler ucuz mal almıyor ki!” Böyle olunca söylenecek bir söz kalmıyor.

 

            Sarıyer’in iki önemli çeşmesi önemini kaybetti. Biri Ortaçeşme Caddesi üzerindeki Çukurçeşme, biri de mezarlıkların çıkışında, maden yolu üzerinde solda balıkçı tezgâhlarının arkasındaki Ortaçeşme… Çukurçeşme, çeşme olarak yenilendi. Bu konuda Sami Canel’in büyük gayretleri oldu ama su bağlanamadı. Ortaçeşme ise, yolun çok altında kaldı. Oysa çok eski tarihi bir çeşme. Yaptıran Osmanlı Devletinin anlı şanlı paşalarından Salih Paşa… Çeşme birkaç kez darbe yedi. Hemen hemen tamamen kaybolmak üzere! Çeşmenin çatısı yıkılmak üzere! Suyu da yok… Efendim, konu üzerine çok durdum, yazıp çizdim ama olumlu yanıt almak zor! Sarıyer’deki çeşmelerden: Mesut Ağa, Çukurçeşme, Ortaçeşme, At Çeşmesi, Horozoğlu Çeşmesi, Salih Paşa Çeşmesi, Tekke Çeşmesi, Mermer Çeşme ve Kaptan Paşa Çeşmesi (Y.Mahalle’de) vakıf memba suyundan akış alıyordu. Derenin üzeri kapatılırken, yanlış iş yapıldı ve Vakıf Memba suyunun Sarıyer Futbol sahasının bulunduğu yerden yolun öte tarafına geçirilmesi unutuldu. Böyle olunca o muazzam memba suyu kaybedildi… Cahilliğin böylesi… Islâh edilemez mi? Edilir ama nerede işi önemle takip edecek öyle siyasetçi Sarıyer’de…  Bu çeşmelerin ikisi hariç (Çukurçeşme ve Ortaçeşme) diğerlerine Ayazma, Yerlisu ve Aralık Suyunun birleştirilmesi ile elde edilen sudan akış veriliyor. Yine de fena değil, iyi deriz.

 

            Sarıyer’in bir sorunu da Sarıyer S. K. nün son yıllardaki başarısızlığı! Yıllarca I. Türkiye Liginde mükemmel dereceler yapan kulübün Spor Toto 2. Lige kadar düşmesi, bu ligde tutunurken zorluklarla karşılaşması bile çok üzücü. Oysa tesisleri ile örnek bir kulüp. Sadece kulübün kendi öz gelirleri yeterli değil. Her şey seçilen yöneticilerden bekleniyor, bu durum nereye kadar devam eder. Görev alan her belediye başkanı yardım elini kulüpten esirgemedi ama bu da yeterli değil ki. Acilen kulübe gelir getirici tesislerin kazandırılması gerekir. Yoksa sorunlar katlanır gider…

 

            İşte Sarıyer’imiz bu… Daha pek çok sorun olduğu gerçeği inkâr edilemez. O nedenle ilgililerin Sarıyer üzerine biraz fazlaca eğilmelerini özellikle bekliyoruz.

 

Yazan: İbrahim BALCI

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)