Son Dakika Haberler

Hayal Değil – XX

Hayal Değil – XX
Okunma : 1.401 views Yorum Yap

Hayal Değil: Koronavirüs salgını ile her yer çalkalanırken, gecenin geç
vaktinde açıklama geldi. 48 saat sokağa çıkma yasağı. Cuma gecesi
24.00 başlayacak… Hürya bütün herkes nevale alabilmek için sokağa
fırladı. Fırınlar, marketler, büfeler, bakkallar önünde kuyruk,
millet bir birini çiğnercesine alış veriş yapıyor. Bir saat içinde
bütün marketlerin rafları boşaldı ve millet eve kapandı. Bu demektir
ki önümüzdeki 48 saati evde geçireceğiz. Hastalar, hasta olanlar, ilaç
alması gerekenler ve diğer acil işler için görevli olanlar ışında
sokağa çıkan olmayacak. Evde kalmayı tabii ki kabulleniyor ve
anılarımızı yenden gözden geçirerek, bir kısmını okurlara aktarmak
için sayfamıza dönüyoruz:

Büyük bir hata yaptım. İ.Ü.Orman Fakültesinde çalışırken. Bbizim
kürsüde III. Sınıf listesi kare çizgili bir deftere yazılır ve kürsüde
okutulan derslerde öğrencilerin aldığı notlar bu deftere yazılır. Hem
de 1934 yılından beri. Öğrenci, Orman imtihanına girebilmek için
hiçbir dersten takıntısı olmaması gerekir. Hoca sınav yapar, sınav
fişine not verir (Girmedi, Orta, İyi P. İyi) şeklinde. Öyle bir zaman
geldi ki sınav kâğıtlarını işlemeyi unuttum, aylar sonra aklıma geldi
ve işlemeyle başladım. Bir de baktım ki 3949 No.lu öğrenci K. A.
bizim derslerden birine geçmemiş ama Orman sınavına girmiş ve mezun
olmuş. Nasıl olur? Telaşlandım! Benim hatam… Orijinal not fişine
“Girmedi” yazmasına karışın öğrenci bürosuna gönderdiğim fişe “Orta”
yazmışım ve öğrenci mezun olmuş. Hemen Öğrenci bürosuna telefon ettim.
Şef Behiye hanıma söyledim… İki dakika sonra Ayyyy diye bir ses ve
telefonun elinden düşürken çıkardığı ses. Hemen öğrenci bürosuna
gittim. Behiye Hanım bayılmış. Kendine geldi, arşivden not fişi ile
protokol kâğıtlarını çıkardı. Not fişinde “Orta” yazarken prorokol
kâğıdı yok. Yani sınava girmemiş ve hiç yoktan adam mezun olmuş.
Prof. Dr. Şeref Nuri İlkmen’e söyledim. Dinledi ve “Adam mezun oldu
bir şey yapamayız ama sen hatayı kendin bulduğun ve bana anlattığın
için teşekkür ederim. Yarın Fehim Bey (Fırat) gelecek onunla
konuşalım” dedi. Ertesi Günü Fehim Bey’e anlattık durumu. Beni tebrik
etti ve sonradan ne yapabiliriz?” diye sordu. Şeref Bey “Aslında çocuk
mezun oldu, geri çeviremeyiz ama yine de yanlış yaptığını yazalım”
dedi. Meğer bu arkadaş altı aydan beri Sivas Orman İşletmesinde
mühendis olarak çalışıyormuş. Mektup yazıp gönderdik, çocuk utandı ve
sınav zamanı harcını yatırıp sınava girdi ve iyi not alarak mezun
oldu.

İnsanlar boş kaldıkça kendilerine iş çıkararak vakit geçirmeye
çalışır. Kafama takıldı. Daktilo ile Türkçe, İngilizce, Almanca,
Fransızca yazı yazıyorum. Bazı kişiler, harfleri diledikleri gibi
kullanarak (Arnavut Ziya manzara) resim yapabiliyor da ben niçin
yapamayayım diye… Atatürk resmi yapmayı kafaya koydum. Buldum bir
Atatürk resmi, büyük bir pertavsız bir de hassas bir lup aldım. Resim
üzerindeki noktaları sayıp yazdım sıra ile… Birinci satır, ikinci
satır, üçüncü satır. Sonra da daktilo şaryosunu boşa aldım, satır
aralıklarını kendim aralamaya başladım. Yüz hatlarını belirleyecek
kısımlarda rakamlara hafiften dokundum… Epey uğraştım, bir iki kez
yırtıp attım, ama üçüncüde başardım ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve
veciz sözleri ile resimde görülen portreyi yaptım. Bu resmi sonradan
kart yaptırdım, bayram ve yılbaşı kartı olarak dostlara gönderdim. Bu
fotoğrafı bir süne sonra anlı şanlı bir profesör kendi kitabının arka
dış sayfasında kullandı. Baktım ki yaptığım iyi de olmuş, o zaman
devam edeyim dedim ve Mona Lisa’nın “Ağlayan Gülen Kadın” tablosunu,
kadınlarla ilgili şiir ve sözleri kullanarak yaptım. Resimde
görülebilir. Hiç kimse itiraz edemez kim tarafından yapıldığı resmin
alt satırlarında belirtiliyor.

Sarıyer’de bir zaman şakanın boyutu korkunçtu. Kimse kimseye darılmaz,
şakayı ne kadar ağır olsa kaldırır ve dostlukların daha da pekişmesine
yarardı şakalar. Sonraları bozuldu gitti şakalarla beraber
dostluklarda. Şimdi size bir şaka! Ayhan Erman Sarıyer’in renkli
simalarından biriydi. Bir Mustang bir de kırmızı wolsvagen arabası
vardı. Ayhan Sarıyer’in antrenmanında iken Parçacı Haydar Abi (Öcal)
şuna bir muziplik yapayım dedi ve: İki tane büyük sırık buldu. Birini
wolsvagen’in öndeki sağ penceresinden, diğerini öndeki sol
penceresinden içeri soktu. Sonra koca bir çarşafı her iki sırağa
bağladı. Yani yelkenli araba oldu. Rüzgâr estikçe araba yerinden
oynuyor, frenleri olmasa araba gidecek. Bir iki saat sonra Ayhan
dükkânına gelirken durumu görüyor, tabii ateş püskürüyor, bağırma
çağırma, kim yaptı bunu diye önüne gelene soruyor. Duyanlar, olayı
bilenler kahkaha ile gülüyor tabii. Ama bu Ayhan! Ne laf altında kalır
ne de taş altında… Bir iki gün sonra hemen bir senaryo yazdı. Orhan
Boran’ın mı Fecri Ebcioğlu’nun mu neydi?. Bir Programı vardı. Üç soru
soruyor bir defada doğru yanıt verene hediye veriliyor. Deli Sait’e
sen Haydar’ın dükkânında ol, bana da sen de Terzi Cemal’in dükkânında,
Haydar abiyi kollayın dedi. Dükkânda Cemal, Hurda Hüsnü, Vedat,
Hüseyin de var. Sotaya yattık. Ayhan telefonun ahizesini mendille
kapattı ve telefon etti. Haydar abi telefonu açtı “Bu bir yarışma
programıdır. Bir defada doğru yanıt verirseniz hediyemiz olacak” dedi.
Bir soru sordu yanıt verdi “Doğru” dedi, İkinci soruyu sordu “Doğru”
dedi. Üçüncü ve son soruyu soruyorum “Doğru yanıtı bir defada
verirseniz, kazanacaksınız” dedi ve “İçinde bulunduğumuz Ağustos Ayı
kaç çekiyor?” dedi, bir an Haydar abi durakladıktan sonra otuz bir”
dedi… Ayhan Erman’nın yanıtını siz tahmin ediniz. Tabii Parçacı
Haydar’ın durumunu da tahmin ediniz!

Bir seçimde özel aralarla sandığa oy kullanacak yaşlıları taşıyoruz.
Saat beşe yakındı Şekerci İzzet Koru Mandra Sokakta üç katlı bir evin
üst katırda yaşlı bir kadın oturduğunu onu alıp sandığa getirmemi,
kendisine kullanacağı oyu vermemi söyledi. Tabii gittim, çaldım kapısı
açtı, “Teyze oy kullandın mı” diye sordum. “Yok” dedi”, “Gel seni
götüreyim” dedim. En az doksan yaşında kadın, giyindi kuşandı, girdim
koluna aşağıya kadar indirdim, arabaya yerleştirdim, Sarıyer
Hastanesinde olan sandığa götürdüm. Sandık Başkanı Mustafa Bey, beni
görünce kadınla görünce güldü. “Mustafa amca kadın yaşlı, beraber
sandığa girebilir miyim?” diye sordum, hiç tereddüt etmeden “Gir”
dedi. Koluna girdim kadının sandığın bulunduğu bölmeye geçtik. Zarfı
açtı, benim verdiğim altı oklu CHP ye ait oy pusulasını kenara koydu
ve koynundan çıkardığı Adalet Partisi oy pusulasını zarfa koymaya
başladı. Tabii abandone oldum ve bunun için mi seni getirdim dedim ve
orada bırakıp dışarı çıktım. Çıktım ama kadının ayakta duracak hali
yoktu ki, oyunu kullanırken yıkıldı, portatif kabinde sandık başında
bulunanların üzerine çöktü kadınla beraber. Meğer Mustafa Amca
(Baştimar) Kadının kendilerinden olduğunu biliyormuş.

YARIN DEVAMI OLUR İNŞALLAH.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)