Son Dakika Haberler
“width=“1293

Yeni Tanzimat Geliyor; “Gâvura Artık Gâvur Demeyecekmişiz”Mahiye Morgül

Yeni Tanzimat Geliyor; “Gâvura Artık Gâvur Demeyecekmişiz”Mahiye Morgül
Okunma : 803 views Yorum Yap

Üniversitelerden yeni eğitim sistemine karşı az da olsa sesler yükselmeye başladı.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin kurucu başkanı Prof.Aysel Ekşi bu hafta Ulusal Kanal’da Bilim ve Toplum’un konuğu oldu, haklı endişelerini konuştular. Bu gelen nesille bilim yapılamaz, anlatmaya çalıştılar.

Yine de eksik anlattılar. 2006 yılında profesörlerin yetkilerini elinden alan 5544 sayılı yasadan hiç söz etmediler. Oysa, eğitimin çökertilmesi, kamucu ve ulusalcı olan eğitimi yabancı piyasaya devretmeyle ilgili bir durumdur. Diplomaları kaldırıp yerine “itibarlı yabancı sertifika” sistemini getiren Mesleki Yeterlilik Kurumu’ndan hiç söz etmeden bu çöküş anlatılamaz.  Onlara diyorum ki:

Bu yasaya 10 yıllık sansür var, 2006’da kapalı oturumda geçirildiği için 2016’da bitiyor. 2015 de tüm diplomaları atıp sertifikalı sisteme geçiyorsunuz, hepiniz kürsülerinizi kaybedeceksiniz. Bilgi birikiminizi satmaya eğitim şirketi kurmanız istenecek, talep varsa ders var diyorlar, oysa yabancı itibarlı sertifikalar çoktan piyasaya geldi, sizleri yabancı eğitim şirketlerine asgari ücretle çalışan eleman yapacaklar, ama asla tüm bilginizi insanlara veremeyeceksiniz, çünkü parçacı (modül) sertifikalı sistemde bütünü öğretmek yoktur ve artık bütün bilginizi vereceğiniz kimse de bulamayacaksınız.

Çoğu akademisyen, düşürüldükleri tuzağı, tüm sistemi dönüştürdüklerini, sıra kendilerine gelene kadar göremedi. Emperyalizmin, girdiği ülkede önce gerici sınıflarla işbirliği ettiğini, önce onlara özgürlük diye gerici eğitim yapma fırsatı verip arkasından yabancı sermayenin türbanlı türbansız ayırmadan herkesi kendine köle çalıştıracağını, böylece emperyalizmin ülkemizde kendine mutlak egemenlik kuracağını bilmeyen bir akademisyen, sadece türbana veya Din Dersine karşı çıkmakla bu çöküşe engel olunabileceğini zanneder.

 

İşte, itibarlı yabancı sertifikalar dönemi geldi.

Şu mühendislik danışmanlık kursları ne yapıyor, isteyen internetten bakabilir. En itibarlısı da ABD Kaynak Mühendisliği sertifikası, iş yerleri kendi kadrolu mühendislerine bile bunu zorunlu tutmaya başladı, ABD sertifikası 14.000 TL, Alman sertifikası 1.000 TL, artık patron hangisini istiyorsa ona para yatırıyor mühendisleri. Krizde çöken ABD eğitim şirketleri yolunu böyle buldu.

Her yerde var artık, Amerikan-İngiliz dil kurslarına bakın, bütün öğretmenleri Türk, Türk üniversitelerinden mezun, ama üç kuruşa yabancı dil şirketine çalışıyorlar. Okullarda İngilizce öğretmeni artık olmayacak, çünkü tuzakta piyasaya kaçırtmaca var. İngilizce öğretmenleri farkındalar ve panikteler, bana gelen sorulardan biliyorum.

2006 YÖK Strateji Raporu’nda (Erdoğan Teziç), günümüzde Küreselleşmeyle birlikte eğitim hizmetlerinin de serbest dolaşımından söz ediliyordu. Aman ne güzel! Artık gençlerimiz ABD’ye giderek eğitim almak zorunda olmayacak, ABD şirketleri buraya gelecek, hatta internetten üzerinden bize eğitim verecekler, biz de onlara para kazandıracağız.

Bakınız, dershaneler kendini kapatıp şirket oluyor, şirket olunca da Çalışma Güvenlik Bakanlığına bağlanıyorlar, MEB denetiminden çıkıyorlar. Özel Meslek Dersleri veren şirket oluveriyor, örneğin anlaşmalı kuaförü var, oradan kuaförlük sertifikası veriyor. Yakında bunların da yabancı olanları “itibarlı” olacak.

Kapanan dershanelerden biri Özel Hemşirelik Okulu açmış, ilkokulu sıfır puanla bitiren giriyor, yaş sınırı da yok.  Diğeri Özel Güzel Sanatlar Okulu, özel konservatuar yani. Parayı veren şarkıcı ya da çalgıcı olacak, elinde sertifikası olan kendini sanatçı zannedecek. Olsun. Önemli olan o kâğıt parçasına para vermiş olması… Küreselci eğitim modeline geçiyoruz ya, ne kadar sertifika topladıysan o kadar adamsın.

 

Sertifikalı İşyeri Hekimliği…

Geçen hafta fotokopicide çoğaltılmaya bırakılmış İş Yeri Hekimliği Sınav Soruları diye bir kitap gördüm. Koskoca Tıp Fakültesi bitirmiş kapı gibi doktor diploması olan adama iş yeri doktoru olmak istiyorsa bir sınav daha mı yapılıyor? Merak ettim. Evet, öyleymiş. İş Yeri Doktoru olmak için fakülte diplomasının üzerine bir tane de ”iş yeri doktoru” sertifikası alması gerekiyormuş. Mesleki Yeterlilik Kurumuna bağlı olarak açılan bir kursta veriliyor bu sertifika ve fiyatı bu yıl 2.500 TL. Günde bir saat işyeri hekimliği yapmak için üstüne 2.500 TL verecek doktor. Buna bizim ülkemizde “haraç” denir. On işçi çalıştıran işyeri günde bir saat doktor çalıştıracak dedikleri bu.

İtibarlı sertifika sistemiyle birlikte eğitimin çökertilişini ele aldığımız zaman ortaya çok vahşi bir tablo çıkıyor. Bu işten kim kazançlı çıkıyor derseniz, küresel sermaye, yayılarak büyüyor, yani emperyalizm. Biz ise, sömürgeleşerek küçülüyoruz. Getirilen yeni anayasa da bunun anayasasıdır. Onun için tüm dinlere ve mezheplere okullarda serbest yayılma hakkı getiriyoruz, ama bunu halka anlatmıyorlar.

Yabancı sertifika şirketlerine serbestlik vermekle, onların dinlerinin yayılmasına serbestlik verilmesi arasında çok yakın ilişki vardır. Çünkü kendi dinlerinin vergilerini de toplayabilecekler.

 

Hz.Muhammed’e hakaret filmi bu küresel tezgâhın bir parçası görünüyor…

Geçirilmekte olduğumuz eğitim sistemine halkın olası tepkisini dizginlemek için, diğer dinlere nefret duyulmaması, hatta nefret duymayı yasaklamak dahi bu programın içinde görünüyor. Hz.Muhammed’e hakaret eden filmin durduk yerde ortaya salınması bu açıdan anlamlıdır. Başbakanımız, o filmi yapan ülkeye bir protesto çekmedi, “Bütün dinlere hakaretin yasaklaması için uluslar arası başvuruda bulunacağız” dedi. Anlıyorum ki o film bir yemdir. Çünkü, haçlı sermayenin yayılma tehdidi altındaki ülke şu anda biziz, öyle bir karar bizim tepkilerimizi bağlayıcı olacaktır.

Ayrıca belirtmeliyim, filmin ilk sahnelerinde, sol üst kenarda görülen logoda bir eğri hilal dönüp duruyor. O hilal İngiliz Protestan hilalidir, İslam sembolü olarak onu yerleştiriyorlar. Başbakanımızın buna tepki göstermesini beklerdim, ama mümkün değil, çünkü kendi büyüdüğü Kasımpaşa Camisinin üç hilali de artık yukarı bakmıyor, iki yıldan beri hilâlleri eğridir.

Diğer yandan, yeni anayasa ile 1839 Tanzimat fermanı arasında önemli benzerlikler var. Hani, fıkra gibi anlatılır; Tanzimat’ın ne getirdiğini halkımız anlayamamış, Anadolu’ya adamlar salınmış, köy meydanlarında davul çalarak ilan edilmiş; “Gayrimüslimler artık devlet memuru ve asker olabilecek, askerlik yapmadığı için yüksek vergi veren gayrimüslimler artık sizinle eşit vergi verecek…”  Halk anlamamış, “Ne diyor?” diye muhtara sormuş, muhtar da halka tercüman olmuş:

“Gavura artık gavur demeyecekmişiz!”

İngilizlerin 16 yaşında padişah yaptığı Abdülmecit’in ilk icrası buydu. O fermanla birlikte Osmanlı bürokrasisine (başta maliye ve hariciye) gayrimüslimler, daha doğrusu İngiliz yanlıları egemen oldu ve o Tanzimat’ın doğacak sonuçlarını o zaman da az bir grup vatansever aydın fark etmişti. Genç Türk denildi onlara. Yirmi yıl sonra, 1859’da, “Osmanlı bürokrasisini gayrimüslim tasallutundan kurtarmak için” Hüseyin Avni Doğan Paşa ve arkadaşları “Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz” diyerek Mülkiye Mektebini kuracaklardı. Şimdi ise, Mülkiyenin kürsüleri kapanacak ve tık çıkmıyor. Şöyle bir cübbelerini giyip Anıt Kabir’e yürümediler daha!

Şimdi tekrar soruyorum, nerdesiniz öğretim üyeleri?

Sıra sizin kürsülerinizin kapanmasına geldi, küresel haçlı piyasanın sertifikalı sistemi sizi yemeye geldi, bilim mi kalır?

Aydın olma görevimizi anımsayalım ve milletin önüne düşelim; kimse bir kez daha “Artık gâvura gâvur denilmeyecekmiş” tokmağı çaldırtamasın!

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)