Laiklik ilkesinin anayasal düzlemde güvence altına alınması anayasal halk egemenliği ilkesinin gereği ve doğal sonucudur. Laiklik devletin çeşitli dinlere, inanç sistemlerine ve ibadet biçimlerine aynı mesafede durmasını, eşit muamelede bulunmasını gerektirir. Yeni anayasada söz konusu çerçeve laiklik ilkesinin muhatabının devlet, din ve vicdan özgürlüğünden yararlananın ise birey olduğu düşünülerek kurulursa hem laiklik ilkesi özenle korunacak hem de bireylerin din, vicdan ve ibadet özgürlükleri güvence altına alınacaktır. Devlet, sivil alan da sayılabilecek olan dini alanları denetimi altına almaya çalışmamalı; bireyler de, din ve vicdan özgürlüklerinden yararlanırken devletten bir destek, ayrıcalık ve özendirme beklememelidirler.
Yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada laiklik ilkesinin hayata geçirilmesi bakımından bazı soru ve sorunlar olduğu gözlemlenebilir. Laiklik ilkesi bakımından en çok çekişme doğuran alanların şunlar olduğu söylenebilir:
Yeni anayasa yapılırken bu sorun alanları üzerinde tüm kesimlerin katılımıyla etraflıca müzakere edilmiş ve çağcıl gereklere uygun bir uzlaşma zemini bulunmuş olmalıdır. Şüphesiz yeni anayasa tüm bu sorulara ayrı ayrı cevap verecek normlar öngörmeyecektir. Tam tersine yeni anayasanın laiklik ilkesi; bu sorulara çağcıl, modern, demokrat ve çoğulcu devlet yapısı göz önünde tutularak rahatlıkla cevap verilmesini sağlayacak biçimde formüle edilmelidir.
Öte yandan din ve vicdan özgürlüğü konusundaki ana sorunlar şu başlıklar altında incelenebilir:
“ÇAĞCIL Laiklik” maddesine Hacettepe Üniversitesinden verilen cevap şöyledir:
Hacettepe Üniversitesi, yeni anayasanın yukarıda değinilen ana başlıklar konusunda etraflıca müzakere edilmiş olmasını ve laiklik ilkesinin bu etraflı değerlendirmelerden sonra etkili bir şekilde, kısa ancak açık ve berrak bir düşünce zeminine dayalı olarak korunmasını temenni etmekte, hem çağcıl anlamda laiklik ilkesinin hem de din ve vicdan özgürlüklerinin azami koruma görmesi gerektiğine inanarak aşağıdaki önerilerde bulunmaktadır:
….
Burda duralım ve konuşalım:
Vicdani red ile nedir istenen? Kendileri bir sınır koymadan peşin kabul ediyor ve “sınırını siz belirleyin“, diyor. Bu nasıl bilim adamlığıdır, kocaman sıfır verdim size.
Benden maaş alan Hacettepeli bilim adamlarının “çağcıl(!)“ anayasa için X.maddeye önerileri bunlar.
Sonunda, askerlikten kaçmayı kolaylaştıran, vicdani red gibi uyduruk bir kavramı sandviç edip laikliğin içine, onu da anayasanın içine soktular.
Çağcıl mı, Ortaçağın kilise modeli mi? Türkiye’de cemaati bile olmayan gayri müslim tarikatlara kapı açmak mı?
Bu ne kuştur ne deve, ne laikliktir ne dindarlık… Postmodern laik, postmodern anayasa, postmodern devlet… Bu taslak gerçekleşirse bundan ancak G.Bush’un niyet ettiği haçlı işgali çıkar.
Bakınız, yeni anayasada yeni “din okulu“ ve “laik dersler“ tanımı geliyor:
Bu iki satır aslında tek satırdır. “Her türlü din dersi seçmeli olmalıdır“ önerisini buna eklediğinizde, bütün dinlerin devlet okullarında cirit attığından söz edersiniz. “Din Okulu“, yeni bir kavramdır, bunun üzerinde hiç durulmamış.
Din adamları seçmeli dersleri verecek, Papazlar dahil, kıyafetiyle okula girecektir. Bu karmaşaya geçiş için, denklik için, gayri müslim okullarına Müslüman Türk çocuklarının da gidebileceği kararnamesini çıkarttılar. Oysa Galatasaray Lisesi gibi, Sen Josef gibi, Fevziye Işık gibi, laik yapıda ve her Türk vatandaşının gideceği okullarımız vardır. Demek ki yeni bir okul sistemi geliyor, içerisinde Kültür Dersleri olmayan DİN OKULLARI…
Bakınız, tarih, coğrafya, matematik edebiyat gibi Kültür Derslerinin yeni anayasada adı değişti, LAİK DERSLER tanımı geldi. Bu tanım şuna varır; Laikliğe karşıysan, Kültür Derslerine de karşı olacaksın… Çünkü birileri böyle kuşaklar istiyor!
Bu ortaçağdır, bu ilkelliktir, çağdışılıktır. Bunu da, “ılımlı islam“ gibi, uyduruk “çağcıl“ sözcüğüyle kamufle ediyorlar. Böyle bir anayasa taslağına katkı vermek bu hokkabazlığa ortak olmaktır. Hacettepe Üniversitesi maalesef bu zokayı yuttu.
Mahiye Morgül
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)