Son Dakika Haberler

ASİMETRİ

ASİMETRİ
Okunma : Yorum Yap

Bay Dekart’ın (1596-1650) özgürlük alanına dahil ettiği zihin ukalalık yapıp, bana ne-bana ne ben de beden gibiyim, zorunluluk yasalarına tabiyim deyince ipin ucu kaçtı. İpin ucu kaçınca ne oldu? Özgürlük nasıl bir şeyse kapitalizmin ağzında naneli çiklete döndü. Çiğneyip- çiğneyip patlatıyor, ağzım nane kokuyor diye de hava atıyor.

Bay Thomes Hobbes (1588-1679), İngiltere’nin karışık ortamının acılarına tanık olduğundan Leviathan’ı yarattı. Bir bakıma Platon’un(MÖ. 424-347) Devleti yazarken, öğretmeni Sokrates’i demokrasinin ölüme mahkum ettiğini unutamadığı gibi o da içinde bulunduğu olayların etkisi altındaydı. “İnsan insanın kurdudur” dedi Hobbes. Ve “herkesin herkesle savaşı” çıkarımına varınca bu savaşa son verici olarak eski ahitteki Levithan’ı simgeleştirip bir devlet yapısı önerdi. Bir bakıma referansı olarak Machiavelli’nin (1469-1527) “Prens” ini seçtiğini söyleyebiliriz.

İnsan insanın kurdudur doğru önerme olsa bile devlet devletin kurdu olamaz mıydı? Eğer öyle olmasaydı, iki dünya savaşı dahil savaşların varlığını nasıl açıklayabiliriz?

Ne demektir zihnin zorunluluk yasalarına tabi olması? Bu, eğer ile başlayan her şeyin bir şekilde anlaşılır biçimde kontrol edilebileceği anlamına gelir. Buhar makinaları böyle çalışır, El- Cezeri’nin (1153) abdest alma makinası da öyle, buzdolapları, klima cihazları, aptal ya da akıllı cep telefonları da öyle… Bir mezheple diğer mezhebin taraftarları kesin olarak birbirlerine karşıysa orada tıkır-tıkır işleyen bir makine mümkün olur. Medeniyete tek dişi kalmış canavar diye samimi olarak inanıyorsan, al sana makine… O makine, bin dokuz yüz yirmili yılların Afganistan’ında modernleşme hareketi başlatan, kız mektepleri açan Amanullah Hanı da halleden makinedir.

(*)Hintli casus Mustafa Sagir olayını bilir misiniz? Karakol cemiyetini Hint Hilafet Komitesinin temsilcisi olduğuna inandırarak, Hintli Benam-ı Alem Ebülfazl Abdülmennan Efendinin gönderdiğini öne sürdüğü bir sancağı Mustafa Kemal’e vermek üzere Ankara’ya kadar gelen… Sözüm ona Hint Müslümanlarının topladığı milyonlarca altınlık yardımı da Anadolu’ya ulaştıracakmış! Sonradan onu yargılayacak olan İstiklal mahkemesi Başkanı Topçu İhsan Bey (Eryavuz) Mustafa Kemal’in şüphesini şu sözlerle kendisine ilettiğini söyler: “ Kendileri, evvela İstanbul’a geliyorlar. İngilizler bu seyahatten haber alamıyorlar. Sonra hayırlı bir tesadüf eseri, İstanbul’daki gizli teşkilatımıza mensup zabitlerimizle temas ediyorlar, yine hayırlı bir tesadüf, kendisini, bizim teşkilatımızın merkezlerinden birinin karşısındaki eve misafir ediyor. Biz İstanbul’a teşrifini bu yoldan öğreniyoruz. Doğrudan doğruya, İnebolu yolundan Ankara’ya gelmekte tehlike görüyorlar. Bulgaristan’a geçiyorlar, Varna’dan İnebolu’ya doğru yola çıkıyorlar, fakat ilk defa aksi bir tesadüfle yolda bir Yunan torpidosu kendisini yakalıyor, İstanbul’a getiriyor, İngiliz makamlarına teslim ediyor. Yine iyi tesadüfler başlıyor: İngilizler, Hint Hilafet Komitesinin bu çok mühim şahsiyetini tanımıyorlar ve serbest bırakıyorlar! Kendileri bu defa doğrudan doğruya İnebolu’ya geçiyorlar. Kemalettin Sami Bey de bu mühim şahsiyetin yol arkadaşlığını yaparak Ankara’ya getiriyor. Şimdi, bütün bu güzel tesadüflerin neticesi olarak aramızdadırlar. Bu kadar çok ve birbirini takip eden tesadüflere ne dersin? İhsan beyefendi, bu zat şüpheli kişidir. Zannediyorum ki neticede mahkemenizin önüne çıkacaktır.” Bu Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu… (Selçuk Parsadan’ın ses taklidiyle kandırarak örtülü ödenekten Para sızdırdığı Tansu Çiller gibi başbakanların olduğu bilgisine vakıf olunca o zor koşullar altında bile makineleşmeyen Mustafa Kemal’i takdir etmemek olası olmasa gerek.) Mustafa Sagir’in yazışmaları gizlice gözden geçirildi. Kimyevi bir bileşimle yazılmış yazıları deşifre edildi. Son mektupta “Şeyh Sünusi Ankara’da mıdır? Kendisinin orada şeyhülislamlık makamına getirileceğini haber aldık. Doğru mudur? Bağdatlı İzzet’ten haber alamadık. Kendisi nerededir? Mustafa Kemal Paşanın oturduğu yerle muhafızlarının bulunduğu yer arasındaki mesafe ne kadardır? Mustafa Kemal paşanın şoförü hangi millettendir? Irkı nedir? Nerelidir? Ara sıra gezmeye çıktığı zaman hangi yolu izler? Geçeceği yerleri kendisi mi belirler, şoförüne mi bırakır? Bindiği otomobilin markası ve modeli, projektörlerinin kuvveti nedir?” gibi İngilizlerin yönelttiği sorular vardı. Mustafa Sagir 24 Mayıs 1921 sabahı Karaoğlan çarşısında İngiliz ajanlığı yapmaktan asıldı. Mustafa Sagir, sorgusu sırasında başarı ile sonuçlanmış Logman vilayetinde av gezisi yapmakta olan Afgan Emiri Habibullah Han suikastı (1919)planını da bizzat hazırladığını söylemiş. İlginç değil mi?

Levithan ne demektir? Eski ahidin Eyüp bölümünde okudum, sonuç olarak “bütün gurur oğulları üzerinde o bir kraldır.” Der. Bütün gurur oğulları kim? Gazetecilikte haberle ilgili atlama olmasın diye bir kural vardır:5N 1 K. Ne? Ne zaman? Nerde? Neden? Nasıl? Kim? Şimdilerde haberleri bu pencereden izlemek olası değil, niye değil?

Çocukluğumda Eminönü’nde Yeni Caminin biraz ilerisinde bir seyyar satıcı hıyar soyma makinesi satıyordu. Makineler hep ilgimi çekmiştir, tabi bu makineleri kullanarak hayatını kolaylaştıranlar da… Zihnin de makinelere malzeme olacağını çok sonraları fark ettim. Fark ettim ki, dünyada salak uslarla asalak uslar var. Asalak uslar geçimlerini salak uslardan sağlar. Ha hıyar soyma makinesi ha insan soyma makinesi, sonuç olarak ikisi de aynı prensiple çalışıyor. Mesele Levithan kim?

İrfan Kaban
*Paragraftaki bilgiler Alpay Kabacalı’nın Türkiye’de siyasal cinayetler adlı kitabının 1993 birinci basımının 211-215. Sayfalarından alıntıdır.


i.k.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)