Son Dakika Haberler

Gölge Etme!

Gölge Etme!
Okunma : 1.865 views Yorum Yap

Gölge Etme! Rakı bardaklarımızı Cumhuriyet’in 97. Yaşına deyip tokuşturduktan sonra masada tam karşımda oturan Mikro Sol’u izlemeye başladım. Rakısını yudumladıktan sonra her zaman olduğu üzere şalgam suyu dolu bardağa uzandı. O rakısını hep şalgam suyuyla içerdi. Bunun da kendince bir açıklaması vardı: “Beyaz-kırmızı” Derdi. “Bayrağı dalgalandırıyorum. Bayrak ülkenin bağımsızlığını anlatır, rakı ile şalgam ise benim özgürlüğümü…” Bu yanını bildiğimden ve biraz da konu açılsın diye sorumu patlattım:

“Sen de kendini Boğazın kıyısında rakısını yudumlarken memleket üzerine ahkam kesenler sınıfından görüyor musun?”

Mikro Sol, şalgam suyunu yudumladıktan ve zoraki gülümsedikten sonra sorumu yanıtladı: “Eşek hoşaftan ne anlar?” Bu yanıt gülüşmemize neden oldu. Hatta Natürel lakaplı arkadaşımız uzunca bir kahkaha patlattıktan sonra, kahkahasını “Nerdeyse boğuluyordum” demek için bitirdi. Eğer Cebir, “ne demek istedin?” demeseydi büyük olasılıkla konu değişecek, farklı mecralarda akabilecek, bizlerse niye güldüğümüzü bilmeden gülmüş olacaktık. Hele Natürelin kahkahası alkolün etkisine verilecekti… Ancak öyle olmadı, Mikro Sol cebinden telefonunu çıkartarak Google da bir arama yaptı.

“Bakın! Türk Dil Kurumu sözün açıklamasını nasıl yapmış? Ne diyor? Bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, değerini biçemez anlamına geliyor diyor. Yani neymiş? İnce, güzel şeylerin zevkine varamayan bilgisiz, görgüsüz kimselerden masamızı sakınmamız gerekiyormuş…”

Natürel, “Mikro Sol haklı” Dedi, “Boğazın kıyısında arkadaşlarla oluşturduğumuz rakı masasındayız. Rakı masasında, yemekte konuşulmaz(!) düsturu geçerli değildir. Aksine, rakı masaları sohbet edilsin diye kurulur. İnsan sohbetleriyse bir kültür alışverişidir. Rakıya bindirilen bunca vergi Allah vergisi değil ya, niye masada siyaset konuşmayalım ki?”

Mikro Sol, beklediği tepkiyi almış olmanın verdiği hazla, “Kültür! Sorun kültür meselesinde, ezilenlerin kültürünü ezenler sabote etmek için can atarlar, ipe sapa gelmez uydurma kurallar icat edip bir kültürü utanç duyulacak hale dönüştürmek isterler, çünkü onlar ezenlerdir ve ezilenler onlar için nesnedir. Ezenlerin işi kural koymak, ezilenlerin işiyse o kurallara uymaktır diye düşünürler. Hazırla vekil listeni seçelim, hazırla belediye başkanı ve meclis üyeleri listesini, biz seçelim, hadi bunları anladık da bizi rahat bırak, hiç olmadı rakı içmeyi ve masamızdaki sohbetin konusunu da kurallarını siz koymadan kendimiz seçelim. Olmaz! Burunlarını her şeye sokacaklar, sokmak istemeseler bile ne yapsınlar burunları uzun, olur olmaz her yere uzanıyor, ellerinde değil her aşın içine giriyor. Bu burun bir onlarda var bir de Pinokyo’da…” Sözünü bitiren Mikro Sol “Hadi” Dedi bana, “Şu Ay Altında şiirinden bir tık oku da bir dinleyelim.

“Nasıl da hani? Ay vurmuş gün gibi,
Karanlığın üstüne bir hışım yürür gibi…
Açmışız yeni rakı, içmişiz biz içmişiz,
Kaç sökmez şafaktan ay altında geçmişiz?”

“Evet,” Dedi Natürel. “Sökmeyen şafaklardan ay altında geçmemize de taş koyuyorlar, yok içkiliymişiz, yok sarhoşmuşuz, kendilerini ayık sanıyorlar, oysa kış uykusundaki kaplumbağa gibi bunlar. Hem biliyor musunuz? Sırf hava olsun diye su kaplumbağasını evdeki akvaryumda besleyen birçok kişinin kışın öldü diye uyuyan kaplumbağasını gömdüğü bile vakidir. Bunlar çokbilmişler takımından, ötekisi neydi? Ukalalar familyasından…”

“Bilinç, geçmişe aittir.” Dedi Mikro Sol, Şimdi onu kullanabilirsin ancak yarın kullanamazsın, çünkü yarına şimdinin bilinci de ilave olacaktır.”
“Yahu Mikro Sol, senin karşı devrimle ilgili bir lafın vardı” Dedi, Cebir “O nasıldı?”

“Karşı devrim, gericileşen devrimciler tarafından gerçekleştirilir.”

“Bir de Diyojen ile ilgili bir anlatımın vardı?

“Kinik Diyojen! Ben Kralım diye büyüklen İskender’e insanlar beni de köpek diye çağırıyorlar der. Yani unvanları insanların verdiğini anlatmak ister. Her şeye sahip olduğu kanaatindeki İskender’in ne dilersen dile benden deyişi üzerine de güneşi gösterip, senin mi diye sorar. Olmadığı yanıtı üzerine de gölge etme başka ihsan istemem der.”

Bu aşamada, kadehlerimizi niye masamıza gölge etme başka ihsan istemiyoruz diyerek kaldırdığımızı umarım anlamışsınızdır.

İrfan Kaban

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)