Son Dakika Haberler
“width=“1293

Türk milleti büyük bir Alt-Üst Oluş içindedir

Türk milleti büyük bir Alt-Üst Oluş içindedir
Okunma : 970 views Yorum Yap

AkilBüyük felaket içerisindeyiz. Akıl izan sahipleri bir adım öne çıksın, bu topluma bir soluk aldırsın, lütfen. Türkler tarihte böyle zamanlarda lider çıkartır. Gözünü budaktan sakınmayan kahramanlara ihtiyacımız var. Gerçeği sakınmadan haykıracak akıllı yürekli önderlere ihtiyacımız var.

Tehlikenin farkında değiliz. Alt üst olmak, kaos halinin adıdır. Zihinler bulandı, bulandırıldı, bütün kavramlar yer değiştirdi, ayaklar baş, beyazlar siyah oldu. Tüm dengeler alt üst edildi.

O kadar çok şeyin yeri değişti ki o şeyin aslı neydi unutturuldu. Asimetrik savaş bu. Beynimizin matematiğiyle oynandı, sağlıklı düşünemez olduk. Olaylar arasında bağ kurmak becerimiz yok edildi, zekâmızla oynandı. Zekâ, Latincesi “naus”, sağdan okuyuşla “us-an” (iz’an)… Aklımızın ışığı karartıldı, usumuz parçalandı…

Küçük gibi görünen o kadar çok parça birbirinden ayrıldı ki parçaları artık buluşturamıyor, bütünü göremiyoruz. Bütünü görmek; akıl, zekâ, us, iz’an sahibi olmak…

Akla uygun hiçbir şey bırakmadılar. Toplumda akıl adım adım bitirildi. Neden ve nasıl bu hale geldik, anlamak isteyenlere birkaç ipucu vermeye çalışacağım.

*Türk bayrağının her iki yanına şerit çekildi, sokak direklerine gerdirildi, üzerine karartma düşürüldü, bu bayrak dalgalanıyor mu yoksa durduk yerde dalgalanıyor imajı vermek için mi üzerine gölge yapıldı, anlaşılır değildir, mantıklı bir izahı yoktur. Aklımız karıştı! (Yazı tarihinde Bursa sokaklarında bu bayraklar asılıdır.)

*Türk bayrağı muşambaya çekildi, sokak direklerine yandan bağlandı, al rengi karartıldı, morartıldı, kirletildi. (Yazı tarihinde Çankaya sokaklarında böyledir.)

*Zekâ çok parçalıdır diyerek. ABD’de 1983’de başladılar eğitim programlarını parçalamaya, bu akıl bize 1995’de geldi, 2005’de okul kitaplarına girdi, sekiz yılın sonunda 2013’de matematikten sıfır çekti çocuklarımız.

*Gençlere moda diye siyah egemen kılındı. Kara çarşaflı hiç görmediğimiz caddelerde kadınlar siyahlar içinde dolaşır oldu. Kadınların başı açık ama bedenleri kapkara hale getirildi. Örneğin bugün sosyete semti olan Oran dolmuşunda gördüğüm beş bayandan dördü tamamen siyah giyinmiş, beşincisi üstü siyah altı çiçekli pantolonluydu.

*Resmen ayaklar baş oldu; genç kızların tişörtlerinde iki ayakkabı, üzerinde My Shoes (ayakkabılarım) yazıyor. Dost başa düşman ayağa bakar, diyorduk, bizi zorla ayaklarına baktırıyorlar! Ölüm resimleri göğüslerde, tehlike işaretleri göğüslerde, İngilizce küfürler göğüslerde, ne yazdığı belirsiz kirli çapaklı kötü yazılar göğüslerde… Birbirimize ölüm püskürtüyoruz! Kılık kıyafet mantığımızı yediler. Artık kareli gömlekli bir genç görsem ona teşekkür ediyorum.

*Seçim mantığımıza da böyle yediler. Anayasa değiştirdik, ama katılanların oylarını baz aldık! Akıl bitti, matematiğimiz bitti.

Mısır gibi olduk. Seçime katılmayanların oranı seçime katılanlardan büyük, ama biz zafer kazanmış gibi Sisi’ye sevindirildik. Milletin başına bela kesilmiş Müslüman Kardeşler gitsin de kim gelirse gelsin diye baktırıldık. Şimdi aynı tuzak bizde, Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin dedirtildik. Al birini vur ötekine. Mısır’da yine kan gövdeyi götürüyor, ne değişti?

*Çatı dedikleri ortak aday, iki turlu yapılan referandumda ikinci turda ortaya çıkması gerekirken daha baştan ortak adayımız diye, üstelik de bu adama kaç kişinin oy vereceği belli değilken önümüze atıldı. Kural neydi, ne oldu? Her parti kendi adayını çıkartır, ilk turda az oy alanlar elenir, en fazla oy alan ikisi ikinci turda yarışır, elenenlerin oyları bu ikisine yönlenir, kural bu olması gerekirdi. Biz ne yaptık şimdi? Daha baştan seçmenin oyuna ambargo koyduk, kuralsızlıkla başladı seçim. Akıl tutulması yaşatılıyoruz.

….

Bütün bunların yaşanacağını oyun kurucular çok iyi biliyor. Tıpkı eğitimi ve modayı yöneten küresel tekeller gibi, tıpkı film sektörünü yöneten tekeller gibi. Akla ziyan ne varsa önümüze getirildi. Ödül verilmiş hangi film varsa, bilin ki akla en fazla ziyan veren ögeler ondadır. Tiksintiyi ve öfkeyi bir aydın sorunu diye üç saat anlatan filmi insana izlettirmeye ödül verdiler en son, bravo Cannes festivaline!

İstanbul İDO deniz otobüsünde 2 saatlik yolda defalarca izlemek zorunda bırakıldığımız bir kısa filmden söz etmek istiyorum. Gemideki çok sayıda çocuk da izledi. İki-üç yaşlarındaki çocukları korkutan şakalar yapmışlar, bunu da çekmişler, korku şakası filmi diye izletiyorlar. Ürpererek izledim ve “kapatın bu ekranı” diye bağırdım sonunda.

Yetişkinlere ne veriyor bu film diye düşündüm. Türk insanı çocuklara karşı koruyucudur, acaba koruma duygularımızı mı dumura uğratıyorlar? Çocuklara siz de böyle şakalar yapabilirsiniz mi diyorlar?

Nasıl şaka yaptıklarını anlatayım. Büyükçe ve boş bir salonun kapısını aralayıp içeri giriyor çocuk, karşıda yerde kocaman bir ayı palyaço yatıyor, ayının elinde şirin bir oyuncak, çocuk oyuncağı almaya doğru yürüyor, tam eğilip alırken ayı canlanıp çocuğu ürkütüyor, çocuk anlam veremediği bu işten korku dolu bakışlarla geri dönüp kapıya doğru kaçıyor ve bu eşşek şakasının bitişi ise çocuğu yatıştırmak şeklinde de olmuyor… Ne kadar haince!

Oysa bizim toplumumuzda çocuk korkutulmaz. Yaşlılar böyle yapanları uyarır. Erkek çocuğun hayaları içeri kaçar, tehlikelidir. Korkan çocuğun dili tutulur, kekelemeye başlar, dili içeri kaçabilir, küçük dilini yutabilir. Çocuğun 3 yaş civarında dil merkezi patlar, eğer bu çağda bir travma yaşarsa çocuğun dili hiç açılmayabilir. Sonuçlarını ömür boyu çekeceği psikolojik sorunlara sebep olur. Tüm bu nedenlerle ilk çocukluk döneminde çocuklara korku şakası yapılmamalıdır!.

İşte biz bu hale geldik, çocuklarımızın ruh sağlığını da koruyamıyoruz. İDO yönetimine e-posta yazayım diye sitesine girdim, bir iletişim adresi de yok. Dilerim bu yazımı bir ilgilisi okur. Özelleştirme işte budur; çocukların ve halkın ruh sağlığı ile oynamalarına izin veriyoruz, engellemeye de güç yetiremiyoruz. Çocuklarımızın ruh sağlığınız bozan ders kitaplarını devlet eliyle dağıttıktan sonra, bu özel şirketlerin iç yayınlarını önlemeye kimin gücü yeter ki…

….

Ne kendi akıl sağlığımızı ne de çocuklarımızın akıl sağlığını korumaktan aciz hale geldik. Türk milleti büyük alt üst oluş içerisindedir. Onun için bizim başımıza büyük belalar gelecek. Yapılacak olan şu ciddiyetten yoksun Cumhurbaşkanlığı seçimi de bizim bu halimize denktir. Devleti Ali’nin sonunu getiren Sevr ile aynı tarihe getirilmesi de…

Ya da akıl sağlığını ve cesaretini kaybetmemiş birilerinin her şeyi göze alarak öne çıkması gerek.

 

25.6.2014

Mahiye Morgül

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)