Son Dakika Haberler

VATAN TOPRAĞINI SATANLARA DUYURULUR- 6. İbrahim Balcı

VATAN TOPRAĞINI SATANLARA DUYURULUR- 6. İbrahim Balcı
Okunma : 684 views Yorum Yap


ibalci1920, 10 Ocak

İnönü mevzilerinde her şey hazır!

Yunanlılar saldırıya, Türk ordusu savunmaya geçer.

Gün ışımasyıla düşman topları patlar,

Makineleri tüfekleri ateş kusar,

Piyadeler,

Topçuların destek atışı altında, süratle ilerler.

 

Kumandandan emir bekler mevzidekiler,

Ha geldi, ha gelecek…

Muratlar, Haşmetler aynı siperdeydiler…

Bellerinde el bombaları,

Ellerinde tüfekleri,

Kütüklükleri mermi dolu, süngüleri kınlarında,

Gerçek mı? rüya mı?

Neşeli yaşamayı görüyorlardı,

Şekerleme uykularında!

Pür dikkattiler şimdi, yaşıyorlardı!

Murat Onbaşı Cihanbeyliydi.

Kaç yıldır askerdi hatırlamıyordu,

Bekârdı bunca yıl.

Babasını da savaşta yitirmişti.

Zar zor hatırlıyordu karakaşlı, karagözlü,

Uzun boylu, iri kıyım, güleç yüzlü olduğunu..

Anası sıskaydı, zayıf mı zayıf,

İki de bir öksürürdü.

Geceleri;  uyur uyanır,

Gündüzleri çok yorulur, sıkça terler, zaman gelir

Yaz sıcağında üşürdü!

Yiyecek ne bulursa Muratla bölüşürdü.

Şehirden köye dönüşte,

Yanında büyük enişte, şimdi cephedeydi,

Babası gibi savaşacaktı.

Şöyle bir gerindi siperde, tabakasını çıkardı birdern

Bir keyifle son sigarasını yaktı.

 

Haşmet Şiranlıydı,

Anası babası yoktu, nenesi büyütmüştü kendisini

Köyden dışarı hiç çıkmamıştı.

Tek işi, sabahtan akşama kadar,

Dağda bayırda gezmekti.

Herkes salak diye kendisiyle alay ederdi.

Bir gün köy kahvesi önünden geçerken

Muhtar çağırıp sormuş;

“Nenem bilir Ağam” demişti.

Muhtar, yanındakilere eliyle gösterip

“Aslan gibi beyim” demişti, bu sözle alınıp

Cepheye sürülmüştü.

Tüfeği, mermiyi, süngüyü ilk kez görmüştü!

Süngüsü belinde, tüfeği elinde, kütüklükleri mermi dolu,

Siperde bekliyordu.

 

Yusuf Gürünlüydü.

Sülalesi çok ünlüydü. Zengindi, az çok okumuştu,

Her nasılsa babası dedesiyle ters düşmüştü.

Askere varmadan babasını kaybetmişti ve

Evin bütün yükü omuzlarındaydı.

Hasta anasına bakacak, kız kardeşini everecek

Sonra sıra kendisine gelecekti!

Fakat biroden; Haydi askere demişlerdi;

Ayağına bir çift çarık, üzerine bir eski kaput,

Bir çift de yamalı çorap verip cepheye göndermişlerdi,

Olsun diyordu, savaş öldürür biliyordu.

Ya sağ kalırsam, gazi diyeceklerdi ya, o bana yeter diye düşünüyordu,

Vurulup ölmeyi, hiç mi hiç aklına getirmiyordu.

 

Servet Eskişehirliydi,

İşi tarlayı ekip biçmekti.

Son zamanlar karışıklıklar tarla sürmeyi

Ekip biçmeyi re yok etti.

Evde çok yaşlı annesi,

Dinç ama kocasız anası,

İki de kız kardeşi vardı; Biri hiç evlenmemişti, diğeri duldu.

Kocası Çanakkale’de şehit olmuştu.

Askerlik şubesinden çağırmışlardı,

Gitmemişti, gitmeyecekti,

Babası ve eniştesi gibi ölmeyecekti!

Fakat yaşlı nenesi;

“Gideceksin, gerekirse öleceksin!

Baban da senin gibiydi, savaştı Gazi geldi.

Durdu, içi rahat etmedi, yine cepheye gitti,

Suriye cephesindeydi her hal….

Bir daha geri gelmedi! Sen de git, koş, baban için olsun,

Birkaç düşman olur, temizle,

Geçinir gideriz biz düşünme, kavura olan kininizle” demişti

Nenesini kıramaz, erkekliğine leke süremezdi.

Cılız vücuduna, bu sözlerden sonra ağır tüfeği yüklemişti!

 

Gün ışıyordu, saat 06.30, yani sabahın eri.

Düşman mevzilerinden başlar ateş, toplar gürler,

Makineli tüfekler tarar, piyadeler ilerler.

“Hücum” emri gelir!

Fırlar siperden; Haşmet, Yusuf, Servet Murat!

Her biri ölüm arar yiğitlerin, çala gider süngüleri,

Peşi sıra devrilir ön saftakiler.

Dalar düşman içine Yusuf

İleri atılır Murat Onbaşı,

“Ya Allah” diye bağırır Servet,

Son bombasını da savurur Haşmet,

Sonu gelmez vuruşmanın;

Dakikalar yıllar gibi uzar gider,

Kan gölüne döner mevziler.

 

Murat Onbaşı,

Elli altmış kişinin üzerine sayar mermilerini, mermileri biter.

Yaralanır, nasılsa ölecektir.

Erkekçe öleyim diye düşünür, takar süngüyü,

Bir hırsla saldırır, ilk rastladığına daldırır,

Çekip çıkaramaz süngüsünü,

Göğsünden mermi yemiştir,

Orada kalır!

 

Yusuf,

Kaç kişi öldürdü bilmiyordu:

“Vurdular beni, siz de vurun kardaşlarım” diyerek inliyordu

 

Haşmet’in yapacak bir şeyi yoktu artık;

Mermisi tükenmiş, süngüsü kırılmış,

Belinden mermi yemiş kıskıvrak yatıyordu,

Dünyası kararıyor, güneşi batıyordu.

 

Servet attıkça atıyordu mermiyi,

Her biri bir Yunan askerini deviriyordu.

Bir an geliyor bütün mermileri bitiyordu.

Açık hedefti, ölecekti.

Boylu boyunca yete yatıyor, toprakla bir oluyor;

Belki görünürüm düşüncesiyle,

Toprağa yapıştıkça yapışıyordu.

Sonra birden ayağa fırlayıp

Kahkahalarla gülüyordu!

 

Toplar patlar, makineliler ölüm kusar,

Süngüler saplanıp çıkarılır,

Şehit olanların yerine arkadan yenileri gelir..

 

Cephe kumandanı İsmet Bey (İnönü)

Sıkıntılı dakikalar yaşar,

Per an düşman ordu karargâhını bombalar!

İsmet Bey sakin görünür, eğilir haritaların üzerine,

Raporları inceler, sonra çadırdan dışarı fırlar,

Dürbünle mevzilere bakar, peşi sıra emirler verir

Çok geçmez;

Cepheden kötü haberler gelir,

Soğuk terler döker, bir an irkilir,

Sonra kartal gibi dikilir;

Ve: “Bir an gerilemek yok! Karşı taarruz edilecek,

Kaybedilen her tepe, her mevzi

Ne pahasına olursa olsun alınacaktır”…

 

BÖYLE KAZANILAN VATAN TOPRAKLARININ PARÇA PARÇA SATILMASI VEBALDİR. İHANETTİR! ELBETTEKİ GÜN GELECEK OLUK OLUK KAN AKITILARAK ALINAN TOPRAKLARIN NEDEN SATILDIĞININ HESABI SORULACAKTIR.

(Mustafa Kemal’in Destatı, İ. Balcı; S. 360-366)

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)