Son Dakika Haberler

SARIYER DERT YUMAĞI, İbrahim BALCI

SARIYER DERT YUMAĞI, İbrahim BALCI
Okunma : 992 views Yorum Yap

Sarıyer deyip geçmemek gerek! Önce düşünmek ve sonra da karar vermek gerek! Neye karar verilecek bunu saptamak lazım öncelikle! Öyleyse kısa bir gezinti yapalım Sarıyer içinde!
15 Mayıs 1930 yılında İlçe oldu. Daha önceleri Makriköy’e (Bakırköy) bağlıydı. Sarıyer’in Rumelifener’i, Kilyos ve Yeniköy’ü çok uzun yıllar Nahiye olarak isimlerini tarihe kazıdılar. İlçe olduktan sonra tek nahiyesi Yeniköy de 1970 li yıllara kadar geldi. Sonra mahalleye dönüştü!
151 bin kilometre karelik alan üzerindedir Sarıyer. 8.100 hektarı mücavir alandır. İlçenin tek belde belediyesi de bir çırpıda üç mahalleye bölünerek yok edildi. 15 binin üzerindeki bir belde belediyesi bir çırpıda yok sayıldı siyasi çıkarlarla!
Sarıyer’in 28 mahallesi ve 8 köyü vardır. Bu köylerden; Zekeriyaköy, Uskumruköy, Demirciköy ve Kilyos binlerce nüfusu ile köy olmaktan çoktan çıktı. Her biri belde belediye olacak kadar nüfus ve oluşumlara sahip!
Birinci Levent’i takiben 4. Levent’de geçildikten sonra bir serinlik çöker insanın üzerine! Maslağa ulaşıldığında bu serinlik iyot kokusu ile birleşir ve insana ruh dinginliği hatta fiziki zindelik verir.
Sarıyer’in denizi vardır, sık ve gür ormanları, birbirinden nefis memba suları vardır. Sarıyer’in suyu, balığı, böreği ve tadına doyum olmaz muhallebisi vardır. Sarıyer’in sahil boyunda inci gibi dizilen ve her biri deniz ile iç içe olan sahilhaneleri, yalıları vardır. Sokak aralarında paşa konakları, ağa ve beylerin köşkleri vardır. Her yaz binlerce insanı ağırlayan piknik yerleri, korulukları, çay bahçeleri vardır.
Sarıyer’de her mevsim balığın her dem taze olanı vardır. Tavası ile buğulaması ile ızgarası ile ağız tadı veren enfes balıkları! Sarıyer’de deniz vasıtalarının enva-i çeşidi vardır imrenilerek seyredilecek: Takası, çektirmesi (hoş bunlar şimdi kayıplarda ya neyse), sandalı, alamanası (bu da bir tek kaldı, nazar boncuğu gibi saklanmakta) vardır. Balıkçı tekneleri vardır, hem de saçtan, on beş metreden elli metreye kadar.
Dalyanları vardır balığı Karadeniz’e çıkışta kıskıvrak yakalayan. Hem de ne yakalama? Balığın havyar dökmesine izin vermez bu meretler. Elli-altmış yıl öncesine kadar on beşin üzerindeydi sayıları kala kala Bağlaraltı’ndaki iki dalyan kaldı! Ama dalyan yerleri yerli yerinde!
Sarıyer’de plajlar vardı hem de pek çok! Kala kala bir tek kaldı o da Tarabya’da. Buradaki ekabiran güçlü olmasaydı, ağırlıklarını kantar yerine yetkililerin üzerine koymasaydı bu plajda elden çıkmıştı!
Sarıyer’in dereleri vardı. Hepsi de deniz yerine yukarı yukarı akardı? Bazılarının işine gelmedi derelerin yukarı akması… Önce Sarıyer’in coğrafi ismi Mercimek olan Sarıyer deresini kapattılar sonrada sıkılmadan merkez mahallenin lağımlarını dere ile akıttılar denize! Dereler ıslah edilecek yerde üzerleri kapatılarak yağmurlarda evlerin su altına kalmalarına meydan verildi. Nedenini araştıranlar zanneder ki itfaiyeye çalışma ortamı hazırladılar! Kavak Deresi, Garipçe Deresi, Tarabya Deresi, İstinye Deresi hep üstü kapatılan derelerden! Açık dere olarak iki dere kaldı hatırı sayılır, Biri Baltalimanı deresi ki; güya burada arıtma yapıldı!!! Ama dereden su yerine rezillik akıyor! Koku nefes kesen cinsinden! Bir diğer üstü açık dere ise Çayırbaşı deresi. Kozyatağı yerleşim bölgesi ve ilerisindeki gazinoların pis atıkları bu dereden boy göstererek denize ulaşıyor! Bu nedenle olacak ki pek rağbet görmeyen kefal balığı bu dere ağzında bolca tutuluyor!
Caddeleri, sokakları, ara sokakları, çıkmaz sokakları vardır Sarıyer’in! Ama sadece vardır! Ne yaya geçitlerinden rahat geçilir ve nede aniden oluşacak her hangi bir iş için cep yapılmıştır. Zaten yeteri kadar geniş değildir caddeler ama olsun İSPARK’a yine de para kazanması için park yapma alanı verilir. Sokakların her iki yanı çeşitli markalarda arabalarla dolu olup, buradan geçebilmek maharet ister. Düzeltilmesi yolunda ne önlem alınır ve ne de bir düşünen vardır. Piyasa caddesi ile Mesarburnu caddesi de olmasa Büyükdere ile Sarıyer’in köyden farkı kalmaz! Kim bilir belki de öyle olsun istemişlerdir. Öyle olmuştur!
Aşiyan’dan Kısırkaya’ya bir küçük devlettir Sarıyer ama sahip çıkanı yoktur. Evet Sarıyer bir küçük devlettir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Köşkü Sarıyer’dedir (Tarabya), devletin en büyüğü bu köşkte kalır. Bir Başbakanı vardır ki Türkiye’nin ilk hanım Başbakanıdır. Onunda mekanı Sarıyer’dedir (Yeniköy). Bütün bunlara rağmen, Sarıyer Sarıyer olalı böyle zulüm görmedi! Önce Emniyet Müdürlüğü Sarıyer’den Reşitpaşa’ya götürüldü. Sonra Kaymakamlık Ferahevler’deki yeni binaya taşındı! Uçan kuşlar yalan söylemiyorsa bu yeni Kaymakamlık binasının ne imarı ve ne de ruhsatı varmış! Önce okul olarak yapılmış, ruhsatı olmadığı için yarım kalmış, yıllar sonra da sırf Sarıyer’in Sarıköy’e dönüştürülebilmesi için bina akla gelmiş, eksikleri tamamlanarak görkemli hale getiriierek görev yerine getirilmiş! Bir vesile ile ekip olarak gittiğimiz bu görkemli binayı görerek şereflendik! Nasıl Buldunuz? Sorusuna ise düşüncelerim bakı dalmak üzere, “Harika buldum” dedim. Bu aslında memnuniyetsizliğimdi bunu belirtmek isterim!
Duyduk duymadık ama uydurmadık da! Söylenenler doğru ise Belediye başkanlığı da sırra kadem basacakmış! Yani uzun bir yola çıkacak ve Poligon tarafında konaklayacakmış! Bu da olur neden olmasın? Yeter ki plan projeleri tasdik görsün Mevla başla desin yeni belediye binaları için!
Dert fazla ama dert dinleyen yok! Duyuldu ki Sarıyer Adliyesi de Çağlayan’a gidecek! Hoppala! Böyle bir şey yoktu, yeni çıktı. Oysa Kartal, Bakırköy, Beykoz ve Sarıyer Belediyeleri yerinde kalacaktı! Demek ki bu da çok görüldü Sarıyerlilere. Sarıyerli bir sabıka kaydı alabilmek için 22 kilometrelik yolu gidip dönecek. Sadece beş dakikalık bir iş için bir gününü tüketecek!
Olur ya neden olmasın? Sarıyerli, Madenli, Büyükdereli, Çayırbaşılı, R. Kavaklı, Garipçeli, Yenimahalleli alışıktır gidip gelmelere! Önemli olan gün kaybıdır. Saatlere alıştık da gün kayıplarına alışamamıştık, bunun talimini yaptıracaklar bize!
1930 yılında Belediye oldu Sarıyer! O günden bu yana bir adım ileri götürülemedi İlçemiz. Hani gelişti diyorlar ya ona sözüm yok elbette ki gelişti ama santim santim gelişti. Her ilçe uzun atlama giderken, Sarıyer’imiz siyasilerimiz nedeni ile pire atlaması ile yarışa katıldı. Olanlar meydanda!
Av. Aziz Özgür Sarıyer’in bir dev ismiydi! Bence halen öyledir. İstanbul’un işgali sırasında Sarıyer’de Mim. Mim. teşkilatını örgütleyen bir bağımsızlık savaşçısıydı. Ulusal zaferden sonra İstanbul Vilayeti ve Belediyesi Meclisi üyesi oldu. Üstelik encümen üyesi olduğu da söylenir. O dönemlerde Sarıyer’de elektrik, su, telefon, sokak, cadde, sahil boyu, asfalt yol falan yoktu. Hatta sokaklarda, cadde kenarlarında bir tek ağaç ağaçcık yoktu! Azınlıkların ve ekabiranın oturduğu R. Hisar, Boyaciköy, Emirgan ve Tarabya kısmen bakımlı diğer yerler köyden beterdi. Av. Aziz Özgür Beyi Sarıyerli siyasiler tanımış olsalardı, yani derim ki Sarıyer’deki Av. Aziz Özgür sokak ismi neyi çağrıştırıyor sorup öğrenselerdi, Sarıyer’i bu kadar geri kalmaz fakir bırakmazlardı. Ne mi yaptı Aziz Bey; . Hisar’dan Sarıyer’e kadar sahil yolu Aziz Beyin uğraşları sonucu yaptırıldı. Elektrik, telefon, terkos suyu Aziz Bey tarafından Sarıyer’e getirildi. Sarıyer sokak ve caddeleri ilk defa Aziz Bey tarafından asfaltlandırıldı.
Av. Aziz Bey daha ne yapacaktı ki? İti, kopuğu; Padişah, İngiliz ve Yunan yanlısı işbirlikçileri, İpsiz Recep Reis çetesi ile temas kurup Belgrad ormanında çiroz gibi sallandırmasalardı, Sarıyer’den bir tek tüfek. bir sandık mermi ulusal kurtuluş savaşı için Anadolu’ya kaçırılamazdı!
Büyükdere’den Sarıyer’e doğru yürüyenler dikkatle baksınlar. Sahil boyunca ellinin üzerinde dişbudak ağacı görürler. İşte bu ağaçların dikiliş tarihleri 1923 tür ve Aziz Özgür Bey’in eseridir. Son otuz-kırk yıldan beri dikilen ağaçların hiç biri günümüze kadar gelmedi, yok olup gitti.
Son bir fırsat geçti Sarıyerlilerin eline, ama Belediyece kös dinlendi ve olumlu yanıt verilmedi. Neymiş diye sorulsa açıklar ve deriz ki: Araştırmacı-Yazar Mustafa Aydemir bilhassa sualtı araştırmaları ile büyük şöhret olmuş, eserleri bilimsel yayınlarda yer almış; dizi dizi konferansları ile çalışmalarını Türk ve dünya kamuoyu ile paylaşmış bir bilim adamıdır. Mustafa Aydemir, uzun yıllardan beri hazırlığını yaptığı Deniz Müzesi’nin Sarıyer’de açılması için tüm olanaklarını seferber etmesine karşın ilgi görmedi. Binlerce tarihi eseri müzeye devredecekti. Antik çağdan günümüze kadar denizaltı ve deniz üstü dünyamızı gözler önüne serecekti. Olmadı, yazık! Oysa Rumelifeneri, Rumelikavak, Garipçe, Yenimahalle, Sarıyer ve Büyükdere Türkiye balıkçılığının merkezidir. Balıkçılık nereden nereye geldi? Kullanılan alet edavat , ağlar vesaire… Hepsi sergilenecek, temin edilemeyenlerin maketleri yapılarak teşhir edilecekti. Bu şans henüz kaçmış değil ama umutlarını yarına bırakacak kadar duyarlı olan Mustafa Aydemir ne der?
Sarıyer’in derdi çok, derdini dinleyeni yok! Vah siyasiler vah! Vah ekabiranlar vah! Vah eli kalem tutanlar vah! Vah eşi dostu çok olanlar vah! Yahu Allah aşkına Sarıyer için ne yaparsınız! Bir araya gelseniz Sarıyer’i, ağır hasta kabul edip masaya yatırsanız da hastalığına bir çare arasanız olmaz mı? Bu kadar zor mudur Sarıyer’i konuşmak, Sarıyer’in dertlerini ilgililere ve büyük başlara anlatmak! Devlet katına başvuracak ve kendimizi savunacak kadarda mı medeni cesaretimiz yok?
İlçenin kültür merkezi Büyükdere, kabadayılarının ve ağababalarının bulunduğu yer de Sarıyer’di. Ne kültür kaldı, ne ağababalar ve ne de kabadayılar! Hepsi yalan rüzgârı gibi esip gürleyip kayboldular. Son otuz kırk yılda başka Sarıyer ve bir başka Büyükdere; bir başka Maden, Yenimahalle, Kireçburnu, Tarabya, İstinye R. Hisar meydana çıktı. Kültür yok oldu, örf ve adetler sırra kadem bastı, arada bulasın! Saygı ise arada bulasın! Herkes bir birinin kuyusunu kazmakla meşgul! Sarıyer’i ne ipleyen var ve ne de derdini dinleyen!
Ama yine de Sarıyer’in adı da tadı da başkadır be kardeşim. Sarıyer deyince akan dereler durur be dostum. Sarıyer’in suyu, balığı, muhallebisi, böreği ve dahi yetiştirdiği futbolcuları unutulmaz be yoldaşım!
Sarıyer’i biz bugünü ile değil yarınını yaşayarak seveceğiz ama yeni Sarıyer’i yaratmanın yollarını da arayacağız, buna mecburuz! Çünkü Başka Sarıyer yok!
İbrahim BALCI

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)