Son Dakika Haberler

Bir Hayvanın Gözleri… Oya Engin

Bir Hayvanın Gözleri…  Oya Engin
Okunma : 748 views Yorum Yap

OYA_enginSabah saatlerinin en iyi dostu çay fincanım ve ben…

Hem dünden kalan hem de sabah saatlerinin taze haberlerini okumak, sosyal paylaşım sitelerinde güzel arkadaşlarımın gönderilerine bakmak için geçtik bilgisayar başına. Balkon kapısından hafif hafif gelen sabahın taze serin havası eşliğinde üç çeşit çaydan yaptığım kendi harmanımdan demlenmiş mis kokulu çayımı yudumlayarak, hadi bugün güne tatlı bir kaçamak yaparak başlayalım diyerek bir dilim cevizli ev baklavasını el çabukluğuyla mideye göndererek başladık sanal alemde gezinmeye… Daha ilk açtığım sayfada karşıma bir gönderi çıktı.
patimbenim.com yazmış.

”Bir hayvanın gözlerine baktığımda hayvan görmem. Yaşayan bir varlığı görürüm. Bir dostu görürüm. Bir ruhu hissederim.”
Çayım ve ben öyle kalakaldık. Güzel de bir fotoğraf eşliğinde yayınlamışlar… Sarı renkli menevişli bakışlı bir kedi. Sarı kedilere ayrı bir düşkünlüğüm var zaten. Kedinin mahzun, derinlere dalmış, çevresiyle ilgisiz bir ruh halindeyken çekilmiş bir fotoğrafı.
Gerçekten hayvan sevgisi bambaşka bir şey. Bir çok kişinin hayvanları çok severim demesi bana fazla inandırıcı gelmiyor. Bir hayvanı gerçekten sevmek için onun gözlerine baktığınız zaman, o gözlerden içeri süzülüp hayvanla bir ruh birlikteliği yakalamanız gerek. Hayvanlar duygularının büyük çoğunluğunu gözleri sayesinde dışarıya aktarabiliyorlar. Biz o gözlere bakmasını bilir ve onları anlayabilirsek en gerçek dost onlar oluyor…

Geçenlerde bir hastane bahçesinde sonuç beklerken çam ağacı altındaki bankta oturan yaşlı bir amcanın yanına oturdum. Az ilerimizde çayırların içinde öğlen güneşine kapılıp uyuyuvermiş boz bir köpek yatıyordu. Derin derin aldığı nefeslerle tombul karnı hareket ediyordu. Dayanamadım. Kalktım hayvanın yanına gittim. Hafif aralık ağzından pembemsi dilinin ucu dışarı sarkmış kim bilir hangi rüyanın içinde geziniyordu…

Onu rahatsız etmememe rağmen hayvan bir kaç dakika sonra birden uyandı ve göz göze geldik. Önce endişeyle bana baktı. Nemli burnunu uzattı. Uzun uzun kokladı. Sonra ayağa kalktı ve kuyruk sallayarak, kulaklarını kıstı. Başladım başını okşamaya. O an anladım ki sevgi ihtiyacı var. Genellikle insanlarımız sokak hayvanlarını itip kaktığı için onlar da kendilerini seven, ilgi gösterenlere kayıtsız kalamıyorlar. Uzunca hayvanı okşadıktan sonra banka yaşlı amcanın yanına geri döndüm. Köpekte benimle geldi. Yanıma oturdu ve başını dizime dayadı. Çok etkilendim. Bir süre sonra amca bana ” boş ver hayvanı sevmeyi şuradaki büfeden sosisli bir sandviç al da hayvan yesin, kuru kuruya sevmek olmaz” dedi. Hayvanlarla ilgilenmenin sadece beslemek olduğunu zannedenlerden galiba diye içimden geçirdim.

Bir amcaya baktım bir de hayvanın karın bölgesine. Hayvanların besili oldukları karın ve boyun bölgelerinden anlaşılabilir. Tüylerine bakıp ta karar verebilirsiniz. Karnı tombul, boynu kalın, tüyleri parlaktı. Görünüşe göre hayvanın beslenme sorunu yoktu. Zaten hastane bahçesi ve büfe önünde aç kalması mümkün değil. Ancak hayvanı pek seven yoktu belli ki. Amcaya cevap vermedim. Ben hayvanı sevmeye, onunla konuşmaya devam ettim.

Sonuçlarımı aldıktan sonra aynı bankın yanına tekrar gittim. Köpek beni görünce koşarak yanıma geldi. Biraz daha oynaştık. Bir çay almak istedim. Büfeden aldığım çayın parasını ödemek için kasaya gittiğimde ” şuradan sosisli bir sandviç al” diyen yaşlı amcayı kasada gördüm. Belli ki büfenin sahibi oydu…

Oya ENGİN/25.06.2014, İstanbul…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)