REŞİTPAŞA ÇEŞMESİ: Reşit Paşa Mahallesinde Reşit Paşa Camii önündeki meydanda bulunan bu çeşme büyük bir meydan çeşmesidir (H.1277-M.1860). Bu çeşme Reşid Paşa’nın ölümünden sonra yaptırılmış olup kitabesinde şöyle yazmaktadır: “Mülk-i fânide idüp sular gibi sarf-ı nükud/ Vakf-ı Sadr-ı esbakı itmektedir evladı şen/ İşte bu ayn oldu dil-cû nev-mahalle çeşmesi/ Ansun ol sadr-ı Reşid-i hayrileâbın içen/ Celb-i rahmet eylesunler rüz-ü şeb ol asafa/ Var idüp cümle mehâdim-i kiramın Zü-l-menen/ Yazdı safvet katre-i kesserle tarihin oku/ Şad ola rûh-i Reşid Pâşâ bu âli çeşmeden (1278)”.
REŞİTPAŞA MAHALLESİ: Emirgan, Fatih Sultan Mehmet, İstinye, Poligon ve Pınar, Beşiktaş Mahalleleri ile Büyükdere Caddesinden sınır alır. Mahalle Mustafa Reşit Paşa’ya ait koruluk üzerine kurulduğu için bu ismi almıştır. Emirgan’a bağlı bir yerleşim bölgesi iken 1963’de ayrılarak ayrı bir muhtarlık oldu. 1992 nüfus sayımına göre mahallenin nüfusu 13.510’ dur.
REŞİTPAŞA SAĞLIK OCAĞI: Sarıyer Sağlık Grup Başkanlığına bağlı Reşit Paşa Sağlık Ocağı sağlık hizmetleri vermektedir.
REŞİT PAŞA SPOR KULÜBÜ (1990): Sarıyer İlçesinin spor kulüplerinden biri olup Reşit Paşa Mahallesinde kuruldu. 1960’lı yıllarda gayri federe olarak kuruldu. Ancak bu isimle devam etmedi. Bilahare Şeytan Spor adı altında gayri federe olarak uzun süre faaliyet gösterdi. Daha sonra Şeytanspor’un birleşmesi ve ismini terk etmesi üzerine Reşitpaşa Spor Kulübü olarak 1990’da resmi kuruluşu tamamlanarak tescili yapıldı. Kulüp; Koray Büyükasar (Kurucu Başkan), Secaattin Bostan, Kemal Ağca, Ömer Aytan, Tahir Büyükasar, Musa İlhan, Kerim Tuncer, Refik Yıldırım, Nurettin Danışman, Yavuz Batman, Aydın Satır, Zeki Bal, Hasan Karahan, Orhan Çay ve Cafer Caner tarafından kuruldu. İstanbul Amatör liglerinde başarılı mücadele veren kulüpte Koray Büyükasar, Serkan Gürbüz ve Mehmet Deniz Başkan olarak görev yaptılar. Kendisine ait tesisi bulunmaktadır.
RIFAT EFENDİ: Cumhuriyet öncesinde Büyükdere’de Muhtarlık yaptı.
ROBERT KOLEJ: Robert Kolej Rumelihisarı’nın üst kısımlarındadır (R. Hisarüstü). Okulun ilk binası olan Hamlin Hall kurucusu olan Cryus Hamlin’in ismini taşır. Bu binanın yapımına 1868’de başlandı, 1871’de öğretim ve eğitime açıldı. Zamanla Robert Koleje yeni binalar eklendi. 1873’de yalpan bina 1906’da ortadan kaldırıldı. Binanın yeterli olmadığı görülünce yeni binalarla Robert Kolej büyütüldü. Arka arkaya Albert Long Hall, Theodorus Hall, Dodge Hall (1904), Washburn Hall (1906), Anderson Hall (1913), Gates Hall (1913), Social Hall (1914), Social Hall (1914), John Sloane Hastane binası (1914), San Millingen Hall (1932) binaları yapılarak hizmete açıldı. Robert Kolej 1971’de Arnavutköy kampüsüne taşınınca bu binalarda, kolejin yüksek öğretim bölümünün devamı olması nedeni ile Boğaziçi Üniversitesine geçti (Bkz: Boğaziçi Üniv.).
ROBERT KOLEJ BİNALARI: Rumelihisarı’nın üst taraflarında olan Robert Kolej için Cyrus Hamlin tarafından yaptırılan ilk binalar (1862-1868) ve sonraki binalar 1873, 1904, 1906, 1913, 1914, 1929 ve 1932 tarihlerinde yapıldı. Bilhassa ilk binalar tarihi eser binalardır.
ROBERT KOLEJ’İN İLK TÜRK MEZUNU: Robert Kolejin ilk Türk mezun öğrencisi Nafi Baba Tekkesi Şeyhi olan Nafi Baba’nın torunu Hüseyin Pektaş’tır.
RUKİYE SABİHA SULTAN (İst. Ortaköy 1894 – 1971): Kısaca Sabiha Sultan olarak bilinir. Sabiha Sultan Osmanlı Devletinin son Padişahı Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in kızıdır. Rukiye Sabiha Sultan1894’de Ortaköy doğdu. Saraylarda büyüdü. Padişahın kızı olması nedeni ile o günün şartlarında iyi bir hayat yaşadı ama devam etmedi bu yaşamı. R. Sabiha Sultan’ı Mustafa Kemal Atatürk’e yakıştırdılar. Hatta pek çok kişi Atatürk’ün R. Sabiha Sultan’ı istediğini yazar ve ilave ederler. Mustafa Kemal Padişah’a damat olmak ve için R. Sabiha Sultan’ı eş almak istiyor… Oysa Saray çevresi R. Sabiha Sultan’ı Mustafa Kemal’e yakıştırırlar. Öyle ya Padişah kızı sıradan insanla evlenir mi? Ona münasip bir eş bulmak gerek. Bu düşüncelerle Mustafa Kemal’i uygun görürler ve durumu Mustafa Kemal’e anlatırlar. Mustafa Kemal “Buluşalım, konuşalım” der. Bu imkânsızdır. Hiç Padişah kızı taliplisi ile her hangi bir yerde görüşür mü? Bu düpedüz öneriyi reddetmek demektir. Yıllar sonra Sabiha Sultan’a durum sorulduğunda “Evet böyle bir görüşme olması istendi ama ben Ömer Faruk Efendi’yi seviyordum” der. Ömer Faruk Efendi, son Osmanlı Halifesi Abdülmecit Efendi’nin oğludur. Bu kişi ile evlendirilir. Cumhuriyet’in kurulması ve Osmanlı Hanedanı mensuplarının sürgüne gönderilmesi üzerine 1924 yılında yurtdışına gitti. İsviçre ve Fransa da bir süre kaldıktan sonra Mısır’a geçti. R. Sabiha Sultan 1948’de Mısır’da iken eşi Ömer Faruk Efendi’den boşandı. 1952’de Osmanlı hanedanı kadınlarının yurda gelebileceği yasasından yararlanarak yurda döndü ve Yeniköy’deki yalısına yerleşti. 1971 yılına kadar burada yaşadı ve son nefesini Yeniköy’de verdi. Aşiyan mezarlığına defnedildi.
RUMELİ YAKASI: Boğaziçi’nin Avrupa tarafında bulunan ve Boğaziçi’nin Batı tarafından yer alan kıyılara Rumeli yakası denir.
RUMELİFENER DERE MAHALLESİ MESCİDİ: Rumelifeneri Dere Mahallesi yerleşim bölgesindedir.
RUMELİFENER HAMAMI: Eskiden kilise olan ve sonradan camiye çevrilen yeni camiin batı tarafında ve köşe başındadır. Osmanlı dönemi hamamlarından olup II. Dünya Savaşı sonlarına kadar kullanıldı. Bu tarihten sonra mağaza ve depo alarak kullanılan bu bina şimdi viran haldedir.
RUMELİFENER KALESİ: Köyün en önemli tarihi eserlerinden biridir. Cenevizliler tarafından yaptırıldığı söyleniyorsa da kalenin mimari yapısı itibariyle Osmanlılar döneminde ve 1769’da Anadolufeneri kalesi ile eş zamanlı yapıldığı kabul edilmektedir. Her iki kalenin Sultan III. Mustafa (1757-1774) tarafından 1768 ve 1789 yıllarında yapıldığı bazı eserlerde belirtilmektedir. Kale köyden biraz uzakta ve denize en uç noktada kayalıklar üzerinde yapılmıştır. Kale duvarlarının kalınlığı 2.70 metredir. Kalede 26 top yuvası vardır. Kale kapısı genişliği 4,50 metre olup dıştan çevresi yaklaşık olarak 260 metredir. Kale içinde sarnıç bulunmaktadır. Kale dışındaki bina kalıntılarının subay, erbaş lojmanı ve hastane binası kalıntıları olduğu kabul edilmektedir. Kale mükemmel yapısı ile hala kullanılabilir haldedir. Çok uzun yıllar Türk sinemasının film seti olarak kullanılmıştır, kullanılmaya da devam edilmektedir.
RUMELİFENER KÖYÜ: Sarıyer ilçesinin Karadeniz’e bakan en uç noktası olup Garipçe, Demirciköy ve Zekeriyaköy’den sınır alır. Kayalıklar üzerine kurulan köyün antik çağdaki isme Panyum veya Panium iken sonraları Fanaraki ve Fanariyan denilmiştir. Fanaraki ve Fanariyan (Avrupa Feneri” ya da “Küçük Fener” anlamını vermektedir. Köyün Rumeli yakasında olması nedeni ile isminin Rumelifeneri olduğu muhakkaktır. Fakat isimler değiştirilirken köye “Türkeli” ismi verilmişse de bu isim halk tarafından benimsenmediği için Rumelifener ismi kullanılmaya devam edildi. 1992 nüfus sayımına göre köyün nüfusu 1.486‘dır.
RUMELİFENER MEZARLIĞI: Rumelifeneri köyünde eski ve yeni mezarlık olmak üzere iki mezarlık bulunmaktadır. Ramazan Ağa camiinin ilerisindeki yeni mezarlıkta gömü yapılıyor. Limanın üzerindeki eski mezarlıkta ise gömü yapılmıyor.
RUMELİFENER NAKİYE ELGÜN PARKI: Rumelifener Dere Mahallesindedir.472,63 m²lik bir alanı kapsamaktadır. 248,56 m²lik yeşil alanı, 121,76 m² çocuk oyun parkı bulunmaktadır.
RUMELİFENER RAMAZAN AĞA CAMİİ: Rumelifener mahallesinde (Eskiden köy), Limanın üst ksmında yer alan bu cami 1815 yılında Ramazan Ağa isimli bir kişi tarafından yaptırılmıştır.
RUMELİFENERİ SAĞLIK OCAĞI: Sarıyer Sağlık Grup Başkanlığına bağlı olarak hizmet veren bu birim 1993 yılından beri sağlık hizmeti vermektedir.
RUMELİFENER SAVAŞI: Rumelifeneri Savaşı olarak bilinen savaş 1352’de Cenevizlilerle Venedikliler arasında geçti. Rumelifener önünde devam eden savaşı Cenevizliler kazandı.
RUMELİFENER YENİ CAMİ: Rumelifener Mahallesinde (Eskiden köy) çarşı içindedir. Eski Rum Klisesi üzerinde yeniden inşa edilmiştir.
RUMELİFENERİ: Rumelifeneri Köyünün en önemli tarihi eserlerinden biri olan Rumelifenerinin inşaatına 1855’de başladı, 15.05.1856’da hizmete açıldı. Bu fenere resmi olarak “Türkeli Feneri” denilmiş ve kullanılmakta olsa da halk arasında Rumelifeneri olarak kabul görmüştür. Bu fenerin bir eşi Anadolufeneri köyündedir. Halk arasındaki söylenceye göre fener yapılırken iki üç kez yıkılmış. Yıkılmasına neden, “Saltuk Dede” nin mezarı üzerine inşa edilmesi gösterilmiştir. Bu söylentilerin üzerine “Saltuk Dede” türbesi fener inşaatının içine alınmış ve inşaat bu şekilde tamamlanmıştır. Fener’in yerden kule yüksekliği 30 metre, denizden yüksekliği ise 58 metredir. Fenerde eskiden yunus yağı kullanılırken, şimdi 500 watlık ampul kullanılmaktadır. Fenerin son onarım tarihi 1944’tür. Antik çağ ve sonraki dönemlerde olmak üzere Rumelifeneri’nde her zaman olmuştur. Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle der: “Karadeniz’de yüzen gemiler karanlık gecede –Boğaz ağzıdır- diye karaya düşmemesi için geceleri asla ateş yakmazlar. Ancak karşı Rumeli tarafında göklere baş kaldırmış bir yüksek kalenin tepesinde bir büyük fener içinde yunus balığı yağı yakarlar. Bütün gemiler ona bakıp karanlık gece de boğazdan içeri girip selamete erişir, kurban keserler, sadaka verirler”.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)