Son Dakika Haberler

BURAK ERDOĞAN DA SEVAG BALIKÇI’YI ÖLDÜREN DE SUÇSUZ.Ahmet Nesin

BURAK ERDOĞAN DA SEVAG BALIKÇI’YI ÖLDÜREN DE SUÇSUZ.Ahmet Nesin
Okunma : 909 views Yorum Yap
Ahmet Nesin

Türkiye gibi geri kalmış yada bıraktırılmış (Biz çok ilerleyecektik de onlar bizi geri bıraktı) ülkelerde insanların boş zamanı olmuyor, zaten boş zamanın ne demek olduğunu sadece eğitimsiz manken ve politikacılardan bilirim, onlar boş zamanlarında sinemaya, tiyatroya gider yada kitap okurlar, boş zamanlarda kitap okuyunca da başbakan yada bakan olur ve yazarları birbirine karıştırırlar, her görüşten şairden örnek verir, esasında edebiyattan hiçbir bok anlamadıklarını da ortaya koyarlar.

Destek amaçlı açlık grevinden 1 gün sonra Galatasaray Lisesi önünde askerde öldürülen Ermeni Sevag Balıkçı için basın açıklaması yapıldı.

Ben doğduğumdan beri babası heran öldürülebilecek bir çocuk ve genç olarak yaşadım. 1977 yılında İngiltere’deki eğitimime ara verip Türkiye’ye geldikten sonra da heran öldürülebilecek bir genç olarak yaşayıp annem için ikinci korku oldum.

Sinan Ağabey öldürüldüğü gün ben bir evde sevgili eşi Şirin Ablayla sohbet ediyordum. Sinan Ağabey heran öldürülebilirdi, doğal olarak ben Sinan Ağabeyi ondan eski tanıyordum ve onun o an yaşadığı endişeyi 13 yaşımda anlayabiliyordum.

3-4 yaşlarımda evde oynarken Nazım Hikmet’in oğlu Memet gelirdi Münevver Teyzeyle. Nazım heran öldürebilecekler listesindeydi, belki de ilk sıradaydı ama biz beraber oyun oynardık yada bizden bikaç yaş büyük olduğundan o bizimle oynardı.

Sonra hep beraber ve hatta polis eşliğinde Kemal Tahirlere giderdik. Kemal Dede heran öldürebilecekler listesindeydi ve ortalık karıştığında ya babam ona yada o babama telefon ederek, “Yahu bunlar bizi yine alacak, çantanı hazırla…” diye uyarırlardı.

Kemal Dedenin evinde yada bahçesinde oynarken Ruhi Su gelirdi, babası öldürebilecek olan Memet, Ali ve ben Ilgın’ı da aramıza alır oyuna devam ederdik.

Sevgili Filiz Ali’yi tanıdığımda babası Sabahattin Ali çoktan öldürülmüştü, zaten bizim de oyun yaşımız geçmişti. Yazları babaları öldürebileceklerin çocukları olarak Bayramoğlu Basın Sitesi Tatil Köyü’nde bir araya gelirdik. Hep güleç yüzlü İlhami Soysal’ın kızı Alev en iyi ve yaramaz arkadaşımdı, 12 Mart darbesinde uçak kaçırdı diye hapse atılan Altan Öymen’in kızı Aslı da çok yakın arkadaşımdı.

Basın toplantısında Sevag’ın babası Garabet Balıkçı’yla tanıştım. Gözleri, bakışları çocukluğumuzdaki benim, Memet’in, Ilgın’ın, Aslı’nın, Alev’in gözleri ve bakışları gibiydi: umutsuzdu. Ve basın toplantısında bir tümce kullandı, işte o tümce beni yıllar öncesine, çocukluğumuza, gençliğimize götürdü: “O gün bizim Paskalya bayramımızdı, bir Ermeni öldürülecekti ve oğluma denk getirdiler…”

Basın toplantısını zor bitirdim, ayakta durmakta zorlandım. Sevag’ı öldüren serbestti, yıllar öncesine gittim, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan geldi. Kırmızı ışıkta yılların sanatçısı Sevim Tanürek’e çarpıp yaşamını yitirmesine neden oluyor. Babası Istanbul Belediye Başkanı’ydı, izler arazözlerle silindi, Burak 3 ay hapis cezasına çarptırıldı ama bu ceza 1998 yılında 540 bin liraya çevrildi.

Bu sistem böyle bişey sanırım, Sabahattin Ali’nin katili devlette görevlendirildi, Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesinin ve Bahçelievler katliamının sanığı İbrahim Çiftçi MHP merkez yürütme kuruluna seçildi. Demokrasilerde böyle şeyler olmaz yada biz demokrasiyi böyle biliyoruz.

Ahmet Nesin Blog’s

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)