Son Dakika Haberler

Türk Kimdir. Mahiye Morgül

Türk Kimdir. Mahiye Morgül
Okunma : 1.304 views Yorum Yap

Mahiye Morgül
Mahiye Morgül

Yükleniyor emperyalizmin maşaları, Anayasa’dan Türk adı çıkartılacak ya…
Milletin vekilleri artık Türk milleti önünde yemin etmeyecekler ya… Anayasayı değiştirecekler güçleri yeterse.
Değerli Milletvekilimiz Birgül Ayman Güler, bir Siyasal profesörü gibi millet ile milliyet arasındaki farkı koymaya kalktı ve olanlar oldu, yer gök yıkıldı…
Tam da kırmızı bültenle aranan hainlerin tabutlarını devlet uçağıyla Diyarbakır’a getirenler de o meclisteyken, Türk milleti diye bir millet olduğunu hatırlatmak olacak iş miydi? Adamların her istedikleri avuçlarında artık, öyle görüyorlar.
Türk milleti ne demekmiş, Türk kimmiş… Herkes bir tarif veriyor artık. Dertleri çok.
Türk adına kaç kere tarihten silme cezası verdikleri halde bir türlü silemediler, sorun burada. Bu kadar gerilmeleri ondan, bir türlü bitiremiyorlar. Bu Türkleri bir türlü çözemedik dedikleri bir şey var. Bir damarları var, tamam kurudu dedikleri yerde akmaya başlıyor…
Kırk sene ABD’ye “evet” demiş, bir kere “olmaz” demiş, kim olursa gözünün yaşına bakmazlar. En Amerikancı Tansu Çiller bile Yunan işgaline karşı Kardak’a asker çıkardı, o anda siyasi hayatı bitti.
Kardak’ın kahraman SAT komandoları hapiste şimdi? Onlar hapisteyken, 16 tane adamız daha Yunanistan tarafından işgal edildi, her birine birer kilise dikildi, İslamcı geçinen yöneticilerimizden tık yok! Türk olmak Yunan işgaline direnmektir oysa. Sanki adaları işgal ederken, Türk damarını ne kadar erittiklerini test ediyorlar. (Bu ada işgallerini Yunan işgali sanmayın, Amerika demeden kenefe gidemez bunlar.)
“Türk” kavramı üzerine biraz eskilerden söz edecek olursak, Türk kavramı inanış sembolü olarak çıkar karşımıza. Türkler kendilerine Oğuz Oğlu diyorlardı. Örneğin, Astana’da bulunan Altın Elbiseli Adamın mezarında yazılı olan ve Issıg Köl diye okunan adı Oğuz Oğlu’dur.
Tur/Dor olmak, antik dönemde Hilal inanışlı anlamına geliyordu. Kafkaslarda Maz/Mez, Ayopa, Ayane. TUR olmak, artmak, türemek, aybaşı denilen 4 haftalık ay takvimine bağlı, ayın fiziksel çekim alanı içinde türemenin gerçekleştiğini ifade ediyor. TUR-C, Turika; Ay gibi. Tursiya; Ay inanışlıların yeri. “Bereketli hilal” toprakları dediğimiz coğrafya. Tur-an diyarı, artmanın, yayılmanın olduğu bölge; şimdiki Pakistan’ın kuzeyinde, Urdu(Artı) Kaçkar Dağlarını da içine alan, ünlü antik AY HATUN nakışlı tepsinin bulunduğu bölgedir. Tepside, Hilal ve Güneş önünde resmedilmiş kadın vardır
Türemek ile artmak aynı kelimedir. TUR soldan sağa, ART sağdan sola okuyuşudur. Anadolu’nun kuzeyindeki antik kavimler tamga hecelerini soldan sağa, güneyli kavimler ise Arapça, Farsça gibi sağdan sola yazıyorlardı. TURK ile KURT (Türk-Kürt) fonetik ilişkisi budur. Güneyde kurulan ve resmi dili Farsça olan Akmenid Oğuzlu devletinin kralının adı Kuroş/KURET idi. Bakınız bu ad Kor yürekli Ata olarak Kürt sözcüğünde yaşıyor. Efes Artemis anıtının önündeki üç hilalli lahitlerin bulunduğu caddenin adı da KURET’dir.
Kuret’in kızı Akmenid kraliçesi Artemis (kutlu asker), başında hilal ve boynunda şems ile resmedilmiştir. Heykelin kaidesinde Atasi Turc yazıyor, bugüne çevirirsek, Hilal’in Kızı! Artemis’e bu sıfat nasıl verilmiş, bu önemlidir. Anadolulu bilim adamlarını ve çocukları esir götürüp Atina’nın oligarklarına satan Yahudi köle tacirlerine karşı, Karadeniz ve Sirkasya (Çerkezya,Kafkasya) dağlarından topladığı kadın orduların başına geçerek, kardeşi SERKAZ (Başoğuz) ile birlikte, Hilal uğruna savaşan, MÖ.535’de Babil’den köle tacirlerini kovan…
Ordular toplayıp köle tacirlerine karşı direnmek… Çünkü düşman etnik ayırım yapmadan köleleştiriyordu. Kurtuluş birleşmekteydi, kaynaşıp MİLLET olmaktaydı. Başkenti Milas olan MİLET uygarlığı böyle ad aldı (MÖ.274). Beş Parmak Dağarında birleşip kaynaşan halk… Kaya yazısına yazdılar “kardeşlik andını, 2010 yılında sildiler onu, çünkü millet olmayı hatırlatan bir şey ortalıkta kalmamalıydı. Bakınız uygarlık adı MİLET, etnik isim değildir. Unutmayalım ki o kaynaşmış millet olmuş halkı tarihten silmenin adı da Milat olmuştur ve şimdi yeni milat var, tarih yeniden sıfırlanıyor. (Ders kitaplarında bilginin sıfırlandığını gördünüz!)
Asya kavimleri birleşerek ordular kurdukları zaman köle tacirleri giremezdi yurtlarına. Birleşik orduları toplayan Oğuz beyi kim olmuşsa onun adı altında devlet olunuyordu.
Buraya kadar, Türk kavramının etnik değil, inanışla ilgili olduğunu ve o inanışın gereği olarak vatan savunmak, köleliğe karşı direnmek, gidip köleleri kurtarmak, gibi tarihi değere sahip bir sıfat olduğunu gördük. Türk adının bir millete ad olması tarihte ilk defa Atatürk Cumhuriyetine nasip olmuştur, bu da bizim şansımızdır. Ancak, 1850’lerden itibaren kullanıldığını biliyoruz. Batılılar, tarih sahnesine çıkmaya başlayan “vatan, namus” kavramları olan Yeni TÜRKLER bunlar diyorlardı.
Köleci batılı efendilerin Türklerin de Kürtlerin de adına tahammülleri yoktur, çünkü her ikisinin de altında Akmenid Oğuzlular vardır. Küresel kölecilerin bizimle bir sorunları var, çünkü bu ortak tarihi bölemiyorlar. Türkler de Kürtler de onlara, onları Babil’den ve Efes’ten kovduğumuz tarihi, İsa’dan önceki kuyruk acılarını hatırlatıyor olmalıdır.
Türk denilmesinden hiç hoşlanmaz onlar. Onlara göre Türk, uyandırılmaması gereken bir kavramdır. Anarsan uyanır, o nedenle ağzına almayacaksın. Romanın ünlü “tarihten ve hafızalardan silme” cezasıdır bu.
Birgül Ayman Güler’in Roma’ya kafa tutmuş gibi hışma uğraması ondandır. Gerçek tarihsel kavramıyla örtüşen, birleşmiş halkı ifade eden üst kimlik olarak, devlet-millet kavramıyla örtüşen Türk Milleti kavramını çok doğru ve yerinde kullanmıştır. Doğu Perinçek de Aydınlık gazetesindeki köşesinde bu yönde destek yazısı yazdı.
Türk, ezilmemek için devlet kurandır, ezilenlere yardıma koşandır. Bir hadiste Türkmen için, “Türkmen odur ki… “ diye özellikleri tarif edilen bir kavim vardır. Meraklısı ona da baksın. Kafatası tarifi değildir o. Türk denilince ırk anlayanlara cevaben söylenmiş gibi.
Mustafa Kemal’in okul yıllarında yazdığı bir şiirde, Türk kavramı bakın nasıl geçiyor. Başlığına Oğuzoğulları demiş, çok güzel ve doğru başlık atmış. (Kaynak: “Çocuk Gözüyle Atatürk”, Hacı Angı, Angı Yayıncılık, Ocak 2013, 20.Baskı)
Oğuzoğulları
Gafil, hangi üç asır, hangi on asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır,
Bilinen tarihler söylememiş bunu.
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin:
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak,
Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden,
Asya’nın ortasından Oğuzoğulları,
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz,
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Bilinir o zaman, ki hep biliriz.
Türk sadece bir ulusun adı değil,
Türk, bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gözlerindeki gafletten perde
Dünya o zaman görecek hakikat nerde, hakikat nerde!
Mustafa Kemal
….
Biraz da Dünya’ya açılalım. Mayalar Meksika’da Hilal’in yukarıya bakan şekline TURC diyorlar. Latin Amerika’da soyadı Turc olanlara rastlamamız ondandır.
Mali’de bugünlerde işgale uğrayan halkın adı da Toureg halkıdır. Tıpkı Afganistan’daki gibi, Fransızlar, güya Taliban terörüne karşı halkı korumaya gitmiş oraya?! Fransız askerleri 700 bin kitaplı Esnstitüyü yaktı. Sorarım; o halk cahil idiyse neden Fransızlar gelene kadar yüzlerce yıl o Enstitü yaşadı? Sonra… Osmanlı zamanında adı Fizan olan bu yer, Farsça Bilim Yapılan yer anlamında, Bicani/Bizan, “Hilal inanışlılar” açılımlıdır. Bakınız, halkın etnik adı TAUREG, okunuşu TUR-C! Atlas Dağı bir tane de kuzeyinde var.
Pek bilinmez ya, Türk adının en eski yurdu Atlas Dağının çevresindeki TURKANA Gölüdür. Ortasında Kli-Man-Yero (Oguli Pan Yeri; Man Goli-Ya!) Dağı, dünyanın Ata direği, Atlas dağı. Zenci atamız ilk adam “Adem” oralıdır. Bakınız rengi bile beyaz değildir ve adı benimle aynıdır. Dikkat ediniz, biz de aile reisine “evin direği”, ATA, yani baba deriz.
Ulusu ayağa kaldıran devlet kurucusuna da ATA deriz. Ulusalcılığa diş bilemek oradan kaynaklıdır.
Millet kavramı bizde başka Avrupa’da başkadır…
Millet kavramı bizde, “birliğimiz dirliğimizdir” özet cümlesinde saklıdır.
Oysa, Avrupa, birbirini yiyen şehir devletlerden, yani feodal toplumdan çıkarken kapitalist birlik kurdukları “Milli Pazar” devleti ile açıklar millet olmayı. Biz o tip feodal beylikler yaşamadık. Onlar bu kavramı olsa olsa bizim “birliğimiz dirliğimizdir” deyip de korumaya aldığımız topraklarımızdan, adına Milet Uygarlığı denilen antik yıllarımızdan öğrendiler. Onlar daha önce milli ordu kurmuyorlardı, bizi bize kırdırıyor, bunun için işbirlikçilerini buluyorlardı. Yağmacı paralı ordular toplayıp üzerimize salıyorlardı. Aralarında pazar paylaşım kavgaları başladı, şehir devlet sınırları dar geldi, milli olmaya ihtiyaç duydular. Şimdi küreselleşiyorlar, herkes milli sınırını açsın istiyorlar, millet demek olur mu?!.
Milliyetçilik ise batının kapitalist toplumlarında saldırı savaşlarının felsefi kökenidir. Asya’nın kamucu toplumlarında Milliyetçilik, Atatürk’ün de işaret ettiği gibi esaretten uyanışın adıdır. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” dediğimiz kavramdır, dirlik düzenlik kurmak için birlikten söz ederiz. Haçlı saldırılarına karşı başka nasıl direnirdik? Biz bize saldıranlara karşı dim dik ayakta kalabilmek için öğrendik birleşip millet olmayı.
Kürt aydınıyım diyenler önce Asyalı mı yoksa Avrupalı mı olduklarını belirlemeli, sonra toprak ağalarının millet kavramı içindeki yeri var mı yok mu onu düşünmelidirler.
Kürt aydını ile Kürt halkının sağduyusu arasındaki belirgin fark işte bu noktada belirginleşiyor. Halk kendi yerinin Asya olduğunu biliyor, ayrışmanın ne getireceğini binlerce yıllık deneyimleriyle, sağduyu dediğimiz sezgileriyle buluyor. Aynı şey Türk halkı için de var. Batıdan gelmiş-imiş millet kavramı, da… Anlamaz benim insanım, anlamamakta da haklıdır. Onun sağduyusu okumuşlardan ileridedir.
Hele Bakanlardan sürüle sürüle, kırıla kırıla tükenmiş milyonların sağ kalanları bir dam bulabildikleri Anadolu’da millet olmanın ne demek olduğunu hepimizden çok daha fazla acılar çekerek öğrendiler. İstiklâl Harbinin en sağlamları onlardı ve unutmayalım 1912 Balkan yenilgisinde şehit düşmüş bir amcaoğlunuz mutlaka vardır. Mustafa Kemal de oralıdır. Millet denilince soy ya da milliyet anlamaz benim insanım. Ağadan neler çekmişler, sor anlatsın, ağa da kendisiyle aynı soydandır, zulüm ondan gelmiştir, aç bırakan odur.
Bir İngiliz kadın, kocası Hindistan’a harbe gittiği zaman getireceği ipek halıyı bekler. İşte onların milliyetçiliği budur. Oysa benim erkeğim karısının namusunu korumak için gider cepheye, başka şey için değil. Avrupa’dan millet kavramı alanlara diyorum. Benim anam düşman deyince namusuna göz dikeni bilir, kocasını evladını kendisi gönderir cepheye.
Benim insanım Türk Milleti deyince Çanakkale’de aslanlar gibi dövüşen dedelerini bilir, vatan için gözünü kırpmadan savaşa koşan amcalarını bilir, düşmana geçit vermemeyi bilir. O kadar. Avrupa’da millet neye denir beni ilgilendirmez.
Bu ülkede, vatanını savunmak için cephede bir araya gelenlere millet denir, tanım bu kadar kısa özdür.
Ve, Türk adı bu kadar eskidir…
Türk, ırk değil kültür adıdır. Ne mutlu bize ki böyle insanlık kadar eski bir isim bize nasip olmuştur.
Şimdi siz Kuran’da sıkça geçen “onlar ki atalarının sözünü dinlemediler” dediği Semudi taifesi kimlerdi, onu merak edin. Onlar asla kendilerini bir milletten saymaz, hep liman şehirlerinin eliti olarak yaşarlar, kurulmuş hazır devlet organizmasının içine kene gibi girer, kanını bitirene kadar ona yapışırlar, onu kurutunca kan emecekleri başka devlet organizması ararlar, o yüzden kendilerine isim bile koymaz, azınlık oldukları halde asla kabul etmezler. Daha büyük kenelere karşı tek güvenceleri de yine bizim damarımızda saklanmaktır, batıdan sıkıştırıldıkça bize sığınırlar. Onlar bile TUR atalı olduklarını bilirler. İş, etnik Türk olmaktan öte, kendini kenelere yedirtmemekte,
Tur olmak, Tur-si, Tur-c olmak, yani Hilal mühürlü olmak, yürekte ve akılda iş.
Demek ki iş, etnik kökende değil, adının anlamını bilmekte ve üzerine yemin edebilmekte, birliğimize halel getirmemekte.
İş, Birgül Ayman Güler gibi Türk Milleti önünde ettiği yemine sadık kalabilmekte!
1.2.2013 /Mahiye Morgül

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)