HEYECAN DORUKTA
Gelin, elinde kahve tepsisi ile gelirken süzülüyordu. Heyecanlıydı,
Uzun zamandır tanıdığı sevgilisi onu istemeye gelmişti, Tuzlu kahve yapması gerekiyordu,
Her zamanki kocaman mutfak daralmış, ufacık olmuştu, fincanlar titriyor, kahve yanında verilecek su taşıyordu, daha ilk kahveyi koyduğunda tepside bulunan el nakışı ile işlenmiş tülbent gelinin elleri titrediğinden dolayı kirlenmişti. Kahve dökülmüştü, hayırdır.
Mutfakta, gelin ve görümce, beklide bir dayı seyrediyordu uzaktan.
Anne heyecanlı, sakin ol diyordu içinden. Sakin ol kızım, Anne işte bir yandan sakin ol demek istiyor ve dudaklarından kelimler dökülemiyordu. söyleyemiyordu.
Onlar değimliydi ki,
TUZLU KAHVE DÖKÜLOR
Uzun zamandır görüşenler, onlar değilmiydi, her gün, her saat muhabbet edenler, sosyal medyada yazışanlar ama gizliden, işin aslı öyle değil işte.
Annecim gelenekler ve gerçekler hiçte öyle değildi.
Bin kere, binlerce kere dahi beraber olsan planlasan o tuzlu kahve dökülüyordu..
Gelin Ecem elinde çeyiz sandığından çıkardığı dantel işlemeli tepsi altlığı ile ilk kahvesini verirken, damat olacak aday aslında her adım atışında bin kere uzakta ve yabancıydı.
Kimdi? Neden titriyordu.düşünemiyordu. mahalleden gelen herhangi birisi değil, kendisini istemeye gelen sevgilisiydi, ama yabancıydı, o bir el di.
Derin nefes alarak salona girdi ve kahve fincanlarını sıra ile verdi, kahve fincanlarından biri tuzlu idi, karıştırmamaya özen gösterdi.
Heyecan işte kahveler karışmıştı.
KAYINVALİDE TUZLU KAHVE İÇTİ
Kaderin cilvesi ilk defa adaleti yerine getiriyordu. Damat’a verilecek olan tuzlu kahve kayınvalideye verilmişti. Herkes şaşkın ve kimse farkında değildi. Kayınvalideye verilen tuzlu kahve bir siyasi mesaj olabilir di?
Damat Merdan Ali Gürkan yaşamında farklı besinlerle yaşamını sağlayan ve tuz kullanmayan bir insan olduğundan, kahvenin bilinçli olarak verildiği düşünülse de gerçekte gelin kayınpederine bu kahveyi bilerek verdiği düşünülmemişti.
Adalet, tuzlu kahveyi kayınvalidenin içmesini sağlamıştı.
Tanrı ve melekler şahitti.
GELİNİN ELLERİ TİTRİYORDU
Gelin adayı Ecem Yıldırım’ın elleri titriyordu, uzun yıllar birlikte olduğu insan, aile gitmiş, sanki karşısında başka insan vardı. her adım bin kilometre eş değerdeydi,ürkek, çekingen ve korkak adımlar ile damada ulaştı. Gelin tuzlu kahveyi karıştırdığının farkında dahi değildi. Kendinde emin adımlarla ilerledi.
Cesaretini toplamış İçinden bir adım daha diyerek, artık bu iş bitti havasını bırakalı çoktan geçmiş, bin yıldır tanıdığı Merdan karşısında yabancı olmuştu.
Son bir adım daha yanaştı ve kahveyi damat’a verdi.
Damat, sakin, düşünceliydi.
Hayal ediyordu, ilk defa tuzlu bir kahve içeceğim. Beklide uzun yıllar yalandan pehriz yaptığım diyet bozulacak, Sarıgül havası bozulacak, tığ gibi delikanlılık beklide bu kahve ile son bulacaktı.
Düşündü!
Bir kahve ile pehriz bozulmazdı.
Çevresine yıllarca yutturduğu yalan ortaya çıkacaktı. Etrafta yabancı kimse yoktu. Rajon kesilecek durum yok, iki aile arasında ne olacak ki, düşündü, gelinin yüzüne baktı.
Damat aslında yan gözle annesini süzüyordu, annesi ilk kahvenin yudumundan almış ve yüzü ekşimişti.
UYANIK MERDAN ALİ
Damat rahatladı..
Gelin’e, güven verir edasıyla, gelinin tuzlu sandığı kahveyi aldı, Damat farkında, anne farkında, gelin bir dünya heyecandan habersizdi, Damat kahveyi aldı, gülümsedi. Gelin arkasına bakmadan damada yüzü dönük bir şekilde geri geri giderek tepsiyi sol tarafında bulunan sehpaya bıraktı.
Derin nefes aldı. Merakla bekliyordu!
Bir yandan sevimli gülüşlerini salıyor, diğer yandan tedirgin ve meraklı bakışları ile etrafı süzüyordu.
TUZLA BELKİDE BUZLA İLK TANIŞMA
Damat Merdan tuz kullanmaz ve bugün beklide yaşamın ilk adımı olacak olan büyük bir olayda tuzlu kahveyi içecekti, aklından binlerce düşünceler geçti.
Kıyamam ben ona..
Genç politikacı damat, dik, gururlu, önder, kararlı yapısı ile kahveye bir baktı.
Kahve yemenden değil Mehmet Efendi’dendi.
İçinden yemezler canım diye geçirdi. Ucuza mı gidiyoruz lenn..
Küçücük burnu ile kokladı, gözleri kahvenin onlarca taneli köpüğündeydi, binlerce yeminin, sözün, tuz direnişin mücadelesi vardı.
Damat kahveden ilk yudumu aldı.
Gelin, damat’ın tüm yaşamını biliyordu, tuzlu yemez, tatlı yemez, hamur işi yemez, ama yaşam için bir adım atılacaktı. Belki kırmayacak, belki katlanacak, belki yaşamında ilk defa razı olacaktı. İlk tepkiyi bekliyordu.
Tuzlu kahveden içecekti.
Damat’ta tuzlu bir kahve bekliyordu. Dudaklarından bir yudum kahve çektiğinde ilk olarak annesine baktı. Göz göze geldi ve içten sinsice bir gülümseme aldı, fincanı tabağa bıraktı ve onurlu, gurulu bir şekilde fincanda ki kahvenin her bir telvesi bir mutluluk ve huzur içinde boğazından geçerken, gözlerini karşısında oturan nişanlısına dikti ve gülümsedi.
Damat’a gelen orta kahveydi, annesi tuzlu olanı almıştı.
Birden annesine baktı.
Yan gözle Geline.
Uyanık..
Eyvallah…
YOK ARTIK..
Aile Büyükleri yüzükleri takıyor..
İki aile arasında yapılan nişan töreninde aile büyükleri yüzükleri taktılar.
“ÇOCUKLAR ÖLMESİN”
Nişan pastası evin küçük salonuna geliyordu. Pasta üzerinde bulunan havai fişekler yanmaya başladı.
Damat havai fişekleri görünce beyni vurulmuşa döndü, aklı giiti. daha dün “Çocuklar Ölmesin “ için mücadele ederken karşıdan yapılan direniş eylemlerinde kullanılan araçlar aklına geldi.
Düşündü, Bu olmamalıydı. İçi gitti…
Damat çok bozuldu. direniş mücadelemiz olan havai fişekler bir pastanın üzerinde burjuvanın temsili olarak kullanılmamalıydı.
NE YAPACAKLARDI, MOLOTOF MU ATSINLAR
Genç çiftler nişan pastasında parlayan havai fişekleri gördüklerinde mutluluk ve sevinç yerini içten duygusallığa bırakmıştı.
Yersen…
Devrimci, Utangaç, toplum içinde boynu kıldan ince, mücadelede lider olan insan birden yok olmuş, ince gülüşler, nazik tavırlar, lümpen davranışlar içinde, bir kere burjuva olsak ne olur edasıyla pastayı kesmeye hazırlanıyordu.
Kırk yıllık devrimci gitmiş, yerine nerde bana “Dom Prignon Şampanyalar”, nerede benim “ tost melba üzerinde siyah hazar havyarım” edasında üzerinde havai fişekler yanan pastanın yanına geldi.
Pasta özel olarak yapılmıştı.
Damat’a verilecek dilim “vejeteryen” olmalıydı.
Dikkat edildi.
BU KADAR MI AGBİ, PES YANİ
Sipariş verilirken dikkat edilmiş ve damada verilecek dilim, kocaman pasta üzerinde özenle ayarlanmıştı.
Pasta’nın üzerinde işaretle çizilmiş dilim vardı.
Pasta, Dünyanın en iyi pastalarını yapan “Cake Studio’ya ” sipariş verilmişti.
Damadın alacağı dilim özenle ayarlanmış, sadece o bölgede, hamur işi, çikolata,krema,tuzlu mamul yoktu.
Son “Osmanlı İmparatoru vatan haini Vahdettin’in kılıcı” Topkapı Sarayından getirilmiş ve damatla birlikte gelin’in birlikte tuttukları bedenlerinin yarı ağırlığındaki kılıçla pastayı kestiler.
II.WİLHELM’İN ÇATALLARI NERDE
II.Wilhelm’in altın kaplamalı İmparatorluk yemek takımlarının bulunduğu çatalar ile pastadan birer dilim aldılar.
Son Almanya İmparatoru II. Wilhelm’in “II. Wilhelm (doğum ismi: Friedrich Wilhelm Viktor Albert von Preußen, (d. 27 Ocak 1859, Veliaht Prens Sarayı, Berlin, Prusya – ö. 4 Haziran 1941, Doorn, Hollanda), son Alman İmparatoru ve Prusya Kralı. Annesi İngiltere Kraliçesi Kraliçe Victoria’nın büyük kızı, III. Friedrich’in karısı, Alman imparatoriçesi ve Prusya kraliçesi Prenses Victoria’dır. II. Wilhelm, böylelikle, İngiltere Kraliçesi’nin torunu, Victoria’dan sonraki İngiltere Kralı VII. Edward’ın yeğeni, Edward’ın oğlu Kral V. George’un da birinci dereceden kuzenidir.” Alman Protokol’u gereği tarihte II. Wilhelm hareketi olarak kabul ettiği gelenekler neticesinde pasta dilimi damat ve gelin adayı tarafından çatallarla bir birlerinin ağzına getirmesi ve zincir oluşturması ile yemesi sağlanacaktır.
BOĞAZINIZDA KALSIN EMİ…
Pasta dilimi. Çatalların 12 Eylül darbeleri gibi birbirine karışmış, ilk etapta kimin kime verdiği belli olmamıştır. 17-25 Aralık operasyonu sonrası gençler pastanın gerçek paylaşımını uygulamalı gördüğünden tereddütsüz bir şekilde altın çatallarda dilimlerin boğazlarına ulaşılmasını sağlamışlardır.
Resmi protokol sona vermiş ve küçük sarayda gerçekleşen nişan töreni iki aile arasında son bulmuştur, basının haberi yoktur.
Sarayın derin kulakları vardır.
İbrahim Müteferrika “an ve an haber almaktadır. Gecede nişan partisinde yaşananlar değil, ince ayrıntılar kendisini ilgilendirmektedir.
İz peşindedir.
KAÇIŞ YOK
İbrahim Müteferrika, son Alman İmparatoru ve Prusya Kralı. Annesi İngiltere Kraliçesi Kraliçe Victoria’nın büyük kızı, III. Friedrich’in karısı’nın altın kaplamalı, üzerinde elmas,pırlanta ve yakut parçalarından oluşan ve kısa süre önce kaybolan nadide çatal kaşık takımlarının derdine düşmüş bir dizi araştırma yapmaktadır.
Çatallar bu davette bulunmuş, bıçak ve kaşıklar nerededir?
Simas Gözlem muhabiri Nurhayat Şen’in saraydan vermiş olduğu bilgilere göre nişanı o gece yapılan Merdan ve Ecem çifti aileden habersiz olarak gecenin bir saati Simas sahillerinden uzun ince bir yol almışlardır.
Her iki aile gençlerinin eve dönüşlerini beklemekte ve ciddi kararlar aldıkları bu gece, yaşama yeni adım atılırken heyecana kapılmamaları için merakla eve dönüşlerini beklemektedir.
YOK ARTIK..
Damat Merdan Ali Gürkan’ın nişan daveti siyasi rakipleri tarafında ciddi ve önemle takip edilmiştir. Dünyanın en büyük müzesi “British Müzesi, Londra/İngiltere’den “ yok olan çatalların takibine düşmüşlerdir.
Ulusal ve yerel basın 01,Şubat 2016 tarihinde yapılacak olan Sarıyer Belediye Meclis Toplantısını beklemektedir.
İngiltere Devleti, Türkiye’de yaşanan bir ailenin nişan töreninde kullanılan tarihi eserlerin Dünya ulusal mirasının en büyük değerleri olduğu ve uzun süredir kayıp olan bu eserlerin yakın tarihte Türkiye’de kullanıldığı tespit edilmiş ve yerel bir operasyonda gerekli saygın ilişkiler korunarak 300 yıl sonra bir kere kullanılan bu nadide parçaların müzeye teslimi insaniyet namına beklemektedir.
KAMUOYU MERAK EDİYOR
Tarihi eserler nerede?
Derin arkeolojiye merak salmış ve bu amaçla kısa zamanda binlerce kitap okuyan ve araştırmalar yapan damat Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Merdan Ali Gürkan uzun zamandır kayıp olan Altın kaplamalı, elmas ve yakut döşenmiş, altın kasa üzerinde zümrüt işlemeli sandıkta bulunan II.Wilhelm’in tarihi eserlerine sahip midir.
BİR DİLİM DAHİ Mİ YOK?
İyi operasyon, Tebrik ediyorum. Mutluluklar
O Çatalın bir tanesine razıydım ama neyse..
Millet zevkinde biz çatalın derdinde.
Yuh be….
Bir çatal ulan..
MUSTAFA BALCI
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)