Son Dakika Haberler
“width=“1293

GEZİ’YLE AĞLAR, TEKELCİLERLE GÜLERİM! Emin Turan

GEZİ’YLE AĞLAR, TEKELCİLERLE GÜLERİM! Emin Turan
Okunma : 1.364 views Yorum Yap


eminturanCHP, Sosyalist Enternasyonal toplantısında sunduğu Gezi filmiyle Haziran direnişinde olup biteni dünyaya, dünyanın sosyal demokrat temsilcilerine anlattı. Hazırlayanların ve sunanların ellerine sağlık. Gezi direnişi sırasında da başta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi son derece doğru tutum aldı. Taksim’den polisin püskürtülmesinde Kılıçdaroğlu’nun Kadıköy’deki mitingi erteleyip direnişe katkı vermek için Taksim’e yürümesini unutmamak, kaydetmek gerekiyor. Çok sayıda CHP milletvekilinin direnişin ilk günlerinden sonuna kadar, gaz yeme, yaşamlarını riske etme pahasına direnişçilerle birlikte olması da unutulamaz. Yine CHP üye ve sempatizanlarının direnişin önemli bir gücünü oluşturduğu biliniyor. CHP’nin bir başka olumlu katkısı da direnişe sahiplenme, yararlanma duygusuyla değil, saygı ve destekle yaklaşmasıdır. “Gençlerin büyük bir ders verdiğini ve onların anlaşılması gerektiği”ni ilk söyleyen de Sayın Kılıçdaroğlu olmuştur. Bunları bir kenara koymak gerekir.

Ancaaak!…

İş hasada, meyve toplamaya gelince bir çuval incir berbat oluyor. Yıllar önce 1960’lı yılların kabaran demokratik hareketi, 68 kuşağının direnişi, DİSK ve TİP’in halk hareketine kattıkları ivme ve 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin etkileri sonucu sosyal demokrasiyi keşfeden, bu toplumsal kabarışla dağa taşa adı yazılan Ecevit, iktidara geldikten sonra kendisini iktidara getiren emekçilere nasıl sırt çevirdiyse… “Kimseye diyet borcum yok” dediyse…

Şimdi de benzer şeyler oluyor. CHP’nin tıpkı o günlerde olduğu gibi, emekçilerle ağlayan, tekelcilerle gülen yüzü yeniden ortaya çıkıyor.

Gezi direnişinin en sıcak olduğu günlerde ve sonrasında bir volkan gibi patlayan bu demokratik gücün, AKP diktatörlüğünün sona erdirilebileceği umudunu ortaya çıkarmıştı. Yapılması gereken Gezi direnişi sırasında ortaya çıkan birleşik gücün ilk seçimlere yansıtılması ve AKP’nin İstanbul’dan kovulmasıydı. Zira normal bir ülkede bu yapılır. Ancak CHP yönetimi Taksim’den çıkarak, kırmızı halısıyla birlikte Pangaltı üzerinden Şişli’ye gitti.

Özel sohbetimizde bir CHP yöneticisi, (belki de büyükçe bir ilçenin belediye başkan adayı) bu durumu özlü bir biçimde ifade etti: “İstanbul sermayesi bu kişiyi istiyor, destekliyor.” “İstanbul’u sadece onunla kazanabiliriz.” Yani, seçimi kazanmayı umdukları kişinin partinin hakkında yüz kızartıcı dosyasının olması, kişinin önem sıralamasının birinci, ikinci, üçüncü sırasında sadece kendisinin olduğunun bilinmesi ve ifade edilmesine rağmen…

Yani bir yanda kısa sürede 12 milyon insanı sokağa döken, bir diktatörü (kısa süreli de olsa) sürgüne gönderen, güçlü başkanlık umutlarını söndüren, 11 yıldır muhalefetin bir kılını bile koparamadığı kişinin karizmasını derin bir şekilde çizen, iktidar mensuplarını korkudan toplantılara ve insan içine çıkmasını engelleyen bir güç varken…

Diğer yanda, Gezi’yi ayağa kaldıran çevre duyarlılığının hiçe sayıldığı, kent rantlarının peşkeş çekildiği, gökdelen mezarlığına dönen, en önemli meziyetinin sabahın köründe ölü evi ziyareti olanbir ilçenin“piarcı” (ne demekse) başkanına sığınmak…

(Peki yalandan da olsa ne duymak istersiniz? Örneğin İstanbul’u tamamen bitirmeyi hedefleyen, daha şimdiden yüzbinlerce / Bir milyon beş yüz bin / 1 500 000 ağacın kesildiği, bir o kadarının sırasını beklediği 3.Rant köprüsü, aptal hava alanı ve akılsız Kanalİstanbul çılgınlığı, Belgrat Ormanları’nın adım adım yok edilmesi…olmadı; ellerinde direnişçi kanı olan bir kişi hakkında;

“Başbakan dünya lideri, İstanbul’a karışmaz” lafıyla idare edelim.)

CHP yönetiminin Sosyalist Enternasyonal toplantısında öğünerek sundukları Gezi direnişi belgesinden sonra yabancı delegelere fotoğrafını gösterdikleri bu gücün arkalarında, yanlarında olmadığını nasıl anlatabilirler? Ya da sırt çevirdikleri bu gücün sandıkta onlara oy vereceklerini nasıl bekleyebilirler?

Aslında asıl sorun, halkın gücünden duyulan korkudur. İstanbul sermayesi, tekelci sermaye ve onların “dış mihrakları” halk hareketinden korkarlar. Ayaklanma ama bir yere kadar! Bugün Tayyip’e ayaklananların, diktatörleri var edenlere yöneleceklerini iyi bilirler.Zira, “otel kapılarını açan insani sermaye” 2002’de AKP’yi iktidara getiren, on yılda akıl almaz karlar eden sermaye değil mi?

Küba’lı ozan JoseMarti yıllar öncesinden “İyi bak seç birini. İlki yıldızdır, yakar kavurur, diğeriyse boyunduruk uysal, yumuşak yapar insanı” diye sesleniyordu. Ülkemizin merkez sol partisinin milyonlarca üyesi ve taraftarı hala Gezi’nin içinde ve kader birliğine devam ediyor. Milyonlarcası hala sokakta ve “kırmızı halı” yerine kırmızı bayrakla yürüyor.  Seçimini yıldızdan yana kullanıyor.

Gezi devam ediyor. Gezi, muktedirlerin kabusu olmaya devam ediyor. Genç yanardağlar bir patlamayla sönmez, birikir bir daha, bir daha patlar. Gezi’nin bittiğini düşünenler, Türkiye’nin geleceğindeki bu gücü hesaplamadan 3G formülleriyle çözüm arayanlar henüz “fragmanı” gördü.

Emin Turan

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)