Son Dakika Haberler

Zevkle tur atmak keyifle çay içmek

Zevkle tur atmak keyifle çay içmek
Okunma : Yorum Yap

Zevkle tur atmak keyifle çay içmek:  Bir turlama ile tüm Sarıyer’i dolaşma olası mı? Elbette ki
hayır! Bir kaç gün önce yola düşmüş R. Hisar’dan yaya Sarıyer’e kadar
gelmiş ve turu tamamladım diye geziyi kaleme alarak sayfamda
paylaşmıştım. İyi de etmişim.

Hem gözlerimin pası silindi hem de hayallerim boyunca Sarıyer’i adım adıma adımladım. Yudum yudum su gibi içtim dersem yanılmam. Ama yeterli mi diye de düşünmedim değil. Zira
dostların tatlı sitemleri vardı. Örneğin Liseliler Parkı derken Beyaz
Park’ı belirtmediğim hatırlatıldı. Bosfor’dan, Vortik’ten söz
etmediğim, Kumsal Çay bahçesini pay geçtiğim, Hidayetinbağı, Çırçır
suyu, Hünkâr Suyu, Şifa Suyu mesirelerini unuttuğum sitemi ile
karşılaştım. Köylere çıkmadığım, Belgrat Ormanında dolaşmadığım, su
kemerleri, bentleri dikkate olmadığım, Belgrat Ormanı içinde birçok
memba suyundan tatmadığım ikazı yapıldı. Kentleşmek yolunda büyük
adımlar atan eski Zekeriyaköyü hatırlatmadığım, Demirci Köyü dikkate
almadığım, Uskumru Köy’ü yok saydığım, Gümüşdere’nin hala eski
Gümüşdere olarak kaldığını belirtmediğim, Kilyos’un önemli bir sayfiye
yeri olduğunu yazmadığım, Kısırkaya’nın kısır değil aksine çok verimli
olduğunu belirtmediğim, Rumelifener ve Garipçe’nin son yirmi yılın
gözde dinlence yeri olarak dikkat çekişine ilgi duymadığım, Bahçeköy’ü
ise yok farz ettiğim söylendi, yazıldı ve dikkat çekildi.

Herkesi haklı gördüm. Ama kendime de hak verdim. Zira
benim yaptığım hayal âleminde olan bir turdu. Bu büyük turu hayal
âleminde yaşadım ve yazdım. Demek ki insanlar hayal âleminde
yaşayabiliyorlarsa var demektir sözleri aklıma geldi. Gerçekten doğru.
Zira yazımı okuyanların hayal âlemleri sanki benden azmış gibi hareket
etmişim gibi geldi bana ve kendimi hatalı buldum.

Büyükdere’ den Sarıyer’e doğru çıkarken sağdaki son işyeri
Bosphour’du. Artist Ahmet buranın önemli ismiydi. Camlarda bin bir
pozu içeren kendi resim koleksiyonu vardı. Gelip geçen hayranlıkla
izlerdi. Sarıyer’e doğru İleri gidince solda Vortik çay bahçesi
mükemmel bir yer. Asfalt zeminden bir metre kadar yükseklikte, sık
masalar, açık hava ama üst kısmı birkaç gölge yapan ağaçla tamamen
güneşi kapalı bir çay bahçesi. Sabahın göründe başlardı gelenleri
ağırlamaya, gecenin geç saatlerine kadar devam ederdi. Önceleri daha
çok azınlık dedikleri Rum, Ermeni, Musevi ve Latinlerin ilgi
gösterdiği bir yerdi. Sonraları, hele 1950 den sonra her tür insanın
boy gösterdiği bir yer oldu. Harika çayı ve kahvesi ile tanınır,
denizin tatlı yeli ile iyot kokusu ciğerleri doldurur, insanda
yorgunluk bırakmazdı. Unutmayalım yeni yetmeler sevdalarını en arkada
sıkıştırır, sevda sözlerini kulaklarına fısıldarlardı. Bu görüşmelerin
pek çok evliliği beraberinde getirdiği söylenir öteden beri.

Vortik’in arkasındaki sağ yamaçta 1800 yıllarda yapıldığı
söylenen Hotel De Belvü vardı. Türkiye’nin ilk oteli olduğu ve dünyaca
ünlü Litz’in burada piyano konseri verdiği söylenir. Bu tarihi devasa
ahşap bina 262 binanın yandığı Büyükdere yangınında yanarak yok olduğu
hatırlatılır.

Az ileride Liseliler Parkı var. İyi de hizmet veriyor ama
burada eskiden Türkiye’nin en büyük yazlık müzikhol’u vardı. Beyaz
PARK Gazinosu ve Plajı. 1927, 1929 ve 1930 yıllarında Plajın açıldığı
kayıtları var. Hangisi doğru ona bakmayalım ama kayda geçelim ki
Atatürk’ün emri ile plajın açıldığı ve açılmaması için büyük mücadele
edenlerin arkalarına bakarak çekip gittiği yıllardır. Beyaz Park 1981
yılına kadar faaliyetine devam etti. Münir Nurettin, Safiye Ayla,
Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Ahmet Pekak, Sabite Tur gibi
sanatçıların sahne aldığı büyük bir müzikholdu. Tabii Orhan Moran,
Fecri Ebçioğlu, İsmail Dümbüllü, Celal Şahin gibi pek çok sanatçı boy
gösterdi, sahne aldı Beyaz Park’da. Gün oldu askeri yönetim, silindir
gibi ezip geçti buralardan, yer ile yeksan oldu canım yer. Yıllar
sonra Sarıyerliler Derneğinin büyük uğraşları sonucu (Bel. Bşk. Yusuf
Tülün7ü de unutmayalım) kafeterya olarak hizmete açıldı, alkışlarız.
Beyaz Parkın karşısında Sarıyer ilçemizin tek denizcilik spor kulübü
olan Büyükdere Deniz İhtisas Kulübü vardı. Uzun yıllar faaliyette
bulundu ama askeri yönetim zamanında onlarında mekânları yıkıldı.
Böylece faaliyetine son verildi.

Ferah Yazlık sineması da yıllarca hizmet verdi. Burası da
Enver Bey’in pes etmesi ile yitip gitti. Yerine yıllar sonra Ferah Çay
Bahçesi açıldı ancak beş on yıl dayanabildi. Sonrası malum. Şimdi çepe
çevre kapalı, her halde ileride değerlendirilebilir. Sarıyer’i
giderken solda yalılar… Gülağa Balaban Yalısı (Koçataş yalısını
saymıştık), yanında Eseyan Yalısı müthiş bir yalı, hala görkemini
koruyor. Sahibi Eseyan Efendi Varlık Vergisi tahakkuk edince gereken
ödemeyi yapamadı ve bilahare yalı elinden çıktı, Bu yalının sahibi
kimse her yıl bilhassa yaz ayları devamlı dizi film çekilerek para
basmaya devam ediyor.

Biraz hızlı gidelim ve İDO nun önünde duralım. Buralar
kumsaldı. Bu alandan Taşiskeleye kadar olan alan çok hareketliydi.
Bilhassa İDO’dan dereye kadar olan alan fevkalade kumluktu, burada
yüzülürdü. Gündüz erkekler gece kadınlar. Zaman zaman kayıklar
çekilir, daha arkada tenis topu ile futbol maçları oynanırdı. Buradan
gelip seçen eski Sarıyerlilerin içinin ciz ettiğini duyar gibiyim.
Şehit Mithat Caddesi yani eski ismi ile Yeni Yol Caddesinden yarım
saatte bir vasıta geçmezdi. Burada Yeniyol Spor vardı ve maçları
burada oynardık. Ama Sarıyer’in kalabalıklaşması sonucu buralarda
yeniliğe kurban gitti.

Merkeze fazla takılmayalım. Zira içine girersek çıkmak zor
olur. Hele şimdi semtin en eski tarihi eseri olan Ali Kethüda Camii
onarıma alındıktan sonra burada takılıp kalmanın anlamı yok. Yürüyelim
ve soldaki tarihi Sarıyer Hamamını da sollayalım. Ama unutmayalım
Sarıyer Börekçisi, Muhallebicisi, Balıkçısı ve bir de Spor kulübü ile
akla gelir. Ama yinede kısa bir hatırlatma yapmalıyım. Verem Savaş
Dispanserine git ve orada Fehim Bey Köşkünü mutlak görün, eşi olmayan
bir köşk. Yıkıldı yıkılacak. Kızılay üst düzey çalışanlarına binlerce
lira maaş öderken bu binayı görmezden gelmek ne demek anlamak mümkün
değil. Sonra sahile at kapağı Saray Arkasında Mehmet Ali Paşa Sarayı
ile Barbarosoğlu yalısını gör, bir iki kare fotoğraf çekiver,
arşivinde dursun. Yenimahalleye giderken Sarıyer Hamamına bir göz at..
Evliya Çelebi Sarıyer Hamamı için “SEVGİLİLER HAMAMI” der… Doğrudur
diyelim ve yürüyelim. Yenimahalle cıvıl cıvıl bir yerdi şimdi nanay!
Ama çarşı içindeki Köşk görülmeye değer. Gerçi Pazarbaşındaki
yalıların görülmesi gerekir. Zira mimarileri ile dikkat çeker.
Pazarbaşı’nı geçip Orduevini arkada bırakırken elli metre kadar
ileride solda yamaçta Fırıldakbahçe vardı. Meşhur Mehmet Rauf Eylül
Romanını burada yazdı. Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve diğer pek çok
edebiyatçının günlerini geçirdikleri bir çay bahçesi idi ve hem de
denize nazır.

Neyse, yine bitiremedik, devam ederiz fırsat bulunca.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)