Yine terör belası, yine sönen ocaklar, yine yanan yürekler ve yine ağlayan anneler.
İşte o annelerden biri… Adı Ayşe.
54 yaşında. Tek oğlunu terör nedeniyle kaybetmiş bir anne.
Adı Ayşe’nin hayatını ikiye ayrılmış. Oğlunun şehit olmasından öncesi ve oğlunun şehit olmasından sonrası diye.
Yaşamının ilk bölümünde Adı Ayşe ne kadar ,mutlu ne kadar canlı ne kadar neşeli ise oğlunun ölümünden sonra bir o kadar mutsuz bir o kadar cansız bir o kadar umutsuzdu. O uğursuz Çarşamba gününden sonra yaşam onun için asla eskisi gibi olmadı. 3 aylık nişanlı oğlunu kendi gözünden bile sakınırken birden ne için olduğunu bilmediği , bir türlü anlam veremediği, neden bir türlü bitirilemeyen terör belası yavrusunu ellerinin arasından, yaşamından alıp gidivermişti. Duyduğunda inanamadı. Gelip ona haber verdiklerinde, yok, rüya bu dedi. Benim başıma gelemez, hep televizyonda görüyorum, şehit cenazelerini izliyorum. Bende onlarla birlikte ağlıyorum ama benim başıma gelmez. Oğlumla benim böyle bir ayrılığımız olamaz dedi.
Adı Ayşe’nin fotoğraflarını gazetelerde , ana haber bültenlerinde, valinin, kaymakamın , askeri yetkililerin yanında evinde boynunu bükmüş bir şekilde oturup başına gelenlerin sebebini çözmeye çalışırken izlerken tek tesellisi oğlunun cenazesinde eksik hiçbir uzuv olmamasıydı. Oğlunu tam olarak göndermiş ve tam olarak geri almıştı. Sadece cansızdı.
Adı Ayşe aylarca her gün mezarlığa evladının yanına gitti. Onunla oturdu, konuştu, ona hayattan haberler verdi. Ama kış gelince hastalandı , soğukta daha fazla dayanamadı. Fiziksel iyileşme süreci tamamlandığı zaman evde oturmaya başladı. Eş, dost evi değiştirmelerini, oğlunun anılarıyla bu kadar iç içe yaşadığı sürece yüreğindeki sıcaklığın asla soğumayacağını tavsiye etmelerine rağmen direndi. Oğlum gitti, anılarının gitmesine asla izin vermem diyerek evinden ayrılmadı.
Adı Ayşe gittikçe ağırlaşan hayatına tahammül edemez hale gelince 54 yaşından sonra yakınlarının önerisiyle bir derneğin lokalinde garson olarak işe başladı. Sabah yedide işe başlıyor bazen gece yarılarına kadar uzanan zaman diliminde deli gibi çalışıyor, lokalin televizyonunda çalan “ aşkım aşkım” diye nakaratı olan bir arabesk şarkı çıkınca elindeki tepsiyi bir masaya bırakıyor bazen boş masalara bazen de müşterilerin yanına çöküyor, şarkıyı sessizce dinliyor ve kimbilir nerelere dalıp gidiyordu. Oğlunun en sevdiği ve nişanlısına armağan ettiği şarkının bitiminde yeniden işine dönüyor ve görünüşte masalar arasında ama aslında yaşamının önceki döneminde dolanıp duruyor.
Genellikle haftanı 3 günü üzerinde kırmızı bir elbiseyle işe geliyordu. Bazen üzerindeki elbiseyi elleriyle severken görüyordum . Hiç şaşırmıyordum ; çünkü elbisenin hikayesini biliyordum . Ancak devamlı müşterilerden bazıları bu hareketlere pek bir anlam veremediklerinden ve açıkças ı bezgin ve tuhaf görünüşlü bu bayanı garson olarak istemediklerini bana bildirdikleri zaman gerçekten çok üzüldüm. Sonra sık sık bu şikayetler bana ulaştığında pek tarzım olmamasına rağmen müşterilere ortak bir açıklama yapmak zorunda kaldım. Evladını terör nedeniyle kaybetmiş bir anneyi yeniden yaşama döndürmek için hep beraber yardımcı olmamız gerektiğini anlattığımda karşımdaki kitlenin üzüntüsü ve pişmanlığı görülmeğe değerdi. Üstelik sık sık giydiği kırmızı elbisenin oğlunun ona en son beraber geçirdikleri anneler gününde almış olduğu armağan olduğunu söylediğimde ise herkes artık Adı Ayşe nin kurtarıcısı ve yaşama yeniden dönebilmesi çabalarının gönüllü birer elemanı olmuştu.
Adı Ayşe birkaç yıl orada hayatının kırık dökük kısmını olabildiği kadar verimli bir şekilde geçirdi. Deli gibi çalışıyordu. Çok çalışıp çok yorulmalıyım ki eve gidince düşünecek ve boş oturacak zamanım olmasın hemen uyuyabileyim ve bana biçilen ömrü tamamlayabileyim. Yoksa yaşam benim için çok ağır bir yük diyordu.
Daha sonraları Adı Ayşe devletin evladının hayatına karşılık ödediği bir takım hak paralarından ve yapılan yardımlardan oğlunun en çok yaşamak istediği yer olan Çınarcık’ta minicik bir ev aldı. Ve birkaç yıldır orada oğlunun yaşayamadığı hayatı yaşamaya çalışıyor. Kendisiyle sık sık görüşme fırsatı buluyorum. Yeni çevresindeki insanlar onu tanımaya çalışıp sen kimsin , kimlerdensin diye sorduklarında kendini iki kelime ile ifade ediyormuş.
Adı Ayşe…
NOT: Her ne sebeple olursa olsun evladını kaybetmiş tüm annelere sonsuz sabırlar diliyorum.
Oya ENGİN
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)