Son Dakika Haberler

GELİN BİRAZ ESKİ TAKILALIM

GELİN BİRAZ ESKİ TAKILALIM
Okunma : 3.247 views Yorum Yap

İnsanlar zaman zaman eskiye takılır kalır. Geçmişini,
geçmiş günleri hatırlar. Olaylar güzlerinin önünden film şeridi gibi
akar gider, Hasretini çeker geçmişin, bulanık sularından sıyrılma
çabası verir, gecenin zifiri karanlığından aydınlığa atmak ister
kendi. Durur kalır saatlerce, bir noktaya bakar, silkinir kendine
gelir. Ağırlığı atar üzerinden rahatladığını fark eder, gerçek
dünyasına döner. Aslında yaşamdır, hayattır, hayatın devamının
parçasıdır eskiye takılıp oradan kurtulmak.

Çok tutan bir söylem vardır, ve sık sık söylenir “Eskiye
rağbet olsa bitpazarında nur yağar” diye… Böyle söylenmesine, böyle
bilinmesine karşın yine de insanlar eskiden kopamıyor. Dededen kalan
bir abajuru, bir radyoyu, bir gramofonu atmak kolay oluyor mu? Asla!
Bayram yerlerini unutabiliyor muyuz? 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj
Bayramını hala özlemiyor muyuz? O bayramdaki alamana yarışmaları,
yüzme yarışmaları, tahlisiye cankurtaran yarışmalarını unutabiliyor
muyuz? Cumhuriyet Bayramlarında ana caddelere kurulan Tak’ları unutma
olası mı? Milli bayramlarda çarşıdaki dükkânlarının defne yaprakları ve
bayraklarla süslenmesi unutulabilir mi?

Cadde cadde, sokak sokak bağırarak gazete satan çocuk
bayileri hatırlamıyor muyuz? Hemen her hafta bir semte uğrayan Macuncu
Dede’yi hatırlamayanlar var mı? Her sabah Tekel Kibrit Fabrikası ve
İstinye Tersanesi işçilerinin bisiklet ile işe gidişi ve akşam
dönüşlerini unuttuk m?

Plajlar, o canım plajlar unutulur mu? Plaj olarak önceleri
yabancı uyrukluların yalıları önünde deniz hamamları açıldı. Sonra
Tarabya ve nihayet 1926 da Büyükdere Beyaz Park Plaj ve Gazinosu
açıldı. Bu plaj açıldı ama kadınlı-erkekli olduğu için anormal tepki
çekti. Nihayet 1927 de Sarıyer’e Gelen Mustafa Kemal Atatürk’e durum
anlatılınca sorun aşıldı ve o büyük dahi sorunu çözdü “devam edin”
diyerek. Şimdi gelinde Beyaz Park plaj ve gazinosunu unut olası mı?

Boğaziçi’nde ilk açılan plajlardandır Büyükliman Plajı.
Rahmetli Necmettin Molla’dır bunu sağlayan. Fransa’ya gittiğinde
sahilde bir plaj görüyor neden Sarıyer olmasın diyor ve Büyükliman’ı
uygun bulduğu gibi burada modern bir plaj yaptırıyor, yolcu taşımak
için de önce vapur iskelesi yaptırıyor ve sonra da ücretsiz Şirket-i
Hayriye’den yolcu gemisi tahsis ediyor. Çok tutuyor Büyükliman ama ne
yazık ki II. Dünya Savaşı çıkıyor ve o bölge askeriye tarafından
kullanılmaya başlanınca hem plaj hem de iskele kapatılıyor, zamanla
iskele yıkılıp gidiyor (Son birkaç yıldan beri plaj kullanılıyor,
denizden motorla gidiliyor, iki yıldan beri bir hayli yenilendi).

Tekel Kibrit Fabrikası,

Çayırbaşı ayrı bir renktir Sarıyer’de. 1954 de Büyükdere’den ayrılıp
Mahalle oldu. Öyle nüfusu pek fazla değildi. Yerli halkı Roman’dı.
Yılların insanlarıydı. Osmanlılar döneminde gelip yerleşmişler ve aynı
şekilde fazla bir değişikliğe uğramadan yaşamlarını devam ettirmişler.
Şansları Tekel Kibrit Fabrikası, Büyükdere Fidanlığı ve Tuğla (Topser
ve Ekmekçioğlu) fabrikalarının burada oluşuydu. Cıvıl cıvıl buraları,
arı gibiydi herkes. Bir kısmı balıkçıla, bir kısmı günlük işlerle
uğraşır… Paşa paşa geçinip giderlerdi. Caminin arkası taaa ilerilere
kadar onların mahallesi olarak bilinir ve öyledir. Sokaklar daracık,
evler iç içe, herkes birbirini akrabası-hısımı, yarı yareni. Romanlar
sevecen insanlardır, samimidir, içtendir, ihanete gelmez. İhanetle
karşılaştıklarında önlerinde durulmaz çağlayan gibidirler.

Buraya hayat verenlerden bir yerde bugün Sahil Koruma Komutanlığının
bulunduğu alandı. Çayırbaşında hava alanı vardı. Kayıtlarda Büyükdere
Hava Alanı olarak geçer. Türkiye’de ilk insan hava taşımacılığı
buradan bir İtalyan Şirketi tarafından yapıldı. Uçaklar Deniz uçakları
idi. İstanbul, Atina, Roıdos, Brindizi gibi şehirlere uçardı. Uçaklar
geldiğinde denize iner, küçük bir motor gider bir halatla bağlar
tekneye ve sahile kadar çeker burada İskele yanaştırır ve yolcuları
boşaltırdı. Çok gidip seyrettik bütün bunlar maziye kalsa da unutmamız
kabil mi?

Eskiden her şey daha m iyi idi? Tartışılır ama özlediğimize göre,
hatta unutamadığımıza göre her halde o günün şartlarında iyi idi?

İnsanlar zaman zaman eskiye takılır kalır.

Çocukluğumuzda Sarıyer’e her yıl cambazlar gelirdi. Direkleri kurar,
telleri gerer, cambazlar ip üzerinde müthiş akrobatik hareketler
yapardı. İlk cambazhane Yangın Yeri denilen bölgede (şimdiki At
çeşmesi ile Aralık suyu çeşmesi arası) kurulurdu. Birkaç ay kalınır,
hünerlerini gösterir parsa toplayıp geçimliklerini temin ederlerdi.
Sonraları Hidayetinbağına geldiler. En usta cambaz Büyükdereli Selami
Sarıgül’dü. Bir de tekerlemesi vardı. İp üzerinde marifetini
gösterirken yüksek sesle şarkı gibi söylerdi: “Cambaz Selami ben
geldim, hepinize takdim ederim, mandagözü yirmi beşliği çok severim”
derdi ve ipten inerek parsa toplardı. Bu günleri unutmanın imkânı var
mı? Biraz araraştırdım da gördüğüm Türkiye’de çok önemli cambazlar
varmış, hepsi gelip geçmiş iz bırakarak. Örneğin; En büyük cambaz
Adapazarlı Abdullah imiş. Öylesine ustaki ip üzerinde kurban kesecek
kadar usta, kadınlara ait topuklu ayakkabılarla ip üzerinde gezecek
kadar marifetliymiş. Sonraları Rıfat, Osman Obüs, Muğlalı Yakup, Sıtkı
Yolagel, Şevket Soyurgel, son cambazda aslında diş doktoru olan
Muğlalı Yakup’un çırağı Özdemir Turan’mış…

Hadi şunu da yazayım Osmanlı kayıtlarına bakıldığı zaman Konya
Karaman’da Cambaz Kadı Türbesi olduğunu görürüz, Kitabesindeki tarih
1535 olduğuna göre, cambazlık bu ülkenin en eski mesleklerinden
biri…

Feriha Tevfik’i bilen var mı? Biz yaştakiler okumuştur, duymuştur,
biliyordur. Ama diğerleri biraz zor! Feriha Tevfik Türkiye’de yapılan
ilk güzellik yarışmasının birincisidir.

Özlediklerimiz vardır, hatta unutamadıklarımız. Hacıvat-Karagöz,
Tombul Teyze gibi. Hacivat ile Karagöz’ü sahiplenen çok oldu ama
Tombul Teyze unutulup gitti. Bir karikatürü geçti elime doyasıya
baktım ve istedim günümüzde meraklılarda tanısınlar…

Bir kalem dergisi gördüm. Karikatür dergisi… Öylesine karikatürler var
ki bugün yayınlansa çizeri üç beş sene içeri tıkılır. Bir örnek de bu
karikatürden vereceğim. Sadrazam İbrahim Paşa’nın devleti/toplumu
nasıl soyduğunu anlatıyor.

Gelin biraz eski takılalım diye düşündüm işte bu yazı meydana çıktı.
İyi mi? Kötü mü? Buna karar verecek olan okurlardır. Ben bilgileri
yeniledim, dostlar okusun diye…

11.12.2020

İbrahim Balcı

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)