Son Dakika Haberler
“width=“1293

Sevmekten Korktuğunu Anladığı Gün Sevmeye Başlayan Adamın Hikayesi. Burak ÖZBAKIR

Sevmekten Korktuğunu Anladığı Gün Sevmeye Başlayan Adamın Hikayesi. Burak ÖZBAKIR
Okunma : 643 views Yorum Yap

Arabesk durumlar herkesin nasibi olmuştur, herkesin paydasında buluşmuştur bir anda olsa. Var olduğunuz ya da olduğunuzu düşündüğünüz insanlık potası, yeni yeni keşfettiğiniz ama içinizde var olduğu için sizi güven bunalımına sokmayan, o insani duyguları en arabesk halleriyle yaşatmıştır size.

Problem yaş değildir hiçbir zaman. Mevzu bahis insani duygular olduğunda mekanların ya da zamanların da bir anlamı kalmaz çoğunlukla. Elle tutamadığınız, gözle göremediğiniz soyut duygularınız, zamanlarla mekanlarla oluşturduğunuz anılarınız da somutlaşsa da, anılar sadece duygularınızı daha iyi ifade edebilmeniz için araçlar anlamını taşır.

Arabesk durumlarsa genel geçer kalır birçoğumuz için. İsyan edemeyeceğinizi bildiğinizden olsa gerek, kendinize zarar vermenin en kolay yolu olarak sarıldığınız birer liman olarak canlanır gözünüzde. Ama geçer çoğunlukla. Tam gaz tekno giden bir mekanda, gecenin sonunda çalan Orhan Gencebay her ne kadar zülfiyarinize dokunsa  da ve siz bağıra çağıra söyleseniz de, arabesk durumlar bir gün hepimiz için geçecek ve Karacaoğlan yaş 65 şiirinin sonunda ki gibi, şimdi geldi geçti yalana benzer felsefesinin içinizde yer ettiğini anlayacaksınızdır.

Mesele tecavüzün kaçınılmaz olduğu zamanlarda zevk almaya çalışmak ta değildir. Arabeskiniz size her ne kadar genel geçer zevkler yaşatsa da ve ilgiyi bir şekilde üstünüze çektiğinizi düşünseniz de, bunu bir kar olarak görseniz de, en düştüğünüzü düşündüğünüz zamanlarda bile hayatın bu şekilde geçmeyeceğini biliyorsunuzdur. En azından hayatınızın bu şekilde geçmemesi için dua ediyorsunuzdur.

Arabesk durumlar bir es verme, nefes alma zamanıdır. İtiraf edemediğiniz nedenler,  sizi bunalıma sokarken, hırsızın hiç mi suçu yoktur diye bağırdığınız rahatlama seanslarıdır. Fare kanı içtiğinizi gören, bilen ve size gerçekten değer veren dostlarınız, yakınlarınız da bu anlarda dokunmazlar, dokunmak istemezler zaten. Sırf varoluşunuzdan bile mutlu olabilen bu insanlar, arabesk modunuzda, siz ne saçmalarsanız saçmalayın sadece sizi teyid edecek, onaylayacak desteklerde bulunurlar. Sizden çok sizci olurlar hatta. Vurdum dersiniz, kır derler, yıktım dersiniz, göçert derler, içtim dersiniz, sana birşey olmasın derler. Derler çünkü sizi en azından kendiniz kadar severler. Arabesk durumlarınızı bitirip, tekrardan limanınıza dönmenizi de onlar sağlarlar her zaman.

Arabesk durumların yönlendirileceği mercii de genelde karşı cins kurumu, durumudur sanılır. Ama gerçek hiçbir zaman bu değildir. Karşı cins sizi suçlamaya çok yakındır ve bunu direk bir hak olarak görmektedir. İçinizi açmış, özelinize almışsınızdır çünkü. Erkek tarafındaysanız ve karşınızdaki bir kadınsa, bunu daha arsızca da yapabilir. Kadınlar ne ister sorusunun yegane cevabı ilgi görmek ve bunu günün her anında bıkmadan, usanmadan görmek olduğundan, bir başka açılımla, kadınlar aslında benliğinizi alarak, onlara itaat etmenizi isterler. Bunu ne şekilde yaptığınızın, yüzünüze hangi maskeyi taktığınızın da bir önemi kalmaz. Maço sanırsınız kendinizi, kedi ederler, efendisinizdir, mülayimsinizdir, aslan ederler. Ama onlarda her ne kadar ifade edemeseler de, mutsuzluklarının nedeni siz değilsinizdir gerçekte. Siz en yalın halinizle hayatınıza ortak etmek istersiniz ama onlar benliğinizi ele geçirmeyi bir erk mücadelesi gördüklerinden ve bunu kazanamadıklarını düşündüklerinden, suçu size yükleyip hayatınızdan istifa ederler. Mutlu olan çiftlerin istinasız hepsinde iki tarafında bu erk mücadelesinden vazgeçmiş, sağlıklı insanlar olduğunu görür, bilirsiniz zaten. Kolay olan ve arabesk parçalarda genelde bahsedilen karşı cins olduğundan, kadın olduğundan da, siz bunaltılmışlığınızı onunla ifade edersiniz sadece. Üzüldüğünüz o değil, bunaltılmış olmaktır aslında.

Bunları bilen, yaşadıklarını idrak edebilen insan için arabesk durumların nedeni kişiler değil somutlaştırılamayan duygulardır. Bu duygular da döner dolaşır iki temel duyguda birleşir. Sorulması gereken soru sizin için sevmek ne ifade ediyordur, sevilmek ne ifade ediyordur.

Salt haliyle sevmek, sevebilmek, en temiz duygudur ve sevme kapasiteniz, insanlık seviyenizi belirten en önemli göstergedir. Şeytandan arındırdığınız gönlünüz kadar sevmeyi başarabiliyorsunuzdur çünkü. Çoğu kişi, yetersiz sevme, sevebilme kapasitelerine ihanet etmeden, sevebilme yeteneğinizi, gösterdiğiniz ilgiyle ölçmeye çalıştığından da, güzel dünya yalan dünya olmuştur. Yalan dünya kötü dünyadır ama kapasiteleri maalesef bunula ilgilenmeye yetmez. Kendilerini geliştirmek için istekleri de yoktur. Seven insan ilgi gösterir önermesi doğru olmakla beraber, karşı tarafın talebi üzerine değil, sizin öz benliğinizle, sizin isteğinizle olduğunda anlamlıdır. Sevme kapasitesi az olanlar, olmayanlar bunun böyle olmadığını size kanıtlamak için çok uğraşacaklarır. Umursamayın.

Sevilmek ise en cancanlı, en gel bana diyen duygudur. İnsanoğlunun, sevilmenin o ruh okşayan gıdıklamalarına karşı koyması mümkün olmaz çoğu zaman. Sevildiğini bilmesine rağmen öff püff edenlerin oyunu, sevilebilme halinin dozajını artırmak ve sürekli kılmak üzerine kuruludur. Bu gıdıklamalar çok ta büyük bir tehlikeyi barındırırlar ama içlerinde. Haz veren herşey gibi sevildikçe sevilesiniz gelir. Sevilme bağımlılığınız ön koşulunuz olmaya başladığında da hatalarınız yanlışlara dönüşür. Sevilmek ihtiyacı tamamen insani bir duygu ve hak olmasına rağmen, şımarıklılığınız mutluluğunuzu gölgelemeye başlar ve gölgenizle kavga eden birisi olarak hayata olan güveninizi, şevkinizi yitirir, insan olarak kurduğunuz bütün birikimlerinizi yersiniz. Sevilmek adına yaptığınız bütün yatırımlar, oyunlar kıçınıza birer kazık olarak girerken, ilgi fakiri mahsun bakışlarınız hayata tekrar tutunma çabalarınızı da sekteye uğratarak ikinci bir kazık yeme faslına geçirir sizi.

Sevilmek için sevmenize muhtaç olduğunu düşünen kişi sadece kendisini bitirmekle kalmaz. Önlemini almadıysanız ve nerede durmanızı bilmiyorsanız, nereye sürüklenebileceğinizi tahmin etmek bile imkansızdır.  Sevilmek denen duygu bütünlüğünde, dehlizinde kaybolan insanın, eroin bağımlısından farklı olmadığını acı acı tecrübe edersiniz. Yapacak birşey de yoktur maalesef. Salt sevilebilme adına çöplüğünüzde kedi, rakı masanızda meze, salaşlığınızda pırlanta, aldığınız gülünüzde koku, maç seyrederken sessiz yorumcunuz olurlarken ve siz, herşeyden önce kendiniz gibi, sizden farkı olmayan bir dost bulduğunuza sevinirsiniz ama o, o anlarda, bana ilgi gösterme de bak ne yapıyorum sana, bak nasıl çekip gidiyorum, bak nasıl basıyorum kıçına tekmeyi diye nefretiyle, kiniyle o anı, o anın anılarını pisletmekten, bok etmekten imtina etmeyecektir. Siz, oh be beni de ben olduğum için seven birisi çıktı diye sevinip, kendiniz gibi olmaya çaba harcarken, sevme olayınızı farklı boyutlara taşımaya uğraşırken, uğrunda ölmeyi göze almanızı bile umursamayarak, nasıl kazık atacağının, kendi ruhuna mastürbasyon yapmak için sizi nasıl suçlayabileceğinin hesaplarını yapmaya başlamış olacaktır. Her nedense, bu tür durumlarda, ne kadar cahil o kadar mutlu yaklaşımına nazire yaparcasına ilk başlarda siz kaybetmiş gibi görünseniz de, kazanmanız garantidir. Bu bir oyunsa eğer, siz oyunun ne olduğunu öyle ya da böyle anlayacak ve yolunuza devam edeceksinizdir. Aksine, kötüyü ve yalanı içinde barındıransa, hatalarını, yanlışlarını görmemeyi tarz edindiğinden, onu neyin mutsuz ettiğini anlamayarak bir ömür geçirmeye mahkum olacaktır. Allah doğrunun Allahı dendiği gibi, içinde yalanı barındıranların laneti, gerçeği hiç bilememek ve mutsuz olarak ölmektir. Bu hiçbir zaman değişmeyecek mutlak gerçektir.

Sevmek güzeldir. Arabesk yaklaşımlar arasıra olmak kaydıyla güzeldir. Sevilmek te şımarıklık faslına geçmediğiniz sürece güzeldir. Koşullarına uyduğunuz sürece dünya da var olan soyut somut herşey güzeldir. Çünkü dünya üzerinde yaşayanlar için güzeldir. Dünya da herşey insanlar içindir. Sevmek – sevilmek denkleminden açıklamak gerekirse, sevilmek ön koşuluyla sevmediyseniz ve bu şekilde de salt kendiniz için aslen ya da gıyabında sevebilmeyi başarıyorsanız, hayat size güzeldir.  Ya da sadece ve sadece kendiniz olarak, oyunlara, tezgahlara başvurmadan sevilebilmeyi başarıyorsanız ve sevilmenin kırıntısı dahi sevme kapasitenizi artırıyor, hayata daha şevkle sarılmanızı sağlıyorsa, sevilebilmek adına insanları yokluğunuzla tehdit etmeyip, sev beni, sev beni diye yalvarmıyorsanız, hayat yine size güzeldir. Severken ve sevilirken, yaşadıklarınızın boynuna bir inci kolye takar gibi arasıra da olsa arabesk yaklaşımlarla yaşamınızı şenlendiriyorsanız, hayat gerçekten güzeldir.

Siz içinizdeki problemleri çözdüğünüz kadarıyla hayat size yeni mertebelerde yükselme şansı tanıyacaktır. Eskiyle olan derdinizi aşmadıkça, yaşadığınız şeyleri kavramadıkça hayatı yeni boyutlarıyla görme ve kendi insanlığınızı farklı aşamalarda geliştirme şansına sahip olamazsınız. Hayat denklemi size, ne kadar ekmek o kadar köfte mantığıyla olabildiğince rasyonel davranıp, sizin gidip gelmelerinize güler geçer çünkü. Ama bir de bu rasyonaliteyi benimsemeyi başardıysanız, değmeyin keyfinize.

Yerinizde sabit kalmayı öğrendiğiniz gün, kendiniz gibi olmanın ne kadar değerli olduğunu anladığınız gün, empati yapmayı öğrendiğiniz gündür ve gün, o gündür. Empati kurmayı öğrendiğiniz gün, kalbinizin, gönlünüzün, yüreğinizin elverdiği ölçüde sempati kurma yeteneğine sahip olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayabilirsiniz. Bu kutlu yolunuzda sizi eleştirenler, yapmadığınız şeylerle suçlayanlar, yapamadığınız ya da içinizden gelmediği için yapmak istemediğiniz şeylerle karşınıza dikilen insanlar her zaman olacaktır. Kendi rutininiz içerisinde devam eden hayat mücadeleniz, sevdiğiniz ve siz ön koşul koymamanıza rağmen sizi seven insanlarla daha güzel geçeceğinden zaten herkese yeteri kadar, gerektiği kadar ilgi gösterirsiniz. İlgi şımarıklılıklarına, buhranlarına, arsızlıklıklarına, tehditlerine kulak asmadan yolunuzda devam edin ve bırakınız gitsinler, bırakınız yapsınlar felsefesine sıkı sıkıya sarılın. Sevdiğiniz ve hayatında yer almasını istediğiniz şeylerin gitmesi sizi illa ki üzecek, arabesk ortamlara itecektir ama gıyabında sevebilme yeteneğiniz, bu da geçti ama iyi ki oldu, hayatıma renk kattı diyebilme sevecenliğiniz, başka şeyleri de sevebileceğinizi bilebilme huzurunuz hayatın yeni aşamalarında sizi güçlü kılmaya devam edecektir.

Sırf kendiniz olduğunuz için sizi kıskanıp, sevmeyi, ilgi göstermeyi bilmiyor diye suçlayanlar, onlara ve hayat rutinlerine saygı duymanıza, müdahale etmemenize, sıkmamanıza, bunaltmamanıza hiç ehemniyet vermeden, onların dışında da bir hayatı sevebileceğinizi düşünmeden, onlarla ya da onlarsız, düşe kalka da olsa yürüyebileceğinizi kabul etmeden sizi suçlamaya devam edebilirler, hatta hatta hayatında ben ve benden sonrası var, ben birşeyi başlattığım gibi bitiredebilirim, bak bitirdim, sana yeni hayatının karanlık dehlizlerinde mutluluklar diyerek hiç te insanca olamayan şekilde size nanik yapmaya çalışabilirler ama siz kendiniz olmanın huzuruyla, hayatınıza girmenin ve çıkmanın sadece sizin beyniniz de ve gönlünüz de mümkün olduğunu hatırlatmaya tenezzül bile etmeyeceğinizi bilir, hatırlatıyorsanız da, yine gönül rahatlığıyla, sen kimsin, seni en çıplak, en çirkin, en olumsuz, en aksi hallerinde bile sevmeyi başaran birisi olarak, ancak ben kafamda öldürdüğümde bitersin diyebileceğinizi bilirsiniz.

Kadın öldüğünde, güldüğünde, sevginize layık olmadığında, sizin ölebileceğinizi bilmesine rağmen kılını kıpırdatmadığında, yaşadıklarınıza değer vermediğinde, çırpınışlarınızı görmediğinde, hayatınıza – özelinize – ailenize aldığınızın farkında olmadığında, ya da sizin yanlışlarınızda, hatalarınızda, insan olmanın gereği saçmalamalarınızda gitmiş olabilir. Bu nedenlerin hiçbirisi gitmesi gerektiği için gittiği gerçeğini değiştirmez. Değiştirmemelidir. Issız adam geyiğinde olduğu gibi yıllar sonraki sarılmalar, ahlanmalar, vahlanmalar ise arabesk yaklaşımlara dahil bir nostalji olarak yüreğinizi de burkabilir. Ama dedim ya, giden gitmiştir.  Üzülecek birşey kalmamıştır. Yorgan gittikten sonra başkaca da kavga yapılmayacaktır.

Sevmek güzeldir. Sevmek özeldir. Bu dünya da korkulmaması gereken tek şey sevmektir. Buna tecavüz etmeye çalışan, bunu sizden almaya çalışanlarla yapılan mücadeleye hayat mücadelesi deniyor işte. İnadına sevenlerden, ölümüne sevenlerden, yaşamak için sevenlerden, herşeye rağmen sevenlerden olmaya karar verebiliyorsanız eğer, sizin hikayeniz aşağıdaki satırlarda başlıyor.

Sevmekten korktuğunu anladığı gün sevmeye başlayan adamın hikayesi de işte böyle başlar ve ağzından şu muazzam sözler dökülür:

_ Sevmekten ben korkmuyorum, kitabına çalıştım

Başımdan geçmişi var, her cefaya alıştım

Başımdan geçmişi var, her cefaya alıştım…..

Gel bütün ateşinle tüket yine bir ömür

Her yanın ateş olsa, yananı Allah görür

Her yanın ateş olsa, yananı Allah görür…….

 

Sende herkes gibiymişsin inanmam gözlerine

Niyetini anladım aldanmam sözlerine

Gel bütün ateşinle tüket yine bir ömür

Her yanın ateş olsa, yananı Allah görür

Her yanın ateş olsa, yananı Allah görür…….

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)