Son Dakika Haberler

Masada Beyaz Zambaklar. Mustafa BALCI.

Masada Beyaz Zambaklar. Mustafa BALCI.
Okunma : 645 views Yorum Yap

Martılar etrafımda dönüyor bak. Olur ya, olamazsam buralarda. Yanağında ki küçük çukura bak. Yüz yılarca uyumak istiyorum orada. İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım. Ben yolları yan yana yürümekten yanayım.
Erguvanlar açmaya başladı. Mavi mi? Pembe mi? ayırt edemiyorum, renkleri ve kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim. Geldiğin de bir masada kahvemizi yudumlayacağız. Sana anlatmam gereken hikayeler biriktirdim.
Biraz sessizlik olacak…
Yukarıdaki satırlar bana ait değil. “Nobahari-Mohsen_Namjoo” in bir aşk hikayesi aslında. Bir insan ne kadar dinleyebilir ki bir şarkıyı. On, yüz. Bin, işte sıralama yapılmasına gerek yok, sonu Seni Seviyorum ile biten en içten duygularımı yansıtan bir şarkı ve ben bu satırları yazarken iyi niyetimin en yüksek doruklarında anlatmaya çalışıyorum, Yaşamı…
Yaşanan bir aşk hikayesi aslında. Her insanın aşık olabileceği gibi. Ben aşkları sınırlandırmayı seçtim. Bir aşk adamı olarak NOBAHARİ duygularıma hitap ediyor. Lakin konumuz. Hergeleci, Çantacı  ve  Pergelci ile aşkı olunca sarsılıyorum.
Bir zamanlar Erguvanlar semtinde Pergelci vardı, yüz metre kareyi ölçmeye gerek kalmadan bir kere bakmayla, tapu ölçüsünü verebilecek mesleki becerisi vardı.
Kimse inanmamıştı!
Erguvanlar arasında yaşanan bu aşk hikayesinde bir gün, birlikte sevgi çemberinden geçmek gerekti. Erguvanlar. Pembe mi? Mavi mi? Aslında kimsenin umrunda değildi,. Aşk galip gelmiş, Aşıklar gözlerini karalara bulamış. Kimseyi görmemeyi adet edinmişti.
Erguvanlar semtinde aşk farklı bir yolculuğa çıkmıştı. Pergelci ölçüyor. Çantacı parayı alıyor. Paylaşım savaşları aşkı depreştiriyor. Gözler kimseyi görmüyordu.
Aşk, aşikare yaşanıyor. Ulu orta meydan okurcasına, insanlara dalga geçilerek parsel, parsel aşk yuvası yapılıyor. Tüm Erguvan bahçeleri paylaşılıyor, Bülbül yuvası denilen eski Erguvan semtindeki aşk yuvaları parsel, parsel satılıyor. Orman ada semtinde boş bir yuva aramaya çıkan bir serçenin yuvasız kalışına sessiz kalınıyor ve ne yazık ki garip serçe bir daldan düşerek ölüyor.
Pergelci ve çantacının aşk hikayesine can dayanmıyor. Ve bir gün…
Üvey baba olduğu ezelinden belli olan Hergeleci geliyor.
Özlemle kalbin derinliklerinde yaşanan aşk hikayelerinde anlatıldığı gibi. Sapanca da, Göl kenarında duasız bir aşk tanrıçasının beddualarının esirinde kalarak, deşifre olan yaşamlarında bir yudum aşk suyu içebilmenin ezikliğinde. Korkaklığında ve çekingenliğinde, türbe olduğunu zannettikleri aslında kebapçı olan duvar dibindeki köşelerinde kadehlerini yudumlarken. Çalan telefonun çıngırak sesi ile irkilerek gözler bir anda duvardaki tabloya eriştiğinde. Zamanın ne kadar geçmiş olduğunun farkına varıyorlardı.
Hergeleci, bir anda üvey baba olduğunu hatırlıyor ve yasak meyvasını bir kenara bırakarak ince hesaplara dalıyordu.
Pergelci yüz metre kareden daha fazla,  yüzlerce hektar alanda maden bulduğunu, Çantacının yanında olduğunu belirtiyor ve ne yapması gerektiğini belirtiyor. Ulu Hergeleci den gelen emirler hiç hoş değil. “Yola çıktım, Geliyorum diyor” bir anda hesaplar alt üst oluyor.
…. Nerde AŞK:
Bir tarafta milyon dolarlık operasyon. Diğer yan da Çantacı. Bir yan da Pergelci, diğer tarafta,  Prezervatif’ i dudakları ile kullanarak halkın, hak arama ilişkilerinde, doğum kontrolünde daha dikkatli olması gerektiğinin nasihatini veren bir uzman.
Hergeleci. Çantacı, Pergelci arada kaynayan bir aşkın hikayesi.
Yüz metre karelerden. Hektar alanlara. Bir derin aşk hikayesin den Plazalara, Dolar dolu valizleri taşıyan çantacılara. Miktarı belirleyen Pergelcilere isyan edercesine bu satırları yazarken,Yoruldum….
Hatıralarımda geçmişten bir gün.
Yeşil beyaz. Tarihi bir binanın koridorlarında dolaşırken, salonda bir tek nikah masası, dosyanın içinde evraklar, takım elbise giymiş bir hıyar.Bir garip aşk hikayesinin şahitliğini yapmak üzereydim..
Yalnızdım.
Şahit olarak geldiğim nikah salonunda. Masanın üzerinde Beyaz Zambaklar, Kocaman iki Şamdanlık. Sırtı uzun kırmızı koltuklar.  Nikah şekerleri. Loş bir ışık, kapı da avantadan demli bir çay makinası. Karşımda saatlerce boş bekleyen turuncu koltuklar. Derin sessizlik. Yoldan geçen minibüsler. Boş kalan Nikah masası. Neden gelmediklerini bugün dahi bilmediğim bir garip yaşananlar felsefesindeyim.
Aşıklar yoktu?
Çünkü Aşk yoktu.
Ve ben en içten duygularımla kullanılmış, lakin gecenin bir vakti. Ayıklandığımda. İşte o zaman yaşamımda aşk dahi yoktu. Bir garip aşk hikayesi velakin…
Şimdi zaman çok geçti,  farkında olduğumda iş işten çoktan geçti…
Bir tarafta Hergeleci. Yanında Çantacı. Yaşamı zorlaştıran bir Pergelci. karşımda Nikah memuru ama masası olmayan…
Masada Beyaz Zambaklar, Boş turuncu koltuklar…
Ve ben yoruldum…
Mustafa BALCI…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)