Son Dakika Haberler
“width=“1293

Okuma-yazma kitabında dengesiz resimler… Ve yeni kıyafet kanunuyla kırılan dengeler…

Okuma-yazma kitabında dengesiz resimler… Ve yeni kıyafet kanunuyla kırılan dengeler…
Okunma : 777 views Yorum Yap

İlkokul 1.sınıf kitaplarındaki dengesiz resimler adeta baş döndürmektedir. Sınıf öğretmenleri kendileri dahi bu resimlere bakarken başlarının döndüğünü hissetmektedirler.

Temel eğitimin amacı, her açıdan dengeli insan yetiştirmektir. Çocuğun fiziksel açıdan dengeli insan olmasına destek vermek için Beden Eğitimi dersi konulmuştur.

Denge nedir: Kişi ayakta dururken, yürürken ve normal fizikî hareketlerini yaparken, iç şuurun, normal duruş ve dengesinin sürekliliğidir.

Beynimize kan gitmediği zaman başımız döner, dengemizi kaybederiz. Kan dolaşımında akışın devamı kalp ritminin tutarlılığı ile mümkündür.

Denge, evrenin temelidir, evrendeki sonsuz hayatın önkoşuludur. Hareket, ritim, denge üçlemesi evrendeki yaşamın insandaki karşılığıdır.

Denge’nin önemini anlamak için, Denge üzerine dilimize yer etmiş birkaç örnek verelim:

Denk-lem: eşitlik, sayısal denge hali. Matematiğin temelidir.

Teng-ri: Tanrı; evrenin kutsal döngüsünü kuran, onu var eden.

Kutsal Döngü: Samanyolu. Çarkıfelek. Sembolü; 12 çizgiyle dairesel hareket.

Dingir-ra: Sümer Tanrısı Deng-ri Ra

Dengede durmak; yerde veya alet üzerinde iki ayağının üzerinde düşmeden durmak.

Dengini sırtına yüklemek… (Dengesiz yük taşınmaz, aksi halde insan devrilir)

Dengeli beslenme…

Terazinin dengesi…

Denge oyunları: Kasa, minder, aletli-aletsiz jimnastik oyunları.

Dengesiz: Tutarsız, mecazi anlamda bir o yana bir bu yana yalpalayan insan.

Denge /Jenga: Ağaç bloklarla denge oyunu.

Denk düşmek: Davul dengi dengine…

Dengesi gelişmiş çocuk; düşmeden yürüyor, koltuğun arkasına çıkıp ayakta duruyor, duvara tünüyor, tek ayağı üstünde zıplıyor, çift ayakla yüksekten atlıyor…

Denge: Uygun adım yürümek, müzikte ana ritmini bulmak, tempoyu bozmadan götürmek, grubun ritmine uymak, ritim duygusu kuvvetli olmak…

Çıngı kaymış gözleri… (Dengi kaymış, yorgun gözleri)

Dengede tutmak; Bir işi iki tarafı da küstürmeden götürmek, tarafları gözetmek.

Dengesini kaybetmek: Baş dönmesi. Birlikte başladıkları işi yarım bırakmak.

….

Beden eğitimi, Jimnastik, Kültür Fizik… Jimnastik sözcüğünün fonetik açılımında da evrendeki ana denge vardır. Şimanassi-ka; Şam-anası- ka(cık), Şam(ışık) anası, küçük ışık kaynağı… (Şam-an yolu; dünyanın da içinde bulunduğu ışık evrenimiz.)

Denge duygusu: İnsanı mutlu eder, çünkü insana güven verir, bu da yaşama bağlılık getirir. Bu sayede, yaşamdan aldığımız hazla yeni şeyler öğrenme dahil her işi severek yaparız. Öğrenme sırasında kullandığımız zihinsel enerjiyi yaşam enerjisi olarak tanımlarsak, hiç yanlış olmaz. Dengede duran bir çocuğun vücudunda dolaşan yaşam enerjisinde tıkanma noktaları olmayacak, enerji akışı kesintisiz olacaktır.

Evrende Hareket-Ritim-Denge: Evrendeki hareket-ritim-denge üçlemesi tüm alanların ortak paydasıdır. Bu üçlemenin olağanüstü uyumu, insana, insanın beğenilerine kadar her şeye şekil verir. Güzel dediğimiz şey gerçekte içindeki bu üçlemenin varlığı kadar güzeldir. İnsanoğlu bu üçlemeyi sezme yeteneğine sahiptir. Sanat eğitimi dersleri bu sezgiyi güçlendirmeye yönelik derslerdir.

İnsan bedeni ve yaşamı için dengenin ne anlama geldiği matematiksel olarak da karşılığını bulmaktadır; bir denklem iki tarafın dengelenmesiyle sonuçlanır.

Drama eğitimcileri ısınma çalışmalarının içerisine bilerek denge hareketleri koyarlar; çünkü insan, bedenini dengede tutabildiği ölçüde yaşantısını kolaylaştırabilir.

Sağlıklı yaşamın temelinde denge vardır; omurların dizilişi, başın boyun üzerinde duruşu, doğru oturuş, kasların doğru çalıştırılması vb ısınma çalışmaları hep denge kazanmak içindir.

Denge eğitimi beden eğitimi dersinin alanına doğrudan girmektedir. Dengesini bulamayan bir beden ritmik hareket edemeyecektir, ritmik hareket etmedikçe denge kurulamayacaktır. Bu, evrendeki hareket-ritim-denge üçlemesiyle örtüşen bir durumdur.

Doğadaki dengeyi hissetmek, insana pozitif enerji verir. Bu nedenle güzel bir resme bakarken de bundan yaşam enerjisi alırız, dudaklarımızdan “Ne kadar güzel!” sözleri dökülür.  O zaman hayata severek bağlanırız. Eğer ders kitaplarındaki resimler resim sanatının kurallarına aykırıysa, “ne kadar güzel” sözünü hiçbir sayfada söylemiyorsak, hatta yüzüne bakılacak resim bulamıyorsak, bu kitaplar niçin basıldı?

Eğer 1.sınıf Hayat Bilgisi kitabında, 23 Nisan’a denk gelen haftada iki tam sayfaya sınırsız yayılan, ovaların üzerinde balonlar ve balonlar çocukları havaya uçuruyorsa… Bütün dengeler alt üst olmuş, yer çekimi kanunu da yok olmuş demektir.

Bu resimde kırmızı balonlarda ay yıldız olması, çocuklara, “Türk ay-yıldızı çocuklarla beraber uçtu gidiyor…” gibi bir mesaj da veriyor.

Ders kitaplarındaki dengesiz resimleri görmek için:

 http://ttkb.meb.gov.tr/dosyalar/kitaplar/1sinif_calismakitabi_I.pdf

 

Ve, yeni kıyafet kanunuyla kırılan dengeler…

Ders kitaplarıyla ilgili sorunları daha velilerle paylaşmadan önlerine kondu kıyafet serbestliği. Bakınız, bunda da denge yok, zengin-fakir ayrımı sınıfta uçurumlaştırılıyor. Oysa eskiden zengin-fakir birbirimizle eşit olduğumuz iki yer vardı, biri devlet okulu diğeri cami.

Bu yasadan sonra sınıfta çocuklar/gençler kıyafetine göre ayrışmaya başlar. Bu ayrım sınıfta kalmaz, yoksul ailelerde maddi ve manevi yaralar açılır, incinmenin dik alası yaşanır.  Töremizde “İnsanı incitme” demişiz… İnsan incitmek üzerine İslamda ne hükümler vardır,  bunu ben söylemeyeyim. 

Bir kere şunu bilelim ki, bu serbest kıyafet sadece devlet okulları içindir, özel okullar için değildir. Zengini incitmek adeta yasaktır. Ortalıkta çığ gibi büyüyen İslam şemsiyeli elit kolejleri dahil, hepsi kendi kolej formasını tek tip ASKER ELBİSESİ GİBİ HER GÜN GİYERLER, BUNA MECBURDURLAR, ÇÜNKÜ O ELBİSE KOLEJİN REKLAMIDIR! Yani serbest piyasanın rekabet yasaları orada egemendir, devlet yasaları oralara giremez. Aidiyet ve sınıf farkını öne çıkarma,  ayrıcalıklı zümreden olduğunu hissettirme, takım tutar gibi psişik bağlarla okuluyla gurur duyma, çocuğa okulun formasıyla verilir. Onlara göre Bağ, sadece aynı formayı giyenler arasında oluşmalıdır!

Devlet okullarındaki çocuklar bu duygulardan mahrum bırakılmalıdır ki milli bağlar zayıflasın… Onların devletiyle ve kendi okuluyla gurur duymaları engellenmeli ki, psikolojik savaşın uzmanları icad ettikleri “çatışma teorileri” kuramlarından sonuç alabilsin…   

Yine tek tip, ama paranın tanrıları onun tipine karar verecek. Artık okul yönetimi değil Moda’nın küresel merkezleri çocuklarımızın bu yıl ne giyeceklerine karar verecek; bu yıl moda bu, renk şu, desenler şu, iç çamaşırından elbise, ağı dizde pantolon, mavi türban, vs.

Yıllardan beri Türban modasında da bunu gözlemliyoruz, ancak yakın zamanda tarikatına göre türban renkleri değişmeye başladı. Erkek giysilerinde belirgindi, artık kadınlarda da tarikat tek tip giysileri görülmeye başlandı. Bu piyasacı dönüşümleri pek yakında tarikat kolejlerinde göreceğiz demektir.

 

Bozulan dengelerle gelen yeni çatışmalar:

Değiştirilen Kıyafet yasasıyla küresel merkezden beslenen çatışma teorilerine uygun şekilde tetiklenen muhtemel çatışmalar şunlardır:

1-Aile içi çatışma: Haftada bir gün serbest kıyafet getiren ortaokul ve liselerde yaşanan, özellikle kız çocukların kıyafet seçme problemleri, ailesiyle gerilim yaşamalarına neden olmuş, istediği kıyafet alınmayınca okula gitmeyi reddetme sonuçları görülmüştür. Bunlar daha yaygın olarak yaşanacak demektir.

2-Sınıf içi çatışma: Özellikle blûğ çağına erken giren ortaokul 13-14 yaş kız çocukları, dikkat çekme eğilimindedirler ve kendine yakışanı bulana kadar kıyafet denem dönemi yaşarlar. Arkadaşının üzerindeki giysi onun çok ilgisini çeker, aynısından giymek için ailesini zorlamaya başlar. Moda marka tutkunluğu bulaşıcı hastalık gibi bu yaşta başlar.

 Tüketim toplumu yaratmak için artık devlet okulları seçilmiştir! Gençler arasında takım tutanların sınıfta ayrışması gibi, giysinin markasına göre gruplaşmalar sınıf içinde bile görülecektir.

3- Derste dikkat kaybı, öğretmenle çatışma: Arkadaşının kıyafetine dikkatini veren, ya da bugün giydiğine dikkat çekmeye çalışan çocuk dersten kopar, dikkatle ders dinlemediği için öğretmeniyle kaçınılmaz sorunlar yaşar.

4- Laik-antilaik kavram çatışması: Serbest kıyafet denilince ucu açık “serbestlik” kavramı getirilmekte, günlük sokak kıyafetlerine yasak getirilirken, ibadet kıyafetlerine serbestlik verilerek, sanki bu ikisi birbirine düşmanmış gibi bir algı değişikliği ile adeta laik-anti-laik çatışması tetiklenmektedir.

Ailesinin itikadına göre giyilecek olan kıyafetlere de “serbest” kavramı getirerek, algıda yanıltma yapılmaktadır. Sarık, cübbe gibi kıyafetler gerçekte ibadet alanlarında giyilen kıyafetlerdir, “serbest kıyafet” hiç değildir. Bu kıyafetleri okul çağında günlük yaşam alanlarına indirmek, çocuklar arasında istenmedik gerginliklere sebebiyet verebilecektir, umulan da odur. Emperyalist planın parçası olan “Dinler çatışması” için yollar döşenmektedir.

Eğer söz konusu türban ise, ortaya çıkışı itikatla ilgili değildir, onun da serbest piyasası açılmıştır. Bu tutum, “inanç sektörü” yaratılmasına yöneliktir.

Eğer devlet okullarında serbest kıyafet kararını İslam açısından ele alacak olursak, İslam’da israf haramdır ilkesiyle hiç örtüşmez. Türbana cübbeye sarığa serbestlik diyerek dindar insanlara el sallamak, diğer yandan milletin çocuklarını elit- çulsuz diye ayırmak, birlik dini olan İslam ile hiç örtüşmez. Hiç olmazsa kıyafette birlik ile eşitlik duygusunu çocuklarında esirgeyen bir yönetim, İslam adına bunları yapıyor olamaz.

5-Yeni Anayasada bütün din ve mezheplere öngörülen “serbest kıyafet”le tetiklenen mezhep çatışmaları: Hacettepe Üniversitesininin raporuna göre, Yeni Anayasa Taslağının 10.maddesinde, tüm din ve mezheplerin dersleri ortaokullarda okutulacak ve bu derslere din adamları kendi kıyafetleriyle girebilecektir. Raporun giriş bölümünde yer alan “küreselleşmenin gerektirdiği Çağcıl Anayasa” açılımında, bütün dinlere ve mezheplere serbest vergi toplama, serbest din eğitimi ve serbest kıyafet getiren maddeler yer alıyor.

Bugünden o “çağcıl” anayasanın gerektirdiği yasal düzenlemeler geçiriliyor. Referandumda o anayasaya “hayır” çıksa bile, hiçbir şey değişmeyecek, biz bütün dinlerin cirit attığı “küresel piyasanın sömürge devletine” geçirildik bile. Zaten yeni YÖK yasası TYK, yerli ve yabancı tarikat fakülte ve kolejlerine, yani her mezhepten Kiliselerin de ülkemizde paralı üniversite açabilmesine evet diyor. Öyle dediğine bakmayın, sadece Evangelist Protestan kilisesi geliyor, bu da İngiliz kolonisi olmakla eştir. Geriye kıyafet serbestliği kalmıştı, o da “moda” adı altında küresel merkezden gelir.  

Konuya kırılan dengeler açısından başlamıştık, öyle bitirelim.

Kıyafet serbestliği adı altında, emperyalist küresel çetenin istediği çatışma teorileri yürütülmektedir. Bu yolla çocuklarımızın kardeşlik duyguları yok edilmekte, aile içi çatışma yaratılmakta, çocuklar ailelerine küstürülmekte, en temel birliğimiz olan aile zedelenmekte, İslam birliğimiz piyasanın istediği şekilde parçalanmakta ve bütün Milli dengelerimiz bu noktadan da kırılmaktadır.

 

28.11.2012

Mahiye Morgül

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)