Son Dakika Haberler
“width=“1293

Atatürk’ün fotoğraflarını bellekten silmek.Mahiye Morgül

Atatürk’ün fotoğraflarını bellekten silmek.Mahiye Morgül
Okunma : 811 views Yorum Yap

Toplumun belleğine yerleşmiş tarihi değerdeki bir fotoğrafı defalarca bozarsanız,  aslı neydi unutulur. Aslını daha önce hiç görmemiş olan bir çocuğun kitabına bozulmuş olan resmi koyarsanız, çocuk, belleğine onu kaydeder.
Eğer, üzerinde oynanmış kolaj bir resme arka arkaya birkaç kolaj daha yaparsanız, artık hangisinin asıl resim olduğunu seçmek iyice zorlaşır. Böyle resimlere bakan çocuğun aklı karışır, gerçeği ayırt edemez. (ABD’de itibarlı fizikçimiz Nihat Berker’in “Spin camları altında bunalım ve kaos” makalesinde işaret ettiği zihinsel bunalım ve kaos tam da böyle oluşur.)
Görsel algı yazıdan önemlidir. Diğer duyularımızla algı bellekte %15 yer tutarken tek başına görsel algının oranı %85’dir. İlk tanışmadaki resim belleğe kaydolur, o nedenle ders kitaplarına doğru resimleri koymak, o resimlerle oynamamak çok önemlidir.
2012 yılından itibaren, devlet eliyle dağıtılan özellikle Türkçe ders kitaplarında yer alan Atatürk’le ilgili tarih bilinci oluşturan resimlerin üzerinde kolaj yapıldığına, bir resimden birkaç resim üretildiğine tanık oluyoruz. Bir resimle üç kere oynanmışsa, her üç resimde resim sanatının kuralları çiğnenmişse; mekân değiştirilmişse, sınır değiştirilmişse, perspektif başkaysa; uzak-yakın orantısı değiştirilmişse; ayağın bastığı zemin yok edilmişse; her bir fotoğraftaki insanlar farklı uzaklıktan görüntülenmiş ise, artık çocuğun doğru resmi seçmesi ve onu belleğine kaydetmesi mümkün değildir. Hatta, aynı tarihi olaya ait daha önce kaydedilmiş resimler varsa, onların bulanıklaşması ve giderek silinmesi söz konusudur.
2012 yılında basılan 4.sınıf Türkçe ders kitabındaki “Atatürk ve Çoban” adlı serbest okuma metnindeki resimlere dikkat çekmek isterim. Ancak bundan önce resimlerin aslını kaynağından tanımak yerinde olacaktır.
Çocuk Gözüyle Atatürk (Hacı Angı, Ankara, 20.baskı, Ocak 2013) kapak fotoğrafı.
ata_1
Bu fotoğraf, 17 Ocak 1923 günü Bilecik Osmaneli İstasyonunda, Atatürk’ü karşılayanların önünde, bir çocuk Atatürk’e şiir okurken çekilmiştir. Bu fotoğraf Hacı Angı’nın kitabında iç kapaktadır. Kitabın kapak kompozisyonu, Cahit Güraydın tarafından bu fotoğraftan esinlenilerek yapılmıştır. Kapak resminde şiir okuyan çocuk ile Atatürk’ün bakıştığı o an görülüyor.
Aşağıdaki fotoğraflar ise, öyküye konu Yalovalı Çoban Mustafa, Atatürk’le ilk karşılaştığında(1929) ve bir yıl sonra, iyileşerek hastaneden çıktıktan sonra Atatürk’le 2. Kez karşılaştığında çekilmiştir. (Bilgisunarda isteyen görebilir.)
ata_2
Fotoğraflardan anlaşılacağı üzere, Osmaneli istasyonunda (1923) Atatürk’e şiir okuyan çocukla, Yalova’da (1929) Atatürk’ün ilgilendiği Çoban Mustafa aynı çocuk değildir.
Buna rağmen, 4.sınıf Türkçe ders kitabında Atatürk ve Çoban adlı serbest okuma metninde üç kere yer verilmiş olan resim, Atatürk ile Çoban Mustafa değil,  Hacı Angı’nın kitap kapağındaki, Bilecik Osmaneli tren istasyonundaki karşılamada Atatürk’e şiir okuyan çocuğun resmidir.  (Fotoğrafın aslını görmek için bkz. İlköğretim Türkçe 4. Ders Kitabı, İ.Gültekin, A.Z.Pakdemir, MEB 2012, Sh.32)
(http://files.eba.gov.tr/ekitap_ftp/turkce/4/derskitabi/meb/turkce_4_derskitabi_meb_t%C3%BCrk%C3%A7e_kULdN.pdf )
Bilim ve Kültür yayınlarının basmış olduğu 4.sınıf Türkçe Ders Kitabında (Erol Öz, Sevim Öz, Özgün Matbaa, Ankara 2012, sh.40-41-42-43) bulunan adı geçen öyküdeki üç adet canlandırma resmin üçü de Hacı Angı’nın kitap kapağındaki resimden türetilmiştir.
(Bkz.http://files.eba.gov.tr/ekitap_ftp/turkce/4/derskitabi/bilimvekultur/turkce_4_derskitabi_bilimvekultur_t%C3%BCrk%C3%A7e_JOH84.pdf )
1.resimde: Fon eklenmiş, kır manzarası konulmuş. Resim, Atatürk’ün dirseği ile çocuğun omuz hizasından kesilmiş. Çocuğun Atatürk ile göz göze gelişi yok edilmiş. Çocuğun hizası yukarıya alınmış. Metin başlığı resmin alt yazısı yapılmış.

ata_3

Her üç resimde de ayaklar yere basmıyor! Ayağı yere basmayan resim olamaz. Hacı Angı’nın ressama yaptırdığı kapak resminde bile böyle bir hata vardır; zeminde en azından ufacık taşlar gözükmeliydi. Kendisiyle görüşmemizde (30.1.2013, Ulus-Ankara) kitabının kapağındaki bu hataya işaret etmiştir.
4.son resimde: Şişli Çocuk Hastanesinin oldukça uzaktan çekilmiş bahçesinde, hayal meyal seçilen beyaz giysili hemşireler vardır, öykünün kahramanı Çoban Mustafa yoktur. Oysa okuyucunun gözü onu arar. Dikkatle bakarken, bu kadar küçük resimler göz yorar ve ana konudan uzaklaşılır. Metin ile bu resim hiç örtüşmüyor. Gözleri bozacak kadar küçük insan resimlerine bakmaya çocuk zorlanıyor. Eğer bir bina, bahçesindeki insanlar bu kadar küçültülerek resmedilmişse, “burada önemli olanın binadır” imajı yaratılır.
Bir ders kitabına alınmış öykünün çocuğa verdiği bir anafikirle bitirilmesi gerekirdi.
Bu öykü bu resimle bitirilemez, resimle yazı arasında bağlantı kopmuştur, okurun aklı karışır. Oysa gerçek Çoban Mustafa’nın bir yıl sonra hastaneden çıktıktan sonra Atatürk’le karşılaştığı anı gösteren bir fotoğraf varken bu kullanılmadı. Hem de, Atatürk onu okutmuş ve subay olmuştur, asıl verilecek eğitsel mesaj bu olmalıydı.
Ders kitabında öykünün son cümlesi, “Hastaneden çıktıktan sonra Ata’m beni gene aratarak Beşiktaş’taki okula yazdırdı” şeklindedir.
Öykünün gerçek sonu ise başkadır. Hacı Angı’nın kitabından alalım:
Hastaneden çıktıktan sonra Ata’m beni gene aratarak Beşiktaş’taki 19.ilkokula yazdırdı.
            Hiç unutmam bir gece yarısı hastaneye gelmişti. Doğruca benim yattığım odaya girdi. O’nu görünce şaşırmıştım. Ayağa kalkmak istedim, Atatürk eliyle işaret ederek:
            -Sen ayağa kalkmayı bırak da buradan nasıl çıkacağını düşün.
            Diye gülümsedi, sonra:
            -Hani, dedi, seninle pazarlığa girişmiştik. Dört lira aylığa razı olmuştun. Şimdi ver bakalım hastane paralarını.
            Küçüktüm, sığırtmaçtım ama şaka ettiğini anlamıştım:
            -Sen koca Gazi Paşa’sın. Elbette hastane parasını da verirsin, dedim.”
            ……
            Bitiriş, boşlukta bırakılmamalı, Çoban Mustafa sonra ne oldu sorusuna cevap verilmeliydi. Hacı Angı’nın kitabında cevabı vardır. Atatürk onu korumasına aldıktan sonra okuma yazma öğrendi ve özel olarak çalışarak beşinci sınıf sınavını verdi. Ardından ortaokulu, liseyi ve Harp Okulunu bitirdi.
Türkçe ders kitabında bundan söz edilerek daha eğitsel bitiriş yapılabilirdi. Böylece, Çoban Mustafa sonra ne oldu sorusu boşlukta kalmazdı. Boşluk duygusu insanda aklı dağıtır.         (Ders kitaplarındaki resimlerin içine sinsice yerleştirilmiş boşlukların psikolojik etkilerine ayrıca dikkat çekmek isterim.)
Resimleri bozarak asıllarını unutturmak…
Toplumsal belleğimiz yok ediliyor.
Benzer şekilde, aynı kitabın 31.sayfasında, “İğde Ağacı” adlı öyküdeki 2 resimde, Atatürk’ü uzaktaki siyah kapalı arabanın içinde görünmez halde, yüzünü beyaz nokta şeklinde resmedilmiş…
ata_4
Bu sayfanın düzenlemesi de hatalıdır; yazıdan daha büyük alan sanal resimdir. Resim üzerinde beyaz boşluk açıp okuma alanı koymak, hem pedagojiye hem de Türkçe ders kitabı formatına aykırıdır. Burada gökyüzü boşluğuna yazı yazmış gibi bir algı yaratılmaktadır; boşluk duygusu insanda baş döndürücü etki yapar. Ayrıca, tam sayfa resimlendirme dördüncü sınıf çocuğunu okul öncesi çocuk seviyesine indirmektir.
İzmir’de kullanılan bir başka 4.sınıf Türkçe kitabında yine Atatürk Orman Çiftliği yolunda siyah ve buzlu camdan içi görünmeyen arabanın içinde Atatürk, buğulu cam arkasında seçilemez haldedir. (Bu kitap henüz “eba.gov.tr/ekitap” adresine konmamıştır.) Oysa bilinir ki Atatürk, Çiftliğe ve Söğütözü’ne giderken üstü açık arabayla giderdi. Yol boyunca rastladığı insanlarla konuşurdu. Söz konusu Türkçe kitabında ise, Atatürk’ün içinde bulunduğu buzlu camlı siyah araba, yolun ortasında misket oynayan bir çocuğu ezmekteyken resmedilmiştir; böyle bir öykü yoktur ve oldukça ürpertici bu an bir ders kitabına asla girmemelidir. Böyle bir ders kitabı olamaz.
 
Özetle;
İlkokul Türkçe ders kitaplarında, Atatürk’ün tarihi değerdeki resimlerini öykü içerisine yerleştirerek, bunları canlandırma adı altında bozmak, o resimlerin asıllarını hafızalardan silmek demektir.
Çocuklarımızı daha baştan böyle bozuk resimlerle tanıştırıyorsak, bu nesil tarihsiz ve belleksiz bir nesil olur. Bu kitapların dağıtımı acilen durdurulmalı, bu kitaplar hamura atılmalıdır.
Bu kitaptaki Ayşegül adlı bir başka okuma parçasında pornoya kaçan anlatımlar ve resimlendirmeler yapılmıştır. Bu ve benzer hataları nedeniyle bu kitabın basıldığı Bilim ve Kültür yayınevine kamu davası açılmalıdır.
7.2.2013
Mahiye Morgül
 
 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)