Son Dakika Haberler
“width=“1293

EDEPSİZ. Sunay Kahraman

EDEPSİZ. Sunay Kahraman
Okunma : 1.409 views Yorum Yap

edepmeselesi24 Nisan 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş töreninde Haşim Kılıç’ın sert ifadelerine sessiz kalan Başbakan, aynı sessizliğini Danıştay’daki törende gösteremedi. Danıştay’ın kuruluşunun 146. yıldönümü nedeniyle 10 Mayıs 2014 tarihinde yapılan törende konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun Van’da depremden zarar görenlere ilişkin sözlerine ve nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiğini söylediği anda, kendini tutamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “edepsiz” diyerek tepki vermesi, hem nezaketsizlik, hem de kelimenin tam anlamıyla edepsizliktir.

 

Başbakanın, yargının asli ve kurucu unsuru olan savunmanın sesine ve eleştirilere tahammül edemediği bir kez daha görüldü. Yanına Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nı alarak salonu terk eden başbakan, büyük bir devlet skandalına neden olmuştur. Danıştay Başkanı’nın töreni saygısızca terk eden başbakanın arkasından giderek konuklarını yalnız bırakması da, yargının bağımsızlığı ilkesine uygun düşmemiştir. “İleri Demokrasi” aldatmacasını doruklarda yaşayan ülkemiz, haddini aşarak “kalkın gidiyoruz” diyen bir başbakanın sözüne boyun eğerek, kalkıp giden bir Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nı da görmüş oldu..

 

Aynı gün partisinin Afyon’da düzenlediği kampta Prof. Dr. Metin Feyzioğlu için; “senden bir şey olmaz, istediğin kadar profesör ol” diyen başbakan, bu ülkenin cumhurbaşkanı olmayacak bir kişi olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın ülkemizdeki hukuksuzluğun sakıncalarından söz etmesi onun görevidir ve tüm toplumu ilgilendiren sorunlara ilişkindir. Başbakan olmak, kimseye saygısızlık etmek hakkını vermez. Konuk olduğu bir ortamda savunma makamını temsil eden Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na karşı böyle bir saygısızlık yapma hakkı, başbakan dahil hiç kimsede bulunmamaktadır. Türkiye Barolar Birliği Başkanı yargı etiğini aşsa bile, bu durum Başbakan’ın ifade özgürlüğü içinde bile kalmayan söz ve davranışlarını asla haklı gösteremez. Başbakanın bu tavrı, düşünce ve ifade özgürlüğüne açıkça bir darbedir. Yıllardır ülkeyi sivil darbe ile yönetenlerin şimdiki heveslerinin diktatörlük olduğu bellidir.

 

Dindar ve kindar gençler yetiştirmek isteyen, sürekli yargıya müdahale ederek, mahkeme kararlarına meydan okuyan Başbakan Tayyip Erdoğan, yıllardan beri hırçınlığı, kural tanımazlığı, sağlıksızlığı, ayrımcı yaklaşımının yanı sıra  ülkeyi karışıklığa ve hatta iç savaşa sürükleyen kararları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne zarar vermektedir. Yaptığı yanlış çıkışlar, aldığı yanlış kararlar ile hem yurt içinde, hem de yurtdışında ülkemizi trajikomik durumlara düşürmektedir.

 

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ortaya çıkan pislikler edepsizliğin daniskasıdır. Böyle büyük edepsizlikleri, başta başbakan olmak üzere AKP grubu sorgulamaktan kaçınarak, sonuçsuz bırakmaya çalışmaktadır. Bu milletin paralarıyla, rüşveti çıtır çıtır yiyenleri koruyan, kollayan ve aklamaya çalışan AKP, bütün edepsizliklerin başıdır. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu olarak damgalanan, dört bakanla ilgili rüşvet olaylarını her fırsatta nasıl örteriz diye uğraşanlar, edepsizlik yapanların en önde gidenlerindendir.

 

Yıllardır kendisi ve ailesi ile ilgili yolsuzluklar karşısında sessiz kalan bir başbakan, cumhurbaşkanı olmamalıdır. Bu son olay göstermiştir ki, cumhurbaşkanlığı seçimi için bütün muhalefet partilerinin bir araya gelerek, tüm ülkeyi kucaklayacak, yurtsever ve sağlıklı bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşma sağlamaları gerekmektedir

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)