Yaşanmışlıklar olmazsa hayat çekilmez olur. İyisi ile kötüsü ile
yaşanmışlıklar hayatın kendisidir, yaşayanla özdeşleşir, onunla büyür,
onunla anlam kazanır. Ya pişmanlıkları ya da yaşanmışlığın
memnuniyetini taşır. Kişinin yaşadıkları aslında yaşadığı toplumun
yaşanmışlığıdır. Çünkü her birey bu topumun birer parçasıdır. Bu
parçalar bir araya getirildiklerinde o toplumun sosyal yaşamını
yansıtır ve tarihini oluşturur. Yazdıklarım o günün koşullarında
yaşadıklarım ya da yaptıklarımızdır.
Sarıyer Spor Kulübü tarihine damga vuran futbolculardan biri Ruli’dir
yani gerçek ismi ile Stavro Trpkoviç’tir. Yugoslav uyrukludur.
Selahattin Yarar, çok iyi bir orta saha futbolcusu aramaktadır. Birçok
isim üzerinde durulur. Sasırdım Bahri ısrarla kulübe gelir Boğaziçi
Kulübünden Ruli’yi alın der. O Pazar İnönü Stadında büyük bir maç
öncesi maçı vardı gidip seyrettik. Hemen ertesi günü çocuk çağrıldı ve
transferi yapıldı. Sasırdım Bahri’ye de “Ruli’yi aldık ama bir ayağı
topal bakalım ne olacak” denildi. Ruli ilk maçında kendini gösterdi ve
kısa zamanda büyük başarılara imza attı. Takımın en iyi adamı olmayı
ve adını doyurmayı bildi. Bütün kulüplerin dikkatini çekti. Vefa
Stadında Beyoğlu Spor 4-4 berabere kaldık Ruli müthiş, oynamıştı. Maçı
sonu rahmetli Gündüz Kılıç Soyunma odamıza geldi. Baba Kenan ile
konuşurken ben hakeme gidip lisansları aldım. Lisansını istedi benden
verdim, baktı tamam yaşı müsait dedi. “Uyruğu Yugovlav” dedim. Çok
üzüldü, “barı kaybolup gitmese” dedi. Sarıyer forması altında müthiş
maçlar oynadı. İki yılın sonunda Pek çok kulüp talip oldu. En çok
parayı Feriköy verdi. Gitmesine karar verilecek Ruli de toplantıda.
Gözlerimizin içine bakıyor. Anladık “Bırakmayın beni” diyeceğini. Ama
para! Kulübün dönmesi lazım! Verdik gitti. Feriköy’de birkaç maçtan
sonra kesildi oynatılmamaya başlandı. Takım kötü gidiyor ama
oynatılmıyor. Bir gün Cemil Turan ile Turgut Çim’i Dr. Tagar’a
götürdüm orada gördüm Feriköylü futbolcuları İsmet’e sordum “Neden
oynatılmıyor” diye. Yanındaki Arif atladı Hemen, “beklesin o daha
çocuk biz varken o mu oynayacak” Zihniyete bakar mısınız ve Feriköy
küme düştü… Yıllar sonra Ruli “Beni bırakmamanızı o kadar istedim ki
ama olmadı” diyerek içini döktü.
Telefon geldi, bir fotoğrafa bakmam istendi. Baktım. Albümde hemen o
fotoğrafın yanında bir fotoğraf daha.var. Benim evlilik düğünüm. Evin
çatı katı, yani dam yok, Üzeri dümdüz iki üç masa birleştirilmiş,
yenilip içiliyor, beni aralarına almışlar, ben ayaktayım. Sonuç, 15
-20 kişiden sadece yaşan ben kalmışım. Ölenlere rahmet diliyorum. Beni
Allah idare eder! Bu kadar torpilimiz olsun (!).
Sarıyer Kız Voleybol Lig maçlarına katılacağını 03.08.1970 tarih ve 40
sayılı yazı ile B.T. İstanbul Bölge Müd. ne bildirdi. İstek kabul
oldu. Lig maçlarına G. Saray, BJK, F.B., Beykoz, İETT, Şişli,
Rasimpaşa, Şehremini, Eczacıbaşı ve Rüzgarspor katıldı. Sarıyer 7’nci
oldu. İkinci sezon iki talihsiz hükmen yenilgi aldı ve liglerden
çıkarıldı. Ertesi sezon sporcular maçlara çıkmama kararı aldılar ve
bunu İkinci Kaptan yönetim kuluna bildirdi. Anca yönetim kurulu
katılma kararı aldı. Bunun üzerine İkinci Kaptan Ümit Dinç 24.10.1972
tarihli bir mektupla yönetim kuruluna başvurdu ve şu ifadeleri
kullandı: “… liglere … bu sezon katılmak istemediğimizi arz etmiştim.
Buna rağmen katılacağımız bildirilmiş… bu durumda bizlere maçlara
katılmak zorunluluğu doğdu. Kulübümüzün şerefini düşünerek elimizden
gelen gayreti gösterip başarılı olmaya çalışacağız….”…
İşte Kulüp sevgisi, renk aşkı ve sporcu zihniyetinin ulviliği… Kulübün şerefini
koruma gayreti bu olmasa, o takım gerçekten büyük bir başarı olan
6’ncılık gibi güzel bir derece yapamazdı. Çünkü Sarıyer’den başka her
kulüp kendi salonunda çalışırken Sarıyerli kızlar haftada bir gün bir
salonda çalışıyor ve maça çıkıyordu. Bugün de tebrik etmek gerek, zira
yıllar önce kulüp bu şubeyi kapattı.
Heyecanla haftayı bekliyoruz. Sarıyer kampa girmek için imkân arıyor.
Yani para teminine çalışıyoruz. Sarıyer’i dolaştık ellerimizde para
makbuzları, beş yüz lira bile toplayamadık. Bu arada Av. Fikret Canlı
ile birlikte Parçacı Haydar abiye gittik durumu açıkladık. Kızdı falan
ama yine de on lira verdi sonra da “Bakın siz boşa çalışıyorsunuz”
deyince, Av. Fikret Bey “Neden?” diye sordu. Haydar Abi “Yahu bir
kabak, üç dangalak, 22 şavalak, binlerce avanak, siz bunlardan biri
olmayın be” diyerek bizi postaladı.
1947/48 sezonu Sarıyer Şampiyonluğa oynayacak iyi transferler yaptı.
G. Saray’da direk oynayan Torik Necmi’yi transfer etti (Şöhretler
kahvehanesinin sahibi). Takımda Numan Uzun, Celal Demir, Selahattin
Yarar, Nafiz Dorken, Hikmet Öziş, Mesut Seçen, Zekeriya Toksavul,
Samsunlu Sedat gibi futbolcular var. Yani bomba gibi takım ama yine de
beklediğini alamadı ve şampiyon olamadı. Kulüp binası falan yoktu,
lisansları Av. Fikret bey taşıyordu. Şöhretli Torik Necmi Uğurcan
Balık lokantasının alt katındaki bir odada bulunan tenis masasının
üzerinde uyuyordu. Nasıl şampiyon olunacak ki?
Sarıyer şampiyon olacak kadar güçlü takım kuruyor. Mustafa Toymaz
isimli bir sağ bek transfer ediliyor. Ligin iyi adamlarından biri!
Antrenmanlar başlıyor ve özel maçlar. Her özel maçtan sonra
futbolcuların parası kayboluyor. Bir iki, üç derken Vefa Stadından bir
özel maçtan sonra da futbolculardan birinin yüklü parası gidince iş
sıkı tutuldu. Gözler Mustafa’nın üzerinde. Kollanıyor ama gerek
kalmadı. Üç dört gün sonra bir gazete haberi ve bir resim! Levent’te
bir ev hırsız girmiş. Çıkarken yakanmış resmi var Mustafa Toymaz.
Fevzi Ziyneti isimli bir santrahaf aldık. Adam futbolcu mu futbolcu!
Nefis bir libero, hava toplarına hakim, her iki ayağı ile oynuyor,
müthiş akıllı, oyunu savunmadan başlatıyor. Takımda da oynuyor. Birkaç
maç oynadı ve kayboldu. Bir ay sonra otellerden, çıçekçi
dükkânlarından mektup gelmeye başladı futbolcunuzun şu kadar borcu
vardı, maaşından kesin ödeyin diye… Hemen durumu ilgili yerlere
bildirdik ve bizimle ilgisi kalmadığını anlatmaya çalıştık. Başardık
da!
Kayserispor kendi sahasında Sivasspor ile lig maçı oynuyordu. Rekabet
kötü yöne kaydı ve dışarıdan atılan taşlar tribünleri karıştırdı,
olaylar büyüdü ve 43 kişi ezilerek öldü. Ankara’da Bakan Kamil Ocak
bir toplantı tertipledi, Sarıyer adına ben katıldım. Yüz yüz elli
kişiyiz. Bakan Bey özet bir konuşma ile durumun vehametini anlatarak,
bu olayların önüne nasıl geçileceği hakkında görüşlerimizi istedi. Ben
hazırlanarak gitmiştim. Konuşacaklar arasına ismimi yazdır. Konuşmalar
başladı hayret, olayın üzerinde duran hiç yok, herkes para derdinde.
Spor Toto teşkilatının kulüplere çok az isim hakkı verdiğini, ev
sahibi kulüplerin deplasmana çıkan takıma para vermemek için
usulsuzluk yaptıklarını anlatıp durdular, sıra bana geldiğinde “benim
söyleyeceklerim bu söylenenlerin tamamen dışında” dediğim anda
arkamdaki arkadaşlar ceketimden çekip oturttular.Birde azarladılar
“Yanlışı sen mi düzelteceksin!. Hala aynı değil mi?
YARINA YENİ ANILARA BAKARIZ İNŞALLAH…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)