Son Dakika Haberler

HAYAL DEĞİL- XXIV

HAYAL DEĞİL- XXIV
Okunma : Yorum Yap

Haberler kötü, son üç-dört gün içinde 20 askerimiz şehit
oldu ama pek duyan olmadı. Bu namussuz koronavirüs şehitlerin bile
önüne geçti. Gel de bu yavrular bu ana kuzuları için üzülme! Tabii
üzüntülerimiz fazla, her geçen gün Covid- 19 hastalığı nedeni ile vaka
sayıları ile ölü sayıları artıyor. Sabırsızlıkla düşüşe geçmesini
bekliyoruz.

Bu arada Af Yasası da apar topar çıkarılarak çocuk
tacizcilerine varıncaya kadar dışarı salıverilirken düşünceleri nedeni
ile ceza alanlar af dışı bırakılıyor. Gel de yanma, gel de üzülme. Bu
duygular içinde ben de anılarımızı yazmaya devam ediyorum.

Haber geldi, Kaleci Şeref’in babası kayıp diye. Baba Kenan
ile birlikte Ortaköy’e gittik: Epey vakit bekledikten sonra Şeref
geldi. Meğer babası üç günden beri kayıpmış, cesedini morgda
bulmuşlar. Cenazesini cumartesi günü öğle namazından sonra defnettik.
Pazar günü Beykoz’la ile maçımız var…

Baba Kenan, kenara çekti beni ve “Yarın maçımız var, kalecimizi biliyorsun çok berbat, bu İbrahim’le
olmaz, ne yap yap, Şerefi ikna et yarın oynasın”. Hayretle baktım
yüzüne “Ciddi misin?” dedim, “Evet” demez mi. Hayret ettim ama
“Denerim” dedim. Kenan Sarıyer’e döndü. Ben kaldım bir iki saat daha
ve Şerefe yarın erken geleceğim, “maça beraber gideriz” dedim. Pazar
sabahı erkenden gittim, Şeref’i buldum. Vefa Stadına gitmek üzere
otobüse bindik. Gidene kadar kafasını ütüledim, hala hatırlıyorum
aynen şöyle söyledim: “Şeref idareciler senin durumunu biliyorlar.
Sana oyna diyemezler.

Beraber soyunma odasına girelim, hiç kimseye bir
şey demeden soyunmaya başla”, “Nasıl olur en az bir saat önce
soyunacağız” derken ben de “Yok, arkadaşların ısınmaya çıkacak sen
soyunacaksın”, dediğimiz gibi yaptık ve Şeref’i soyundurup sahaya
çıkardık. Beykoz ile oynadık ve maçı 2-1 kazandık. Şeref Haftanın
kalecisi seçildi (Gazeteci arkadaşlardan rica ettim de ondan (!))

1967 Temmuz ayının son günleri korkunç bir yağmur
saatlerce devam etti, Sarıyer’i sel götürdü. Bu arada Toni Özcan
(Şahin, merhum)geldi. Abbas Çınar’da (Merhum) var. Bu arada Haldun
Nebioğlu (Merhum) geldi.

Transferlerden bahsederken “Garo bugün yarın
terhis olur almak lazım” deyince “Ben olur” dedim. Özcan da “Araba
hazır gidelim” dedi. Yola çıktık. Büyükdere’yi yağmur altında zorla
geçtik. Çayırbaşı’na gittik yağmur falan yok. Demek ki mevzi yağışmış!
İzmit/Gölcük’teyiz. Doğru askerlik yaptığı yere gittik. Haldun’da
orada asker’di bizi rahatlıkla içeri aldırdı. Yüzbaşı Adnan Bolayır’a
(Allah rahmet eylesin), durumu anlattım. Garo’yu çağırttı. Beş dakika
geçmeden geldi ama sivil.

Meğer terhis belgesini almış giderken nizamiye’den çevirmişler. Adnan Bolayır “Seni Sarıyerlilere teslim
ediyorum, bizim kulübü tercih et” dedi. Garo’yu alıp yola çıktık.
Arabalı vapurla karşıya geçerken arabadan Garo’yu indirmedik. Abbas
ile Haldun indi, arabada Apartman Mustafa’da var “Garo’yu arıyorum,
transferini için” demez mi! “Biz de arıyoruz” demiş bizim çocuklar. Bu
halle Sarıyer’e geldik. Gece bırakmadık kendisini, Babası Nubarik
Usta’da geldi. Konuştuk ve ertesi günü sözleşmesini imzaladık. Tam 11
yıl Sarıyer kulübünde tescilli kaldı ve müthiş futbolu ile Sarıyer
Tarihinin altın futbolculardan biri olarak kalmayı bildi.

Yeni Tez-İş sendikası temsilcisi fakülteye geldi, beni
buldu üye olmamızı istedi. Nihat, Dursun, İsmet ve diğer arkadaşlarla
konuştuk, Tamam dedik, bir çırpıda 15 kişi olduk. Fakülte sekreteri
Necati Bey duymuş hemen aradı beni. “Sendika olayı doğru mu?” “Evet”
dedim. “Yahu hemşeriyiz, bırak bu işleri, çocukları uyandırma” demez
mi? Tabii karşı geldim. Üye olduk. 65-0 kişi olduk. Genişletilmiş bir
toplantı yaptık ve Kongre için üç delege seçtik. Nihat ile beni delege
seçtiler. Ne oldu ise oldu genel kurula gidemedik ama Sendika yönetim
kuruluna seçildik.

İ.Ü. Hukuk Fakültesinden (öyle zannediyorum) Müştak Bey başkan seçildi. Bizi de Yönetim Kurulu toplantısına çağırdılar. O arada darbe oldu (12 Mart 1971). Ama biz de belirtilen günde yola
çıktık. Toplantı yerine gittik. Bir binanın üçüncü katı kapı kapalı,
bekle bekle gelen giden yok, tabii döndük. Meğer biz yanlış binaya
gitmişiz, ertesi sabah gazetelerden toplantıda olanların gözaltına
alındıklarını, Müştak’ın tutuklandığını öğrendik. Yanlışımız bizi
içeri girmekten kurtardı.

Arif Hikmet Zühal Demokrat Partinin hızlılarından biriydi.
Sonra Adalet Partili oldu, Belediye Meclis üyeliği de yaptı galiba.
Demokrat Parti zamanında Yenimahalle temsilcisi idi ve pencere camı
dağıtımında görevliydi. Camları yandaşlara veriyor ve bu da tepki
geçiyordu. Arada çok zaman geçti, bir büyük hata yaptı yargılandı ve
ceza aldı. Sarıyer S.K. ne üye olmak istedi. Üyelik fişi yönetime
geldi “Yüz kızartıcı suçu var üye olamaz” dedim. Tüzüğe bakıldı ve
üyeliği reddedildi.

Kongrede durumu konu edildi. Çıktım “Yüz kızartıcı suç işledi. Bir kız çocuğuna tacizden cezası var, kabul edemezdik
üyeliğini” dedim. Arif Hikmet Zühal hemen gidip beni mahkemeye verdi.
İlk duruşmaya yüz yüze geldik. Hâkim A Hikmet’e iftira atmakla
suçlandığımı söyledikten sonra savunmamı istedi. Bende kongrede ne
söylediğimi tekrarladım. Av. Fikret benim avukatım söz aldı “ Sayın
mahkemeniz iddia sahibine sorsun 18 yaşından küçük bir kıza tecavüzden
ceza aldı mı almadı mı?” Hâkim sordu, Arif Hikmet ık mık etti ve
duruşma bir ay sonraya ertelendi. İkinci duruşmaya gittik, mübaşir A.
Hikmet Zühal diye bağırdı usulen ama o sıra orada bulunanlardan biri
2iki gün önce öldüğünü2 söyledi. Böylece dava düştü.

İzmir’e maça gittik. Zorlu bir gidiş oldu. Araba arıza
yaptı, yollar berbat gece geç vakit İzmir’e indik. Saat 24.00 yakındı.
Açık lokanta bulamadık, çocuklar yarı aç yarı tok yattılar. Kepçe
Necdet iki büyük rakı, kuru bir ekmek ve iki üç şişe su ile geldi.
Odasında çilingir sofrası kuruldu. Şişenin dibine vuruldu. Bir saatte
herkes zom oldu. Cemalettin Türkmen (Rahmetli) onunla aynı odada
kalıyoruz. Yatağa uzandım… Sonra ne oldu sabah Cemalettin anlattı.
Yatağın içinde oturmuşum yastıkta AP, arması, yorganda AP arması.
“Ulan ben Adalet Partili miyim ki bunları bana verdiler” demişim ve
çakıyı çıkarıp yatakta, yorganda, yastık örtüsünde ne kadar AP
yazıyorsa çakı ile sabaha kadar oturup söküp atmışım.

Sabah geç vakit uyandığımda yerlerin hep iplik olduğunu görünce şaşırdım. Cemal’in
gülüşün hala hatırlarım. Bana “Yahu Atlantik Palas otelinde kalıyoruz
sen AP yi Adalet partisi zannettin yatakta, yastıkta, yorganda ne
kadar AP yazıyorsa hepsini söküp attın” deyince ne kadar utandığımı
anlatamam. Saat 12.00 hesap kesmeye gittim. Durumu anlattım ve “Zarar
neyse ödeyeceğim” dedim “Müdür bana hiç anlatma her şeyi biliyoruz,
borcun falan yok” dedi kahkaha atarak.

Sarıyer S.K. nün en genç ve yetenekli futbolcusu Cemil
Turan. Ligi kasıp kavuruyor, bütün kulüpler takip ediyor. BJK den
Kemal Gülçelik ile Ali İhsan Karayiğit geldiler soyunma odasına.
Çocuklar soyunuyor, onlarda Baba Kenan konuşuyorlar, Cemil’i de takip
ediyorlar. Cemil, Ahmet, Metin, Adnan, Şeref, Erdin müthiş bir kadro
var. Lider İstanbulspor’u 2-1 yendik. Maç sonu Ali İhsan Karayiğit
ile Kemal Gülçelik geldiler ve Baba Kenan’a “Cemil’in belden aşağısı
çok kalın” dediler çekip gittiler. O Cemil, İstanbulspor’a transfer
etti ve ligin en süper adamı olmayı bildi. Sonrasında da 51 kez milli
formayı giyerek F.Bahçe’nin kaptanı olarak Türk futbol tarihine adını
yazdırdı.

YARIN DEVAM ETMEK DİLEĞİMLE…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)