Uzun zamandır duyduğum en anlamlı sözü geçen gün bir arkadaşımdan öğrendim; Afrikalılar buna “ubantu” diyorlarmış; anlamı, “biz olmadan ben olmaz”.
Biz…İçini dolduramadığımız “biz”. Bir yerlerden öğrendiğimiz, aslında hayatımızın içinebir türlü sokamadığımız, dönüp dolaşıp hep “ben” olarak doldurabildiğimiz “biz”.
Oysa CHP için belki dönüm noktası olan belediye seçimlerinin gittikçe yaklaştığı bu dönemde adayların etnik kimliklerinden, bağlı oldukları ideolojilerden, daha önce çalıştıkları kurumlardan, yakın oldukları ilişkilerden ve hatta kişiliklerinden bile önemli “biz” olabilme konusu. Ülkenin federasyon yapısına doğru deyim yerindeyse sürüklendiği, “millet” ve “ulus” kelimelerinin içlerinin bomboş edilmeye çalışıldığı, donanmasının tasviye edildiği, yeni yeni, bir türlü adlandıramadığımız, ama kendini hem “sosyal demokrat” olarak görüp, hem de tüm yukarıda betimlediklerimizi “demokrasi’ye geçiş” olarak tanımlayabilen kitlesel bir grubun etrafımızı çevrelediği tarihsel süreçten geçtiğimiz bu dönemde muhalefet partisinin yapacağı en büyük “muhalefetin” bütün ve bir olmak mesajı vermesi bir seçenek değil, bir “şart” olmalıdır.
En önemli şart üstelik.
Birbirimizi anlamaya en ihtiyaç duyduğumuz dönemde doğru İletişim yollarını bulmalıyız. Bugünden itibaren kendimizi daha iyi tanıtmak , bulmak, planlı hareket etmek bu yolda izlenecek en önemli adımlardan biridir.
İşte politika da “iletişim kurmak için” unutmamamız gerekenler:
1-Seçim çalışmalarında oy veren, “aday” için o partiye gelir, ancak o partinin çalışmalarıyla oy vermeye devam eder veya etmez. Bu bağlamda seçim çalışmalarında oy verenin gözünde belirgin bir fark yaratmak gerekir. Örgütten farklı seslerin çıktığı bugünlerde verilecek “birlik” “bütünlük” mesajı sadece kararsızları değil, CHP ye gönülsüzce oy verenleri de heyecanlandıracaktır oy verenin olduğu kadar CHP örgütününde morale ihtiyacı vardır, ancak o moral çalışmalara hız kazandırır.
2-Aday “ mutlaka” heyecan yaratmalıdır.:CHP için belirleyici faktör “heyecan yaratmak” olacaktır. Aday, kim olursa olsun oy verende heyecan ve akabinde gelen “acaba?” sorusuna cevap taşımalıdır. Unutmayın; belediye de “liderlik” ve “popülerlik” vasıflarından çok “donanım” aranır. Seçmen, özellikle “belediye” seçimlerinde “yapabilir mi”, “daha önce neler yapmış” hatta “eğitim düzeyi nedir ?”diye sorar; bir de halka “dokunabilmesini”. Ama gerçekten dokunabilmesini.
3-Aday mesajını “net” ortaya koymalıdır:Verilecek “bütünlük” ve “beraber yapabilme (başarabilme)” mesajı bugünün konjonktüründe yılanı bile deliğinden çıkartır. Aday unutmamalıdır; başkalarının ne yapamadığı değil, kendisinin ne yapabildiği ve neler yapabileceği önemlidir.
Sevgili okuyucu, işte “sizler”, ister sade vatandaş olun, ister bir şekilde belediye başkanlığı seçimi ve sonrasında bir yerlerde görev bekleyenlerden olun, ya da “belediye başkanı adayı kim olacak” diye soranlardan olun: bu dönemde tek bir soru sizi doğru cevaba götürecektir: etrafınızda “ben” olarak dolaşan onlarca partiliyi hangi aday “biz” haline getirebilir? Hangi “partili” aday, kucaklayıcı olabilir ve hangi aday geçmişiyle bu bütünleşmede önek teşkil etmiştir?
Seçimler tüm partililerin “savaş alanıdır”. Ama bu savaşı, kendimizden ve almayı umduğumuz görevlerden çok kaybede(bile)ceğimiz geleceğimiz adına yapmalıyız. Yani sevgili okuyucu, kazandığıngün,” ben” yerine gerçekten “biz” diyebilenin kazandığı gün olacaktır.
Yani, kısacası, “ubantu”.
NildenBayazıtPostalcı
Boğaziçi Üniversitesi
Şubat 2013
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)