Son Dakika Haberler

Herkese mavi boncuk dağıtırsan…

Herkese mavi boncuk dağıtırsan…
Okunma : 1.165 views Yorum Yap

mmorÇok farklı alanlarda gizli saklı ortaklıklar kurarsan…
Bir ortağınla yaptığın iş diğer ortağını kızdırıyorsa…
Yatak odana da girerler, yemek odana da girerler, koltuğunun altına da girerler, göbek deliğine çip bile takarlar…
​Endişe ederim ve sorarım: Bizim başbakan’ın, kanser tedavisi olmaya uçakla Tel Aviv’e gittiği söyleniyor, doğruluk payı var mı?
Mustafa Kemal’in “Beni Türk doktorlarına emanet ediniz” sözünün altında büyük bir koruma öğüdü vardır. Denize döktüğü düşmanların gizli servisleri boş durmayacaktı elbet, her yere sızacaklarını tahmin etmek zor değil.
Eğer başbakanı birileri dinleyeceklerse bence bu işi sıradan emniyetçilere yaptırmazlar. Bu noktada tahminim şudur; gerçek, bize ekrandan “böyle düşünün” dediklerinin tersidir. Tıpkı güç odakları Ergenekon vd. davalara malzeme yaratırken daha soruşturma aşamasında aynı medya eliyle halkı belli bir yönde doldurdukları gibi, şimdi de öyle yapılıyor. Bana öyle geliyor.
Başbakanı deliğe süpürmeye karar verdiler gibi, ama değil, daha yukarıya terfi ettiriliyor. Yoksa ona ince ayar mı veriyorlar? “İran’a ambargoyu deldin, hakkında her türlü bilgi elimizdedir, uluslar arası mahkemeye çıkman için dosyan hazır, hizaya gel” mi diyorlar?
Aklımıza gelen her sorunun olabilirliği var. Eğer küresel projeleri olan BOP içinde seyre devam ediyorsak, projenin tıkandığı noktaların açılması lazımdır. Hedefteki ülke şimdi İran ve buna göre düşünmek ister, engelleri aşmaları gerekecektir.
Bakıyoruz, Atatürkçü Ulusalcıların direnci kırıldı, ABD ve NATO karşıtlığı susturuldu, sıra diğer direnç noktalarının ortadan kaldırılmasındadır. Yani, molla yönetimli bir İran’a dost bakan Milli Görüş kalıntılarının da susturulması gerekiyor. ABD’ye göre onlar da ulusal direnç noktası oluşturuyor. Anladığım bu. Daha açık söyleyecek olursak, ABD, İran’a koyduğu ekonomik ablukayı kıran Erdoğan’a ayar veriyor ve Erdoğan haklı olarak buna direniyor. Bu ayar aracı bankaları da tarumar edecek, Halk Bankası topun ağzındadır, ekonomistler buna işaret ediyor.
“İki yerde yar olmaz ya benden geç ya ondan”… Türküler söylemişsiz.
“Elini verme kolunu kaptırırsın”… Atasözümüz var.
Göbeğinden ABD’ye bağlısın, doğruysa tedavini İsrail doktorlarına yaptırıyorsun…
Yetmedi, yedi kızlara mavi boncuk dağıtıyorsun…
Şu yedi kız dedikleri Yahudi patronların yönettiği petrol devleri birbiriyle tepişiyorken, sen birine yolu açıyor, diğerini kızdırıyorsun. Sonra da seni denizin ortasında çevirip pasaport soruyor.
Bağdadi kime hizmet ediyor bakmadan olmaz. Acaba, yedi kızdan hangisi IŞİD’i kurdu diye düşüneceksin. Türk konsolosluğunu hangisi karargâh tuttu, onlarca Türk vatandaşını esir aldı, pazarlık neye karşılık?
Büyük kumarbazlarla aynı masaya oturanın elini görecek kamerayı ceket düğmesine bile koyarlar.

İran lokması büyüktür, kimse onu kolay kolay yutamaz!
Muhtemelen İran ile kapıştırılmak üzereyiz.
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinin uygulanabilirliği için gereken “Tam bağımsızlık ve dış politikada tarafsızlık” şartını öğrenmemiş olan yöneticiler bunun acısını çok çeker, halkına da çektirir. O ilkeler sayesinde 91 yıldan beri hiç savaş görmedik ve şimdi hazin şekilde ona Eski Türkiye demeye başladılar. 91 yıllık Barış çağı bitti, büyük savaşlar kapımızda.
Cami kapılarına asılan afişlerde bile cemaatin aklını pornoya çekecek şeyler yazılırken, şu günlerde halkın dikkatini başka şeylere çekecek her türlü malzemeyi de ürettiklerini düşünüyorum. Nasıl olsa anlama seviyemiz sekize düşürüldü, oltaya hangi yemi taksalar yutuyoruz…
İranlı yazar Samed Behrengi’nin “Küçük Karabalık” hikayesini okuyanlar vardır. Onlardan umutlanarak diyorum, içimizde gözüne uyku girmeyen küçük karabalıklar mutlaka vardır, etrafımızda neler döndüğünü anlamaya çalışanlar… Bir küçük uyarım onlara olsun. İran molla rejimi bilimi yok etmedi, kütüphaneleri yakmadı, resim ve heykeli yasaklamadı, Akmenid Oğuzlu Kuroş’u tarihinden silmedi… Bizde ise molla rejimi yok ama bilimi ve sanatı sildik, siliyoruz. İran rejimine karşı olmakla İran’a karşı olmayı lütfen karıştırmayın.
Türk aydınında bir diğer eksikliği de Filistin tarihidir.
Filistin halkı Arap değildir…
Tarihte bu bölge Romalılardan çok büyük zulümler gördü ve onları kurtarmaya Kafkasya’dan ve Horasan’dan kadınlı erkekli ordular gitti. Limonlu portakallı Bereketli Hilal’in ana toprağı buradan başlar. Arap değil, Araplaştırılmıştır. Kadınların başındaki Uygur başlıklarına bakın, Çorum işi gelin başlarına bakın, erkeklerin boyun atkısına bakın. Ferhat Uşağı kolundan Kureyşi kızı Azize Leyla Zeynep’in yönettiği bu topraklar onun direniş kültürünü sürdürüyor. Filistin’in anneleri Zeynep Sultan’ın ordusunda Romalı Yahudi bankerlere kızlarını esir vermemek için defalarca savaştı. “Roma’ya hiçbir zaman vergi vermediler” diye yazdı tarih kitapları. Ve antik Filistin’in başkenti Palmira gibi çağının en büyük bilim merkezini korumak için kendini feda etmişti Leyla Zeynep Sultan. Dikkatle bakın Filistinli kadınların gözlerine, bilim ışığıyla nasıl aydınlanmış olduklarını göreceksiniz. Çocukların yüzlerine dikkatle bakın, her birinin yüzünde zekâ fışkırıyor…
Filistin halkı Arap değildir, Arapça sadece onların dilidir. Neden onlarla bu kadar duygusal bağımızın olduğunu tarihe soracaksınız. Merak edenler bilgisunarda Filistin Kraliçesi Leila Zenobia (Leyla Zeynep Sultan) için yazılanlara baksın.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)