Son Dakika Haberler

SARIYERLİ GAZİLERİN KIBRIS ÇIKARMASI-3

SARIYERLİ GAZİLERİN KIBRIS ÇIKARMASI-3
Okunma : 1.405 views Yorum Yap

raufbey_3Kıbrıs’ta üçüncü günümüz, iyi değerlendirmek zorundayız. Program dolu, hiç birini kaçırmamak gerekir diye düşünüyorum. Daha önce gelip de göremediğim yerleri görecek eksikliğimi gidermeye çalışacağım. Geziye biraz da bu açıdan bakıyorum. Bu nedenle de heyecanlıyım. Akşamdan Em. Alb. Ahmet Kendigel talimatı vermişti. En geç 07’00 de kalkış, 07.45’e kadar kahvaltı ve 08.00 de otobüse binmiş olacağız. Bir de ikazı oldu; kahvaltıya gelenler valizleri ile gelsin, bir daha odalara çıkmak yok… İyi, pek âlâ… Emir emirdir uyacağız. Başka çaresi var mı?

kolordu_4 Otobüs hazır, yola çıkıyoruz. İki misafir daha var. Kıbrıs Gazisi Em. Alb. Orhan Ceylan  ve Ahmet Saatçılar…  Bugün rehberimiz yok, iki günlük anlaşma yapımlı her halde, tanıtımı kim yapacak soruları var kafamızda…  Hareket ettik, beş dakika gitmeden yol başında rehberimiz Eray göründü. El kaldırdı, durduk ve aramıza katıldı. İlk sözleri “Merhabalar, bırakamadım sizi, yine beraberiz” oldu. Bu iyi işte!

İlk uğrak yerimiz Kolordu Komutanlığı olacak…  Fazla gitmedik, geniş ve tenha sokaklardan ilerleyip Kolordu önüne geldik. Her şey hazır, hemen içeri aldılar bizi…  Kolordu Komutanı Korg. İsmail Serdar Savaş karşıladı bizi. Yanında birkaç Albay… Hepimize teker teker hoş geldiniz dedikten sonra bahçede hazırlanan kokteyl masalarına geçtik. Kafile Başkanımız Bel. Bşk. Yrd. İsmail Erdem’inmasasında Korg. İsmail Serdar Savaş, diğer masalarda ise albaylar var. Benim bulunduğum masada Alb. Aydoğan Budakçı!  Nasıl oldu da atladım, anlamadım diğer masalarda bulunan albayların isimlerini almadım.  Bir süre sohbet edildi subaylarla. “Ben Sayın Yüzbaşım” dedim, Suat, Hacı Mehmet ve HüseyinGülüştüler… Haklılar, erken öten horoz misali yanılmışım yüzbaşı değil albaymış Aydoğan Bey… “Albayım kusura bakmayın” deyip günah çıkararak rahatladım… Çaylar içildi, kurabileler yenilirken, hafif bir dalgalanma oldu ve Kolordu Kumandanı Korg. Sayın İsmail Serdar Savaş, Kıbrıs’ı özlü bir konuşma ile tanıttı. Tarihi süreç içinde Kıbrıs’ın Osmanlılarca nasıl alındığını, 308 yıl nasıl adada kalındığını, sonra daİngilizlere kiralandığını, I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından ilhak edildiğini anlattı.

kolorduSonra daRumların ada üzerindeki oyunlarına konuşmayı getirdi: Enosis için Yunanistan’ın Grivars’ı gönderdiğini, burada Rumları eğittiğini ve Kıbrıslı Türklerin üzerine saldırttığını anlattı. Kıbrıslı Türklerinde zamanla teşkilatlandığını ve direniş gösterdiklerini belirtikten sonra Ortak Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulduğunu ama yürümediğini 1963 den sonrada kanlı olayların devam ettiğini ve sonuçta 1974 de Türk Askeri adaya çıkarak Barış Harekâtını başlattığını ifade etti. Özlü konuşması sırasında “Tarihi yapana tarih anlatılmaz. Tarihi siz gaziler ve sizinle beraber çarpışırken şehit olanlar yaptınız. Siz olmasaydınız biz bugün burada olamazdık. O nedenle size bizim ve her Kıbrıs Türkünün şükran borcumuz var”.  Korg. İsmail Serdar Savaş bu konuşmayı yaparken aklıma ister istemez 20 Temmuz gecesi sabahının erken saatlerinde TBMM den çıkan Başbakan Bülent Ecevit’in basın mensuplarına yaptığı tarihi konuşması geldi:  “Biz aslında savaş için değil, barış için, yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Adaya gidiyoruz”. İşte Kıbrıs’a müdahale başbakanın bu sözleri ile başladı…

Korg. İsmail Serdar Savaş’ın konuşmasından sonra Sarıyer Belediye Başkanı Yardımcısı İsmail Erdem’de kısa bir konuşma yaparak “Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in selamlarını ilettikten sonra Sarıyerli Gazilere bir araya gelmelerini sağlamak amacı ile bir ofis yaptıklarını, her zaman kendilerine yardımcı olacaklarını” söyledi ve günün anısına Korg. İsmail Serdar Savaş’a Sarıyer Belediyesinin bir plâketini takdim etti.

kolardu_2Keza Gaziler adına da Em. Alb. Ahmet Kendigel de anı plâketi verdikten sonra Müze bölümüne geçildi. Her şeyi ile mükemmel bir müze… Müze de Rumlardan alınan silahlar, haritalar, planlar ve diğer eşyalar, savaşa katılan alay sancakları teşhir ediliyor, elbette ki savaş günlerine ait gazeteler, fotoğraflar, kolorduda görev yapan komutanların da fotoğrafları var. Müze gezilirkenKıbrıs Ordusuna mensup bir albaybilgi vererek bizleri aydınlattı.

Kolordu Komutanlığı çamlık bir orman içinde! Sadece iki üç yaşlı çam ağacı var. Diğerleri 1974 Barış Hareketinden sonra dikilmiş olmalı. Orman olan yerde hayat olduğu açık olarak görülüyor. Ziyaret toplu fotoğraf çekimi ile sonuçlandı.

raufbeyYine yollara düştük, Kıbrıs’ın ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın anıt mezarını ve TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) Anıtını görmeye gidiyoruz. TMT için mükemmel bir anıt yapmışlar. Anıtın etrafındaTMT’ na dahil olan Sancakların temsili bayraklara yer verildi. Bayraktar Sancağı, Magosa Sancağı, Mehmetçik Sancağı, Limasol Sancağı, Boğaz Sancağı, Erenköy Sancağı, Baf Sancağı, Yeşilırmak Sancağı, Serdarlı Sancağı, Larnaka Sancağı, Lefke Sancağı ve Lefkoşe sancakları…

raufbey_1  Anıtın önünde büyük bir mermer pano ve TMT AND’ı yazılı… Kafile Rauf Denktaş’ın mezarına geçince bende o tarafa yöneldim. Andı tam okuyamadım. Merhum Rauf Denktaş’ın mezarı mütevazı bir mezar… Oysa biz anıt mezar bekliyorduk! Hiç bir şey de israfa kaçılmamış. Sade ama bakımlı… Hocamız yine Kur’an-ı Kerim okuyup dua yaptı ve topluca fotoğraf çektirdikten kafile otobüse giderken ben yandakiTMT Anıtına gittim ve Anıtın hemen önünde bulunan Andı okuyup not almaya başladım. Ant da şöyle yazıyor:

dervis_4 “Kıbrıs Türkü’nün yaşayış ve hürriyetine, canına, malına ve her türlü anane ve mukaddesatına her yerde ve kimden olursa olsun vaki olacak tecavüzlere karşı koymak için kendimi Türk milletine adadım. Ölüm dahi olsa verilen her vazifeyi yapacağım, bildiğim, gördüğüm, işittiğim ve emanet edilen her şeyi……..” devamını yazmak kısmet olmadı, “Haydi gidiyoruz” denilince, ayrılmak zorunda kaldım. Ama Barış Tınay cep telefonu ile Andın fotoğrafını çektikten sonra “Sana göndereceğim” dediyse de unutuldu ve bu nedenle de andın tamamını yazmak kısmet olmadı… Her şey kısmetle değil mi? Demek ki kısmet değilmiş…

dervis_1  Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti Başkenti Lefkoşa’dayız. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu ziyaret edeceğiz… Hiçbir sıkıntı yok… Cumhurbaşkanlığı köşküne kadar gittik. Ne polis koruma ve ne de asker koruma? Hiçbir Allahın kulu yok… Sanki Cumhurbaşkanına değil, sağlık ocağındaki aile doktoruna gidiyoruz. Özgürlük, demokrasi, kişilere saygı, halkına güvenme buysa helal olsun, Kıbrıs’ta var… Biz de ne gezer…

İki üç hanım görevli, bir iki de erkek… Bahçede çalışan iki işçi! İşçiler binanın tam karışına uygun bir yere kaide yapıyorlar. Dr. Fazıl Küçük’le, Rauf Denktaş’ın büstleri konulacakmış… Harika, gerçekten ister…

Cumhurbaşkanlığı protokol salonuna alındık. Ama ne salon, eski ama temiz bir binanın en büyük salonundayız. Salonda göz alıcı hiçbir fazlalık yok. Limonata ikramı yapılırken salonun klima ile ısıtıldığı dikkatimizi çekti. Kıbrıslılar için kış ayı malum… Isı 18-20 derece arasında Kıbrıslılar için soğuk bir hava. Klima salonu ısıtınca kapatılması ricasında bulunuldu, klimalar kapatıldı.

dervis_2Salonda Basın mensupları ve Kıbrıs televizyonu hazırlık yaptıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu geldi. Kısa bir hoş geldiniz konuşmasından sonra gazilere “İyi ki sizler varsınız. Bugünleri Türk Ordusuna yani sizlere borçluyuz. Kıbrıslılar sizi unutmayacaktır. Sizlere sağlık, şehitlerimize de rahmetler diliyorum” dedikten sonra sorular sordu, yanıtlar aldı ve siyasi faaliyetleri anlattı ve “Arkada 40 yıl kaldı. O zaman gençtik, nüfus kâğıtlarımıza baktığımızda yaşlandığımız görüyor. Rum tarafı ile görüşmelerimiz var, devam ediyor ama henüz olumlu bir yere gelemedik. Önemli olan kazanımlarımızıkaybetmemektir, buna çalışıyoruz” dedikten sonra Sarıyer Bel. Bşk. Yrd. İsmail Erdem: “Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sarıyer Belediye Başkanımız Sayın Şükrü Genç’in selamlarını getirdim. Çok gelmek istiyordu ama yoğun çalışmaları nedeni ile gelemedi. Gazilerimizi unutmadık, unutmayacağız. Kendilerine yeni bir ofis tahsis ettik, birkaç gün önce açılışını yaptık. Sosyal çalışmalarımız arasında Gazilerimizi savaştıkları bu topraklara getirmek vardı. Onu yerine getirdik. Gazilerimiz savaştıkları bölgeleri gördüler, omuz omuza savaşırken şehit olan arkadaşlarını ziyaret ettiler. Çanakkale’yi ziyaretimiz, buradaki savaşın getirdiklerini daha iyi anlattı bize. Lütfedip bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim” diyerek, günün anısına plaketler takdim edildikten sonra Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu “Yakında seçim var…Müzakereler 40 yıldan beri devam ediyor, inşallah başarırız. Kıbrıs davası 1963 yılında dışlanmamızla birlikte başladı. 1974 de savaşa girildi ve Enosisin gerçekleşmesi önlendi. İnsanoğlu hep beklendi içindedir. Ekonomik, siyasi ve sosyal bakımdan herkesi memnun etmek mümkün değil. Ama devlet hayatı bu devam eder, demokrasi diyoruz, o zaman bekleyeceğiz” dedikten sonra Sarıyerlilere teşekkür ederek görüşmeye son verildi…

Ziyaretler devam edecek, Lefkoşe yollarında dolaşıyoruz. Ana cadde üzerinde gördük devasa Kıbrıs Merkez Bankası binasını. Rehberimiz Eray’ın sesi duyuldu: “Dünyada içinde parası olmayan tek merkez bankası Kıbrıs Merkez Bankasıdır” diyerek espri patlattı. Araştırmadım, belki de söyledikleri doğrudur.

sehit_mbSaat 11.20 de Kıbrıs Şehit Aileleri Derneği’ne ziyarete gidildi. Tek katlı, dört beş odalı temiz bir bina… Şehitlerin resmi asılmış duvarlara… Yüz elli, iki yüz şehit fotoğrafı bir panoda… Hemen Mustafa Balcı’nın sesi duyuldu! “Ben şehit olmuşum. İşte İsmail Mustafa Balcı!”.  Oraya yöneldik doğru, sadece ön isim olan İsmail fazlalık…  Kıbrıs savaşında şehit olan Türk Askeri ile Mücahitlerin tek tek isimleri, resimleri duvarlara asılmış. Katliama uğrayan sivil halk, çoluk-çocuk, kadın-kız, yaşlı-genç hepsinin isimleri ve resimleri var.  İçi burkuluyor, kini artıyor insanın bütün bunları görürken.

Dernek Başkanı Ertan Ersan yardımcısı Nevin Erdoğan ile geldiler. Ertan Bey Dernekle ilgili kısa bir bilgi verdikten sonra konuşma yaptı. Konuşmasında “Şehitler haftasında sizi aramızda görmekten mutluluk duyduk. 24 Aralık-31Aralık tarihleri bizim şehitler haftamızdır. Biz dernek olarak taraf tutmayız, kimse ile her hangi bir bağımız, bağlantımız yok. Tüzük gereği olmazsa olmazlarımız var; derneği yaşatacağız bu olmazsa olmazımızdır. T.C. yani Anavatana bağlıyız, Atatürkçüyüz, Bayrak sevgimiz, KKTC olarak bağımsızlığımıza bağlıyız bunlar olmazsa olmazlarımızdır. TSK olarak sizler gelmeseydiniz bugün biz olmayacaktık. Kıbrıslı, kadın erkek herkes gazidir.

sehitBen 16,5 yaşımda asker oldum ve tam dokuz yıl mücadelenin içinde bulundum, sonuç bekledik. Allah rahmet eylesin Ecevit, Erbakan ve Turan Güneş’in büyük uğraşları, TSK. leri daha doğrusu Anavatan bu günleri bize sağladılar. Özgürlük hiçbir şeyle ölçülemez, bunu da Anavatana borçluyuz. Müthiş katliamlara şahit olduk. Çok şehit verdik. Halkımızı öldürüp kuyulara attılar127 şehidi böyle bulduk400’den fazla kaybımız var. Devamlı ilgililerle, Kayıpları Bulma Komitesi ile temastayız… Kıbrıs Devleti kuruldu Makarios Cumhurbaşkanıoldu. Fazıl Küçük de Yardımcısı oldu ama üç yıl devam etti. Yoktan yere Rumlar olay çıkardı. Okulda öğrencilerimizi vurdular. 21 Aralık 1964 gecesi saldırdılar 103 köyü yaktılar30 bin Kıbrıslı göçmen oldu.Bu konularda sürekli konferanslar veriyorum. Şimdi ekonomik sıkıntı çekiyoruz, ancak herkes bu sıkıntıyı çekiyor. Ama ortada özgürlük var. Özgürlük cenne, biz bunu şaşıyoruz. Güney Kıbrıs’ta büyük sorunlar var, müthiş ekonomik sıkıntı içindeler. Bir ara buradan oraya çalışmaya gidenler vardı, şimdi yok, kimse gitmiyor, iş yok, güç yok, para yok. Güneyde Türklere her türlü çirkefliği yapıyorlardı. Mehmet Ali Talat’a da çok yaptılar ama o konuşmuyor. Allah razı olsun TSK den, Anavatan unutmadı bizi, özgürlüğümüze kavuştukBize yıllarca İngiliz marşını söylettilerBarış hareketinden sonra İstiklal marşımızı söylüyoruz. Özgürlük bu… Bize Rumlar şarkı çalarlardı “Bekledikte gelmedin….” diye. Kahrederdik duyduğumuz zaman, bizimle dalga geçerlerdi. Şimdi onlar gelsin bakalım… İnat mı inat! Beş parmak dağlarına dünyanın en büyük bayrağını yaptık. Tam 15 futbol sahası büyüklüğünde, uzaydan görünen tek bayrak o dur. O bayrağı kaldırın diyorlar. Her görüşmede bunu ileri sürüyorlar. Gelsin kendileri kaldırsın bakalım nasıl kaldıracaklar…

Konuşma sonunda bir Kıbrıs Bayrağı getirildi, fotoğraflar çekildikten sonra, Ertan Bey şu bilgiyi verdi:197 çocuk, 2 tane ana karnında doğmayan bebek, 119 genç, yaşlı kadın, 270 yaşlı erkek (yaşları 60 ve daha fazla), 713 yaşları 18 ila 45 yaş asında erkek, 509 Mehmetçik şehit verildi. Sadrazam köyünden bahsedeyim. Bir Rum Türk arkadaşını çağırır, kendisine iş vereceğini de söyler, o da hanımı ve çocukları ile gider. Rum evine misafir gelen bu aileyi hunharca öldürüp kuyuya atar… Bu Rum aradan 50 yıl geçtikten sonra yani yaşlı halindeyken, duyduğu vicdan azabı sonucu itirafta bulunur ve aileyi nasıl öldürdüğünü anlatır. Hemen harekete geçtik, söylediği yere gittik ve kuyular mevkiinde şehit edilen aileyi bulduk. DNA testi yüzde doksan doğru çıkacak, gelen haberler öyle, bekliyoruz…” diyerek konuşmasını sonlandırdı. Sarıyer Bel. Bşk. Yardımcısı İsmail Erdem “Bu topraklar kolay elde edilmedi, onlarca mücahit, onlarca sivil asker şehit oldu, gazi oldu ama sonuç iyi oldu, özgürlük geldi” dedikten sonra anı plâketini takdim ettikten sonra Kıbrıslı Şehit Aileleri Derneğinden yolcu edildik.

pervin_2Özenle tespit edilmiş ve rezervasyonu yapılmış bir lokantadayız. Biyer Lokantası hayli isimli bir lokanta… Kemali afiyetle yemeklerimizi yedikten sonra son ziyaret edeceğimiz yer olan Lefkoşe Emniyet Müdürlüğüne yollandık.  Belki de Kıbrıs’ın en büyük resmi dairesi bu bina… Ana kapıdan girdik, kapıdaki polis görevlisi bekleyin dedi, her halde haberleri yoktu. Ahmet Saatçiler devreye girdi, “Bekleyin” dediler…Hacı Mehmet ile giriş bölümünde kaldık. Polisle sohbet ettik. Polisin biri, Sarıyer’de Polis Moral Eğitim Merkezinde Sarıyer ile ilgili kitap okudum” deyince Hacı Mehmet beni göstererek “Hacı ağabeye sor” dedi… Polis bazı şeyler sordu anlattım, tatlı bir şivesi var… Çok beklemedik içeri alındık… Zemin kattan bir üst kata çıkınca müthiş bir görüntü ile karşılaştı. Kocaman bir alan o kadar güzel düzenlenmiş ki hayret etmemek elde değil. Bu katı mükemmel bir müze yapmışlar. Osmanlı döneminden günümüze kadar giyilen giysiler, kullanılan tabancalar, coplar, düdükler, motosikletler teşhir ediliyor, belli ki spor kulüpleri de var yüzlerce kupa, şilt teşhir ediliyor. Gıpta ile izleyerek bir üst kata çıktık ve toplantı salonuna alındık.  Birkaç dakika içinde tertemiz giysileri içinde Emniyet Müdürü geldi. Kadın olduğunu hiç düşünmemiştikİsmi Pervin Gürler. Herkese teker teker hoş geldin dedikten sonra U şeklindeki masanın ortasındaki yerini aldı. Yanında yardımcısı Süleyman Bey ve Kafilemiz Başkanı İsmail Erdem Bey… İsteyene çay, isteyene su ikram edildi ve bir de birer adet de ceviz reçeli (tek bir ceviz)… Ceviz reçelini bilmeyenler de tadına bakmış oldu…

pervin_1Pervin Hanım, gazilere hitaben Kıbrıs için gösterdikleri gayret ve verdikleri emek nedeni ile teşekkür ettikten sonra “Ben çok duygusalım. Verilen mücadeleyi unutamıyorum. İnanın sizler olmasaydınız bizler de olmazdık. Bu nedenle çok önemli bir görevi yerine getirdiğiniz için hem de bizi ziyaret ettiğiniz için mutluyum, teşekkür ederim…”

Sarıyer Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Erdem “Sarıyer’de 69 gazimiz var. Hepsini getirmek mümkün olmadı. İleride onları da getirebilir, daha sık temasta bulunabiliriz” dedikten sonra anı şildini takdim etti. Emniyet Müdürü Pervin Gürler de Kıbrıs’a özel el işlemeli bir şilt takdim etti.

Genel Müdür Pervin Gürler “Biz esarette yaşadık, ben ve benim gibiler, bizim yaştakiler ilkokulu gaz lambaları altında okuduk. Rumlarda elektrik vardı, bizde yoktu. Allaha şükür sayenizde şimdi her şeyimiz var. Olaylar başladığında ben 17.5 yaşında altı aylık polistimBaf’ta görev yapıyordum esir aldılar beni… Genç bir kız, öldürecekler diye bekliyorum.  Bir şey yapamıyorsunuz. Bir ara kurtuldum ellerinden, nişanlımı buldum. Kaçmam gerekir, bir yorgan ya da battaniye getir dedim. Bulamamış olacak, arabanın altına girip saklandım, araba ile kaçtık, ben eksozdan yanıp, yanıp piştim ama özgürlüğe de kavuştum…. Olaylar yaşandı, savaşları gördük, Allaha şükürler olsun bağımsızlığımızı aldık… Türk’üz, oğlum Türk gelin alıp geldi Bakırköy’den. Ona şöyle söyledim: “Bak oğlum, memleketini, şehrini, anasını, babasını, kardeşlerini, işini gücünü bırakıp sevdiği insan olan senin peşinden buralara geldi.  Ona sahip çıkman gerekir. Onu üzecek, kıracak hiçbir şey yapmayacaksın, aksi halde, kendine güvenemiyorsan vazgeç evlenme. Peşinden buralara kadar geldiğine göre o bize emanet…” Oğlum da iyi gelinimde! Gelinimden çok memnunum. Gelinimde bizi ve Kıbrıs’ı sevdi. Görev aldığımdan beni ziyarete gelenler oluyor, her gün bir iki kişi, ilk defa böylesine kalabalık bir grup ziyaretimize geldi, beni ve emniyet teşkilatımızı onurlandırdığınız için size teşekkür ederim.”

Emekli Alb. Orhan Ceylan ‘ın “Türkiye’nin daha çok yardım etmesi gerekir” sözlerine, “Türkiye yeteri kadar hatta fazlası ile yardım ediyor” diye cevap vermesi üzerine ben söz alarak:

“Basından okuyoruz, bazı gençler Türk askeri çekilsin, işgalciler gitsin gibi sözler ediyorlar. Hatta bağırıp çağırıyorlar. Bunlar 18-25 yaşları arasında gençler. Bunlara durum anlatılamaz mı?”

“Haklısınız, onlar olayın farkında bile değiller, birileri tarafından kullanılıyorlar. Elbette ki öğretilmesi gerekir. Ama Annan Planı kabul edilince okullardan Türk Milliyetçiliği, Atatürkçülük gibi Türklüğü,  dayanışmayı, vatan, bayrak, ulus sevgisini öğretecek dersler kaldırıldı. Bizim taraf bunauyuyor ama Rumlar uymuyor, her türlü şeyi yapıyorlar” dedikten sonra izin isteyerek kalktık. Sayın Genel Müdür Pervin Gürler dış kapıya kadar bizleri ağırladı, kapı önünde bir de anı fotoğrafı çektirdikten sonra şehir içine yollandık. Zira tarihi mekânlar var gezilecek, namazlarımızı da kılacağız.

han_1Mücahitler Çay Bahçesi önünde arabadan indik ve yürüyerek Selimiye Caddesine gittik. Mezarını uzaktan gördüğümüz Dr. Fazıl Küçük’ün Müzesine gideceğiz, çünkü Dr. Fazıl Küçük çok önemli bir isimKıbrıs için. TMT nin ilk başkanıKıbrıs davasını 1948 lerden bu yana taşıyan adam, Türk Cemaati başkanıilk Cumhurbaşkanı yardımcısı… Ama ne yazık ki Müzeyi kapalı bulduk.

İstanbul’da Beyazıt Meydanında yapılan ilk Kıbrıs Mitingine CHP Sarıyer Merkez Ocağı Gençlik Kolu ve Ocak Yönetim Kurulu olarak tam kadro katılmış ve pankart taşımıştık. Yılı 1959 olmalı. “Ya Taksim Ya Ölüm” diye bağırmış, Dr. Fazıl Küçük’ün konuşmasını dinlemiştik. Anılardan silinmez ki, kaç gün öncesinden beyaz Amerikan bezi üzerine “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak” yazısını yazmış, devamında“Ya taksim ya ölüm” ibaresini koymuştuk. Kırmızı boyanın içine, kanlarımızı karıştırmış, böylece kanlarımızla yazdığımızı göğsümüzü gere gere söylemiştik!

Neyse yolumuza devam edelim. Selimiye Camiindeyiz. Osmanlılardan önce St. SophiaKatedraliydi bu muhteşem bina… Kapalı alanı 1500 kişi alıyormuş. Acele abdestlerimizi aldık. Em. Alb. Ahmet Kendigel öne çıkıp imamlık yaptı, takıldım kendisine “Anladık subaydın kumandandın, şimdi emeklisin ama yine öne geçtin imam oldun, imam kumandan demektir Haklısın.” Ya duymadı ya da yanıt vermek istemedi.

han_2Önemli yerlerden biri de Büyük Han’dı. Burayı da gezip gördük, içindeki kafeteryalar, küçük büfe ve lokantalar hayli kalabalıktı. Buradan çıkıp sınır kapısına gittik. Yüzlerde Güney Kıbrıslı Rum vatandaş pasaport kuyruğunda… Pasaportunu alanlar Türk tarafına geçip alışveriş yapıyorlar. Türk tarafı ucuz ve ne ararlarsa bulabiliyorlar. Gazilerimizden bir kısmı gidip kapı önünde fotoğraf çektirelim dediyse de “Tahrik etmeyelim” diyen Gazi Alb. Ahmet Kendigel’in önerisi üzerine bu istekten vazgeçildi.

Artık yolcu yoluna gerek önce akşam yemeği sonra Ercan Hava Limanına hareket uçağımız saat 21.40 da… Havalimanında ufak tefek alışverişimizi yaptık. 35 dakika rötarlı geldi uçağımız.  Ancakİstanbul’dan gelen haberler iyi değil. Fırtına, yağmur ve kar… Hayırlısı…

Uçaktan indiğimizde buz gibi bir hava ile karşılaştık. Rüzgâr ve yağmur… Gece geç vakit  evlerimize vardık ve böylece bir geziyi de sonlandırmış olduk..

dervis_5Yazıyı bitirdik ama bir anaktodu aktarmak görevim diye düşünüyorum. Şimdi kim anlattı tam hatırlamıyorum ama Girne Belediye Başkanı Nidai Bey anlatmış gibi geliyor bana! Değilse de sorun değil, bir başkası anlatmış olur:

Kıbrıs Barış Harekâtı sonuçlandıktan sonra Türkiye’nin bazı bölgelerinden aileler getirilerek değişik bölgelere iskân edilmişler. Trabzonlu bir aileye de Girne de büyükçe bir ev verilmiş… Evin kadını kolları sıvayıp evi düzenlemeye başlamış. Kıyamamış evdeki eşyalara, evin Rum sahibinden kalan ne varsa yatak-yorgan, kap-kaç veya diğer şeyler, hepsini odanın birine bir güzelce yerleştirmiş ve kapısını kapatmış. O odayı kullanmamışlar bir daha. Aradan yıllar geçmiş iki taraf anlaşmış ve karşılıklı gidip gelmeler başlamış… Bir gün Trabzonlu Hanım kapının çalındığını duyunca, kapıya çıkmış ve gördüğü hanıma “Kimi arıyorsunuz?” diye sormuş. Gelen kadın utana, sıkıla “Bu ev bizim evimizdi, benim doğduğum ev… Güney Kıbrıs’tan geldim, özledim evimizi, görmek istedim, o nedenle geldim” deyince, Trabzonlu Hanım kapıda durma içeri gir” diyerek kadını eve almış ve bir de kahve yapıp ikram ettikten sonra, gel demiş ve kapalı tuttuğu odaya götürmüş, kapıyı açıp, “Ben eve geldiğimde bunları gördüm, atmaya kıyamadım hepsini sakladım, bunlar sizin” demiş. Gelen kadın çok duygulanmış, mutlu olmuş ve teşekkür ederek ayrılıp gitmiş. Bir süre sonra tekrar gelmiş ve “Evi satın almak ister misin? Ev bizim tapulu malımız” demiş. Trabzonlu Hanım “İsteriz” deyince kadın, her hangi bir ücret talep etmeden muameleleri yapıp evi yeni sahibine bağışlamış. Duyduğumuz, anlatılanlar bu, yalansa bizden sadır olmuş değil, bu böyle biline

+    +   +

Yazan İbrahim Balcı

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)