Son Dakika Haberler

Biz Neyiz?

Biz Neyiz?
Okunma : 3.418 views Yorum Yap

Biz Neyiz? Bir aklı evvel! Suyun başına kurulmuş aklını sever. Binlerce aklı evvel suyun başına oturmuş her şeyden çok aklını sever. Suyun başına oturan her aklı evvel niye hayran kalıp aklını sever? Su kuruyunca ne akıl kalır ne ona duyulan hayranlıkla sarmaş dolaş sevgi… Benim de aklı evvel dediğim şey bu değil mi?

Nazım Hikmet’in Asya-Afrika yazarlarına seslenişini anımsıyorum:
“Kardeşlerim
Bakmayın sarı saçlı olduğuma
Ben Asyalıyım
Bakmayın mavi gözlü olduğuma
Ben Afrikalıyım
Ağaçlar dibine gölge vermez bizim orda
Sizin oradakiler gibi tıpkı
Benim orda aslanın ağzındadır ekmek
Ejderler yatar başında çeşmelerin…”

Ejderler; ağzından ateş saçan efsane canavarları… Masalların korku duygumuzu harekete geçirerek tüyler ürperten bölümleri… Öyle başlar, içimizden kurbanlar vererek kıçımızı kurtarmanın aklımıza düşmesi, aklımıza düşüp diğer her bir değerimizi yerle bir edişi… Ejderin adamları peydahlanır, ejderin askerleri, ejderin korumaları, ejderin yalakaları, ejderin şakşakçıları, ejderin sığ derinliğinin varlık koşulları…

Önünde sonunda hikayedir ve gerçekten bizi titretmesi için ona inanmamız yeterli sebeptir. Eğer inanmazsak gücü sıfırlanır. Artık, içimizden verdiğimiz kurbanlar yetersiz hale geldiğinde, sıra bize geldiğinde yani, o haşmetli inancımız söner, her şeyin bir uydurma olduğu duygusuna kapılırız. Ne su kalır, ne suyun başına kurulan aklı evvel.

Sistem:
Stanislavski’nin sistemi bir oyunculuk yöntemidir, oyunculuk sanatına ilişkindir. O, bilincin duygulara komut veremeyeceği gerçeğini bilerek bilinçli olarak duygulara komut vermenin yolunu arar. Bu konuda onu umutlandıran şey, işlev bilim (fizyoloji) alanındaki çalışmalarıyla öne çıkmış İvan Pavlov’un şartlı refleks çalışmaları ve bu çalışmaların sonuçlarıdır. Hani şu meşhur, köpek-yemek-zil deneyi… Her yemek verildiğinde çalan zil, her zil çaldığında verilecek yemek anlamı oluşturmaya başladığında şartlanma gerçekleşmiştir. Zil çaldığında köpek yemek olmamasına rağmen salya salgılamaya başlar. Normal koşullarda yemekle gerçekleşen işlev bu kere yemek olmadan zil sesiyle gerçekleşmiştir. Bu deney Stanislavski tarafından bilinçli olarak duygulara ulaşımın yolu şeklinde aktörlere önerilmiştir. Stanislavski bu psikoteknik yöntemle üretici özdeşleyim kuramını yani oyuncunun rolünün üstesinden rastlantısal esinlenmelerle yetinmeden gelmesini amaçlamıştır. Bilinçaltının kontrolündeki duygulara erişim için bilincin bilinçaltına ulaşamaması sorununu bu yöntemle çözme yoluna gitmiştir.

Stanislavski oyuncu şöyle demelidir diyordu: “Benim için önemli olan olaylar değil, benim ne yapacağımdır, sahnede çevremde olup bitenler gerçek olsaydı eğer, benim onlar karşısında ne gibi tavır alacağımdır.”

Şimdinin Hayali Kurulamaz:

Bertolt Brecht, epik tiyatronun yaratıcısı, seyircinin oyun ve oyuncuyla, oyuncunun da rolüyle özdeşleşmesini önleme çabası gösteren anlayışın savunucusu… O, epik tiyatronun amacını duyguları kabartmak değil, incelemek olarak açıklamıştır. Kişisel tutkuları ve heyecan yaratan durumları değil, düşündürücü toplumsal süreçleri ele almıştır. Seyircinin oyuna kaptırıp gitmesi, oyunun dümen suyunda sürüklenmesi ona göre bir felaketti. Eğer seyirci bir koltukta oturup oyun seyretmekte olduğu gerçeğinden koparsa olayların oluşumuyla ilgili nedenleri kaçırırdı. Duygularıyla oyunun dümen suyunda olduğundan bilinci etkinliğini yitirirdi. Yaşanmış olayları şimdi yaşıyormuş gibi bir ruh halindeki seyirci epik tiyatroda umulup arzu edilen bir şey olmamakla birlikte tam tersi geçerliydi. Seyirci bunun bir oyun olduğu bilincini mutlaka korumalıydı, bu bilinci yitirmediği oranda olayları her yönüyle kavrayabilir, diğer davranış biçimlerinin ayırdında olabilirdi.

Brecht, seyircinin ilerleyen bölümlerde ne olacağını merak etmesini istememektedir, oyunun sonu için meraklanıp tahminler yürütmesini de istememektedir. İstediği, o bölümdeki olayın neden ve nasıl meydana geldiğini düşünmesidir. O durumun nedenlerini önceki bölümlerde araması ve sahnedeki olayla dış dünya arasındaki bağlantıyı kurmasıdır. Geleneksel tiyatrodaki gibi oyuncunun rolüyle özdeşleşmesi kuralı epik tiyatroda istenilen bir şey değildir. Brecht, böyle oyunculuk kuralından bilinçli olarak uzak durmuştur. Oyuncu rolüyle tek vücut olmak yerine iki ayrı vücut olarak kalmalıdır. Bir olayı anlatan görgü tanığı nasıl ki kendini olayın dışında tutarak gözlemlediklerini anlatıyor bir oyuncu da aynı şeyi yapmalıdır.

Seyirci oyunun akışına kaptırmasın diye yabancılaştırma etmenleri geliştirilip kullanılmıştır. Seyircinin dümen suyunda kalmaması için ona şimdi içinde bulunduğu zaman ve mekan bir şekilde yabancılaştırma teknikleriyle anımsatılmıştır.

Biz Neyiz?

Bazen covid-19 virüsünün doğal bir yabancılaştırma etmeni olduğunu düşünüyorum. Günlük işlerimizin hayhuyuna kaptırıp, onların dümen suyunda giderken bize ne olduğumuzu anımsatan, yaşadığımız geçmişi sorgulamamıza vesile olan, şimdiyi oluşturan geçmişin neden, nasıl sorgusunu yapabilme olanağını sunan şey olarak görüyorum. Bazen işe yaramadığını düşünüyorum. Her zil sesi salya salgılamamıza neden oluyor. Suyun başındaki ejderhadan korkmaya devam ediyoruz hala…

İrfan Kaban
irfankab@gmail.com

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)